Ali Akol: 18 Mart Deniz Zaferi ve 25 Nisan Anzac törenleri, bizim sizlerin gözünüzde büyüttüğünüz kadar büyük bir etkinlik değil. 18 Mart sadece 17 Mart gecesi, otellerin yüzde 100 doluluk yaşadığı bir zaman dilimi. Burada bir gecelik doluluktan söz ediyoruz. Buda 365 günde bir gün demektir. 25 Nisan Anzac törenleri ise maksimum 3 gün yoğunluk olan, doluluk demiyorum, yoğunlukta yaşanmıyor. Bu sene birçok otelde boş yer vardı. Aslında 19 Mayıs’ta Çanakkale için önemli bir gündür. Çanakkale’de 18 Mayıs gecesi de yer bulamazsınız. Dolayısı ile 18 Mart Deniz Zaferi, 25 Nisan Anzac günlerini çok büyütmemek gerekir. Bunlar yılda toplam 4 gün doluluk sağlayan günlerdir. Herkesin bildiği gibi Anzac yoğunluğu her geçen yıl azalmakta, 18 Mart Deniz Zaferi ile ilgili yoğunlukta bugünkü hükümetin, Çanakkale’ye göstermiş olduğu hassasiyetten dolayı artmaktadır. Anzac’ların finali 2015’te 100. Yılda olacak. Ondan sonrada önemli bir düşüş olacağını düşünüyoruz. Çanakkale, markalaşma yolunun ötesinde, yerli ve yabancı turistlerin ilgi gösterdikleri bir bölge haline geldi. Yüzde vermem çok zor ama sezonun iyi, ortalama doluluklarla geçeceğini tahmin ediyorum. Turizm pamuk ipliğe bağlı bir sektördür. Terör dalgalanması gibi bir dalgalanma olursa turizmde önemli bir sekteye uğrayabiliriz. Olumsuz bir gelişme olmaz terör olmazsa iyi geçeceğini öngörüyoruz.
Olay: Çanakkale turizmde neyi eksik yapıyor?
Ali Akol: Turizm için kentin fiziki dokusunun turizme uygun olması gerekiyor. Deniz-plajla ilgili sea-sun turizmi yapacaksanız Çanakkale için zor. Mevsim olarak, rüzgar olarak zor. Biz bunu yapamıyoruz ama çeşme ve daha güney bölge yapıyor. Çanakkale’ye kentin dokusunun güzel olması kalıyor. Gelibolu Yarımadası Milli Parkı’nın Çanakkale’ye yüklemiş olduğu manevi haz kalıyor. Olmazsa olmaz var oluş nedeni bütün otellerin açılış nedeni Troya Antik kentidir. Truva var diye bu oteller yapıldı. Son 10 yılda bu hükümetin Çanakkale’ye vermiş olduğu özel önemden Gelibolu Yarımadası Milli Park’a yapmış olduğu yatırımlardan dolayı yerli turizmde canlanma oldu. Ayrıca Çanakkale, İstanbul, İzmir, Bursa illerinin ortasında bir kent. Çanakkale biraz İstanbullunun kaçış olarak gördüğü bir kent haline geldi. Çanakkale’de sakinlik dinginlik cazip geliyor. Sektörde neyi eksik görüyorsun derseniz, aslında şu ana kadar ki potansiyelden memnunum. Bundan sonrası ile ilgili endişelerim var. Turistlerin, misafirlerin dolaştığı Cumhuriyet meydanı, Saat kulesi, Kordon boyu gibi bölgelerde bana göre İngilizce menü sıkıntısı var. Turizm kentiyim diyen bir kentte eksiksiz her mekanda İngilizce bilen biri olacak. Hiç bunu beceremiyorsanız İngilizce menü mutlaka olacak. Turiste, Türkçe menüden sipariş verdirmek gibi bir mecburiyetiniz olamaz. Bu insanların böyle bir zorunluluğu yok. Uluslararası lisan İngilizcedir. Bu lisanı tamamladığınız anda sorumluluğunuzu yerine getirmiş olursunuz. İngilizce bilen vatandaş sıkıntımız var. Bu çok önemli bir eksiktir. Yurt dışına giden bir turizmci olarak, bunun çok önemli olduğunu biliyorum. En azından İngilizce menüyü tamamlamalıyız. Taksicilere, Esnafa İngilizce eğitim vermeliyiz. Sadece rakamları anlayacak, kısa açıklama yapacak kadar İngilizce düzeyimiz olmalı. Kentte İngilizce yönlendirme tabelaları olmalı. Bir kentte turizmin gelişip gelişmediğiniz anlamanın yollarından bir tanesi de döviz bürolarının olup olmamasıdır. Cumhuriyet meydanında bir tane döviz bürosu var. Demek ki, bu kentte daha turizm olmamış. Ne zaman Çanakkale iskele meydanında 5 tane, çarşı ve saat kulesi meydanında 10’a tamamlanan bir döviz bürosu olursa o zaman Çanakkale’de turizm oldu diyeceksiniz. 