“Yaşam hakkı ve işkencede şampiyonlar ligindeyiz”

CHP`li Tuygan Çalıkoğlu, 10 Aralık İnsan Hakları Günü`nde yaptığı açıklamada, Türkiye`nin `İnsan Hakları` karnesinin kırık olduğunu söyledi.

1102
İnsan Hakları Günü nedeniyle yazılı açıklama yapan CHP`li Tuygan Çalıkoğlu; “İnsan Hakları"; ırk, din, dil, cinsiyet ayrımı yapmaksızın herkesin haklar temelinde eşit olduğunu ifade eder. Bireyin; insan olma onuruna uygun olarak, kendi seçimini yapabilme ve kendini geliştirme özgürlüğünü savunur. Eşitlik anlayışı bu hak ve özgürlüklerin kullanılmasındadır. Türkiye`nin "İnsan Hakları" karnesi ise kırık. Türkiye Hak İhlalleri Raporu`na göre, 2013’te 15.706 kişi işkence, kötü muamele, onur kırıcı ve küçük düşürüşü davranış ve cezalandırmaya maruz kaldı. Bu sayı siyasal iktidarın ne denli otoriterleştiğinin somut göstergesidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ülkemiz aleyhine kararlarına bakarsak; Türkiye 47 üyeli Avrupa Konseyi`nin tümüne fark atmakta. "Adil yargılanma", "Mülkiyet hakkı", "Özgürlük ve Güvenlik Hakkı", "Yargılamanın uzunluğu" ihlallerde başı çekiyor. AİHM’den çıkan her 10 kararın 9`unda Türkiye mahkum oluyor. Üstelik bu istatistik karara bağlanmış kabaca 3.000 başvuruya ait, 16.000`den fazla başvuru da karar bekliyor!..( Kaynak: Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığı) Türkiye, Avrupa Konseyi`nin 47 üyesinden biri. Bu ülkelerin tümü, 1959 yılında kurulan AHİM` ne temel hakların çiğnenmesi durumunda yargılama yetkisi verdi. Kuruluşundan bu yana geçen süre içinde yapılan başvurular ve verilen mahkumiyetler esas alındığında, Türkiye "İnsan hakları" nı en çok ihlal eden ülke. "Yaşam Hakkı" ve "İşkence" alanlarındaki ihlallerde ise, Rusya`nın hemen ardından ikinci sırada. Bu arada, 30 ülkenin yaşam hakkının ihlali alanında hiçbir mahkumiyeti yok. İnsan hakları özünde ulus- devletin bireye tanıdığı hak ve özgürlükler, ancak günümüzde küresel bir kimlik ifadesi olarak uluslararası politikanın gündeminde. Uluslararası sistem ise devletlere dayanıyor, devletler karşılıklı olarak birbirine saygılı olmak ve birbirlerinin içişlerine karışmamak ilkesini korumak zorunda. Ancak insan hakları ulus devletin egemenlik alanına girmekle birlikte, uluslararası ilişkilerde yaşanan dönüşüm "karışmazlık" ilkesinin yeniden düşünülmesini zorunlu kılmakta. İçinde bulunduğumuz iletişim çağında, devletlerin iç işlerini yürütürken, başka ülkelerin iç ve dış politikalarından kendisi soyutlaması beklenemez. Karşılıklı etkileşim; tüm geleneksel yapılarda olduğu gibi, karışmazlık ve egemenlik anlayışının zayıflamasına yol açmış durumda. Bir devletin insan haklarına bakışı, sicili o devletin meşruiyetinde temel belirleyicisi. Diğer bir ifade ile uluslararası meşruiyet, ulusal meşruiyete bağlı ve devletin uluslararası platformda saygınlığı, bireysel hak ve özgürlükleri güvence altına almasıyla yakından ilişkili. Günümüzün küreselleşen dünyasında, demokrasi ve insan hakları gibi değerler tüm dünyaya yayılıyor. Bireylerin düşüncelerini denetlemeye çalışan siyasal rejimler bu süreçte zayıflıyor, meşruiyetlerini kaybediyor. Çünkü hem ulusal, hem de küresel düzeyde dile getirilen insan haklarına dayalı demokratik yönetim taleplerine karşı koymak mümkün değil. Kuşkusuz, uluslararası politikaların, ulusal politikalara müdahalesinden rahatsız olanlar olabilir. Ne var ki; temel hakları devlet tarafından çiğnenen ve bu hak ihlallerine ulusal sınırlar içinde çözüm bulamayan bireyin, uluslararası kurum ve süreçlere yönelmesine yanlış demek mümkün mü? Devlet bireyin özgürlük ve özerkliğine saygı göstermezse, devletin egemenlik hakları ahlaki görülebilir mi? Böyle bir durumda, bireyin özgürlük ve adalet arayışı ulusal sınırları aşar ve hiçbir şekilde ahlaken sınırlandırılamaz ve sorumlu tutulamaz” ifadelerini kullandı.
Paylaş