“Umudumuzu yitirmeden mücadele etmeliyiz”
Çanakkale Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu, kurul toplantısını Vali Yardımcısı Cezmi Batuk başkanlığında Çanakkale Kent Konseyi İsmet Paşa Mahalle Meclisi çalışma ofisinde gerçekleştirdi. Toplantıda kurul üyesi Avukat Kaan Tonka, 10 Aralık- İnsan Hakları Günü nedeniyle “İnsan Haklarımızı Biliyor muyuz?” konulu bir konferans verdi. Konferansta konuşan Tonka; “Bugüne kadar ülkemizi yönetenlerin insan haklarına katkıları vardır. Anayasa Mahkemesi olmayan bir ülkeden, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılabilen bir ülkeye geldik bu bir aşamadır. Geleceğin aydınlık olduğunu ve umudumuzu yitirmeden insan hakları konusunda mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Konferansa konuimacı olarak katılan Avukat Kaan Tonka, insan haklarının temel olarak 3 ana başlık da değerlendirildiğini söyledi. Tonka; “İnsan hakları insanın insan olmaktan kaynaklanan haklarının tamamıdır. İnsan Hakları tarihsel gelişiminde Pers İmparatoru Kirosun Kiros silindiri, Hindistandaki Asoka fermanları, Hz. Muhammed`in Yahudi Pagan ve Müslümanların hak ve yükümlülüklerini güvence altına aldığı Medine Sözleşmesi, İngiltere Kralı ile derebeyleri arasında Kralın yetkilerinin sınırlandırılmasına yönelik 1250 yılındaki Magna Carta Libertatum, yine gelişen süreçte İngiliz Yurttaş Hakları beyannamesi, Amerikan Özgürlük bildirgesi ve 1789 Fransız İhtilali ve sonrasında Yurttaş Hakları Bildirgesi insan hakları belgelerinin önemli dönüm noktalarıdır. İnsan Hakları Temel Olarak 3 ana başlık da değerlendirilmektedir. Bunlar “Aktif Statü Hakları” yani siyasi haklar, temel hak ve hürriyetleri koruyan “Negatif Statü Hakları” ile 1929 ekonomik bunalımı ve 2. Dünya savaşı sonrasında gelişen Ekonomik ve sosyal haklar olarak nitelediğimiz, “Pozitif Statü Hakları”dır. Ülkemizdeki tarihsel gelişimde ise Magna Carta benzeri olarak değerlendirdiğimiz 1808 yılındaki senedi ittifak padişahın yetkilerinin kısıtlanması açısından önemlidir. Tanzimat ve Islahat fermanları, 1. ve 2. meşrutiyet, 1909 değişiklikleri, 1921, 1924, 1961 ve 1982 anayasaları ana başlıklar arasında sayılabilir. 1924 anayasası Cumhuriyetin ilk anayasası olup, Jean Jack Rousseau`nun tabii hak anlayışını benimsemiştir. Bu anlayış hak ve hürriyetlerin sınırını “başkasının hak ve hürriyetlerinin başladığı yer” olarak belirtmiştir. 1982 Anayasası Negatif Statü Haklarını kişi hakları ve ödevleri başlığında, Pozitif Statü Haklarını Sosyal ve Ekonomik Haklar başlığında, Aktif Statü Haklarını ise Siyasi Haklar ve ödevler başlığı altında düzenlemiştir. Yine “İnsan Haklarına Saygılı Devlet” ilkesi Cumhuriyetin nitelikleri arasında belirtmiş bu düzenlemeyi değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez maddeler arasında düzenlemiştir. Bu Anayasamızın insan haklarına verdiği önemi ortaya koymaktadır” dedi.
“Hakları kullanırken başkalarının hakları ihlal edilmemelidir”
“Pozitif Statü Hakları, Kapitalizmin sadece kar odaklı anlayışının, ortaya çıkardığı sosyal patlama ve ekonomik bunalımlara bir çözüm olarak ortaya konmuştur” diyen Tonka; “Devlet kendi klasik hizmetleri arasında yer alan güvenlik, adalet, diplomasi hizmetleri dışında ekonomiye müdahale etmek ve sosyal devlet anlayışını benimsemek zorunda kalmıştır. Kapitalizmin yan etkisine çözüm olarak ortaya konan sosyal devlet ilkesi yanında, sanayileşmenin de çevreyi tehdit etmesi ile 4. kuşak haklar olan Çevre hakları ortaya çıkmıştır. Anayasamızın 90. maddesi gereği BM. İnsan Hakları Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de iç hukuk mevzuatı olarak değerlendirilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi adil yargılanma hakkını düzenlemektedir. Türkiye Cumhuriyetinin en fazla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkum olduğu konular, yargılama sürecinin uzunluğu ve Kamulaştırmalarda yaşanan ihlallerdir. Mevzuatta ve Yargı İçtihatlarında olumlu gelişmeler olmaktaysa da bunlar halen yeterli değildir. 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunundaki ceza hükümlerinin ağır olduğu kanaatindeyiz. Bu ceza hükümlerinin kaldırılması veya azaltılması gerekmektedir. Erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin geliştirilmesi ve Fransa uygulamasında olduğu gibi, sonuç cezanın 5 yıla kadar olduğu hallerde de ertelemenin mevzuatımızda yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Deneme süresi içinde de suç işlenmesi halinde yükümlülüğün değiştirilmesi şeklindeki düzenlemenin yerinde olacağı kanaatindeyiz. Kişilerden cezaevine girme korkusunun kaldırılmasının yerinde olmadığını düşünüyoruz. Ülkemizde ve Dünya`da cezaevleri ıslah edici mahiyette değildir. CMK 231`de düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesine dönük teklifimiz şu şekildedir; Nihai cezası 5 yıla kadar olan suçlarda uygulanabilmeli ancak nihai ceza 2 ile 5 yıl arasında olan hallerde sanığa yükümlülük yüklenmesi zorunlu olmalıdır. Nihai ceza 2 yıla kadar olanlarda yükümlülük yüklenmesi mahkemenin takdirine bırakılmalıdır. Belirttiğimiz üzere İnsan hakları ihlalleri sadece kamu otoritesinden değil bireylerden ve örgütlerden de gelebilmektedir. 6-7 Ekim olaylarında 40`a yakın insan hayatını kaybetmiştir. İnsan Hakları talebinde bulunanların bunu amacına uygun salt insan haklarına dönük kullanmaları gerekmektedir. Hakları kullanırken başkalarının hakları ihlal edilmemelidir. Sosyal meselelere sosyal çözümler, ekonomik meselelere ekonomik çözüm üretilmeli, İnsan haklarının siyaset üstü bir kavram olduğu yönündeki farkındalık oluşturulmalıdır. Bu tür söyleşileri gerçekten önemsiyorum. Bugüne kadar ülkemizi yönetenlerin insan haklarına katkıları vardır. Anayasa Mahkemesi olmayan bir ülkeden, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılabilen bir ülkeye geldik bu bir aşamadır. Geleceğin aydınlık olduğunu ve umudumuzu yitirmeden insan hakları konusunda mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu. Daha sonra Tonka, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ve İl İnsan Hakları kurulunun görevleri ve başvuru yolları konusunda dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı. *Yusuf Sonkurt