1 tane kalırsa idare ediyor diyeceksiniz. Şu anda bana göre idare ediyoruz. Kentin bir dokusu var. Eski Çanakkale denilen bu dokunun düzeltilmesi gerekiyor. Binalar biraz daha gezerken hayranlıkla bakılacak görünüme getirilmeli. Kentin giriş ve çıkışında binaların ön cephelerindeki anten, klima dış ünitesi gibi tuhaf görüntülerin ortadan kaldırılıp arka cephelere alınması gerekiyor. Bina dış cepheleri güzelleşmeli. Bunlar kenti turizm kenti haline getirir. Çamaşırlarımızı ön balkonlara asmamalı arka balkonlara asmalıyız. Ön balkonları çiçekle süslemeli yeşillendirmeliyiz ki gelen ne güzel kent desin. Bu konuda belediye’ye önemli görevler düşüyor. Belediye başkanımızda son beş yılda kenti güzelleştirme, değiştirme, derleme toparlama anlamında ciddi bir atak yaptı. Etkilerini görüyoruz daha da göreceğiz. Turizm ben bir şey yaptım ver karşılığını gibi bir şey değil. Tohum atar, eker, sular, beklersiniz. Sonra hasat vermeye başlar. Eksiklere gelince kentte bir plaj yok. Burası deniz güneş kenti değil dedim. Olmayabilir. Ama yinede Çanakkale’ye gelen insanların en azından kent halkının faydalanacağı plajlar olmalı. Daha profesyonel plajlar, içinde yeşillik çimde olabilir, servis barı kurabilir, kafeterya-restoranda kurabilirsiniz. Önüne iskele yapar mükemmel bir Beach olur. İnsanlar pazar günü denize gitmek için yer arıyor. Buralarda bu tür yerler olsa insanlar uzağa gitmez. Bana göre Çanakkale’nin en az 3-4 plaja ihtiyacı var. Bu yatırımı yapacak cesaretlere, işadamlarına ihtiyaç var. Bunlar turizmi tamamlayan ögelerdir. Çok sağlıklı restoran, kafelerin bulunması, fiyatların uygun olması önemlidir. Lezzetli et-balık’ların yeneceği restoranların olması önemlidir. Bunlar turizmi destekleyen zenginleştiren unsurlardır. Kentte turist dolaşırken İngilizce adres sorabileceği, birini bulması önemlidir. Bunlar cazibemizi kente gelişi kolaylaştırmamızı sağlar. İnsanların Çanakkale’yi talep etmesine neden olur. Yunanistan Kavala’da Türkçe menüler Türkçe yazılar var. Yunancadan vazgeçtim İngilizce menü koymuyoruz. Yunanca, Romence menü koysak turistin ilgisini katlamış oluruz. Çanakkale’de şu anda önemli oranda Yunan ve Romen turist var. Bunlar kendi araçları ile gelen ve güneye geçerken burada konaklayan, burayı beğenen insanlar. Bunları arttırmalıyız. Bu ülkelerde tanıtım anlamında çok emek verdik. Kente Romanyalı turistin gelmesinde ÇATOD olarak büyük katkı ve emeğimiz var. Çanakkale Valiliği, Çanakkale Belediyesi önemli maddi, manevi destekler verdi. Manevi destekleri daha çok önemsiyoruz. Belediye başkanımız bir çok fuara bizimle geliyor. Manevi desteğini görüyoruz. O da bizim konsantrasyonumuzu artırıyor. Belediye başkanımızın da artık kente, turizm kentinin belediye başkanı olarak bakmaya başladığını düşünüyorum.
Eksik demeyelim de bizim tamamlamamız gereken şeyler var. Bunlar bir sürece yayılıyor. Siz, ben istemesem kimse istemese de kentte bir gelişim sağlanır. Valilik, özellikle belediye başkanı isterse ivme hızlanır. Hiç birimizde istemesek zaten bir gelişim olacak. Onun önünde hiç kimse duramaz. Bir süreç var, o süreç tamamlanmak zorunda. Çanakkale o süreci yaşıyor. Mümkün olduğu kadar sıkıntılı süreci çabuk halletmek istiyoruz. Eksiklikleri plaj, binaların dış görüntüsü, havaalanı, kara yolu, deniz ulaşımı olarak görebiliriz. Tüm bunlar turizmin olmazsa olmazıdır.
Limandan bahsediliyor. Ama bu tartışılıyor. Yapılsın mı? Yapılmasın mı? Sanayi kenti değiliz vizyon turizm kenti. Neyi tartışacağız. Neden yapılmasın ki? Elbette yapılsın turizm kenti olup ta yat limanı olmasın böyle bir çelişki olamaz.
Olay: Çanakkale turizmi abartılıyor mu?
Ali Akol: Bence abartılıyor. Biz daha emeklemeyi öğrenirken bizden koşmamız bekleniyor. Bir gelişim süreci tamamlanmalı. Çanakkale’de bu süreç daha yeni başladı. Daha döviz büfesi yok. İngilizce yönlendirme levhası yok. Bunlar önemli olmalı. İnsanlar turizm kentlerinde kendi lisanlarını hem de İngilizcesini yazar. Turistin haritadan bakıp dolaşacağı şekilde İngilizce de yazar. Sokak yönlendirmeleri önemlidir. Yönlendirme levhaları önemlidir. Kafe ve restoranların standartları önemlidir. Binaların dış cephelerinin bütünlüğü, güzelliği, estetiği önemlidir. Zaten yeme içme gece hayatı olmadan turizm olmaz. İddia ediyorum, Çanakkale’de gece hayatı gelişmek zorunda. Turizm istiyorsanız gelişmek zorunda istemiyorsanız gelişmez. Gece, eğlence hayatı turistin beklediği budur. Turizmin tamamlayıcı unsurlardır. Şu olmazsa kentte turizm olmaz ya da bu olursa turizm patlar diyemeyiz. Turizm bir parça değildir. Turizm sadece otelcilik değil. Çanakkale’de acenteci yok.
Olay: Meslektaş arası rekabet var mı?
Ali Akol: Bizde yok öyle bir şey. Biz ilişkileri en iyi olan sivil toplum kuruluşuyuz. Dolayısı ile meslektaş arası rekabet yok.
Olay: Çanakkale’de yeni otellere, var olan otellerin yatak kapasitesini arttırmasına ihtiyaç var mı?
Ali Akol: Çanakkale, Mayıs ayında Gelibolu Yarımadası’ndaki öğrenci turlarından dolayı yoğun. Bunun dışında yoğun bir otel ihtiyacı hissetmezsiniz. Ortalama doluluk yıl ortalamasına vurduğunuzda çok mutlu edici düzeyde değildir. Benim kanaatimce Çanakkale’de yeterli sayıda yatak vardır. Çok daha fazlasının kısa sürede yapılmasını doğru bulmam. Zaman içine yayılarak, potansiyel arttıkça arz-talep birbirini zaten tetikleyecektir. Bence Çanakkale’de şu anda çok daha fazla yatağa ihtiyaç yok. Yapılmasına gerek yok diye düşünüyorum. Zaten yapılmakta olan 150 yataklı bir tesisimiz var. Onunla beraber daha fazla ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Otellerin bir çoğu boş kalabilir. Böyle bir risk olabilir.
Olay: Turizm çok konuşuluyor, konuşmakla varamadığımız bir turizm kenti mi var?
Ali Akol: Konuşmakla varılmaz ama konuşmadan da olmaz. Konuşaraktan, birbirimizi tetikleyerek bir gelişim ilerleme kaydedeceğiz. Ama bir panel yapmakla turizm çözülmez. Ancak mesaj verirsiniz. Bunu 10 kişi alır. Fuarlarda 10 bin broşür dağıtırsınız bundan 10 kişi geri döner. Bu ona benzer. Turizm mantığının oluşması için bir katkısı olabilir. Onun dışında sırf konuşarak olmaz ama konuşmamız gerekiyor.
Olay: Turizmde yapsaydım iyi olurdu dediğiniz yada şu yapılsaydı turizmin önünü açar dediğiniz proje var mı?
Ali Akol: Uluslararası, ulusal havaalanı, karayollarımızın bitmiş olmasını, güzel bir yat limanı isterdim. Binaların dış görünüşü, plaj, İngilizce menü, yiyecek-içecek, gece-eğlence hayatı zenginliği ile bunlar birbirini tamamlar. Ben plaj yapmak isterdim. İyi bir plajın hem kente hem halka katkısı olacaktır. İlk etapta ticari anlamda faydası olmayabilir ama halka hizmet anlamında özellikle yazlığı olmayan Çanakkale halkının da rahatlayacağı bir ortam olacağını düşünüyorum.
Olay: Kentte turizm algısını nasıl buluyorsunuz. Turizm otelcilikten mi ibaret olarak görülüyor?
Ali Akol: Şu anda maalesef o şekilde. Turizm denince herkes otelcilerle konuşmak zorunda kalıyor. Çünkü, başka kimse yok. Maalesef otelci de hepsini yapmak zorunda kalıyor. Tam bir geçiş dönemindeyiz. Yan sektörlerin en az 5 en çok 10 yıllık dönemde daha iyi yere geleceğini ayakları yere basar duruma geleceğini tahmin ediyoruz. Kordonun güzelliğine iskele meydanının eklenmesiyle Çanakkale turizm kenti olmaya başladı. Yiyecek-içecek sektörünün profesyonel olması iyi hizmet vermesi de şart. Elbette yabancı dil bilen personel ve menüleri ile beraber olmalı.
Olay: Turizm’de önümüzdeki süreçle ilgili öncelik ne olabilir ?
Ali Akol: Truva antik kenti önemli. Müzemizin derhal faaliyete geçmesi gerekmektedir. Kordondaki Truva atı bile ciddi bir cazibe merkezi haline geldi. Ben atın buradan kaldırılması konusuna sıcak bakmıyorum. Burada kalmalı. Bu tür şeylerin yeri değişmemeli. Burada simge olarak yerleşti. Ayrıca etrafında kafe, restoran olmalı gibi mazereti varsa insanların etrafında bunlar oluşmaya başladı. İlle atın 20 metrekare civarında bunlar olmaz. İlle de atın önüne park etmek zorunda değiliz. Geride park olur. İnsanlar yürüyerek gelir. Avrupa’da insanları cazibe merkezi önünde indirmezler. Çanakkale’de basitte olsa cazip bir nakil aracı ile şehir içi tur yapılmalı. Denizle ilgili en ufak bir yat gezisi akşam sefası gezisi yok. Bunlar yapılamalı. Herhalde bunların olması için 5 yılda daha ihtiyaç var. Bunlar zamanla biz istemesek de oluşacak. Daha o yoğunlukta değiliz.
Olay: Bu sektörde olmaktan memnun musunuz? Tekrar seçme şansınız olsa turizmi seçer miydiniz?
Ali Akol: Kesinlikle tercih ederdim. Kent hizmet ettiğimi düşünüyorum. Otelleri doldurmakla kalmıyoruz. Turizm yaklaşık 200 sektörü direkt ilgilendiriyor. Kente hizmet ettiğimi düşünüyorum. Bundan iki yıl önce Romen turistleri getirdiğimiz dönemde çarsi esnafı teşekküre geldi. Bu mutluluk verici bir olay oldu. Satılan bir suyun kent ekonomisine katkısı vardır. Elbette ben kendimi çok şanslı hissediyorum ülkeme döviz kazandırıyorum. Kendimi faydalı bir vatandaş olarak görüyorum. Bir daha dünyaya gelsem yine turizmi hiç tereddüt etmeden otelciliği seçerdim.