İnsanların afetlere karşı mutlaka bilinçlendirilmesi gerekliliğine dikkat çeken Prof. Dr. Günhan Erdem; “Ülkemiz doğal afetler konusunda çok sıkıntılar yaşamış ve her yaşadığı sıkıntıdan sona zafiyetlerini görüp buna karşı belirli önlemler almaya çabalayan bir konumda. Ne yazık ki doğal afetlerden çıkardığımız derslerle kayıplarımızı görerek bir takım şeyler yapmaya çalışıyoruz. Henüz hazır değiliz. Hazır olabilmemiz için özelikle riski çok yüksek olan kentlerimizdeki hassas bina stoklarının mutlaka değiştirilmesi ve dayanıklı hale getirilmesi gerekiyor. İnsanlarımızın mutlaka afete karşı bilinçlendirilmesi gerekiyor” dedi.
“Mutlaka depreme hazırlıklı olmamız gerek”
Deprem anında neler yapılması noktasında da detaylı bilgiler veren Erdem; “Öncelikle tabii ki buna hazırlıklı olmamız gerekiyor. Böyle bir durum karşısında o an yapabileceğimiz şeyler çok sınırlı. O yüzden mutlaka buna hazırlıklı olmamız gerek. Hazırlıklı olabilmemiz için de öncelikle evimizi hazır tutmalıyız. Biz buna yapısal olmayan faktörler diyoruz. Yapısal olmayan risk faktörlerini minimum seviyeye indirmemiz lazım. Örneğin devrilebilecek bir takım eşyaları sabitlememiz gerekiyor. Herhangi bir sallantıda bile üzerimize devrilen bir dolap, çıkışı kapatacak engelleyecek bir eşya, çok büyük tehlikeler oluşturabiliyor. İkincisi o evde yaşayan her kişi, çocuklar dahil bazı önemli bilgileri edinmeli. Mesela evin elektrik sigortaları nereden açılıp kapanır? Su vanası nasıl kapatılır? Gaz nasıl kapatılır? Bunları mutlaka bilmeleri gerek. Yani çocuk bile gidip gaz vanasını kapatabilmeli, sigortaları kapatabilmeli çünkü deprem, yangın, gaz kaçağı, su baskını gibi ikincil acil durumların oluşmasını tetikleyebilir. Onun için bunları mutlaka hemen ortadan kaldırmamız gerekiyor. Üçüncüsü nereyi arayacağımızı çok iyi bilmemiz lazım. Yani çocukların acil durumlarda hangi telefon numaralarını arayabilmeleri gerektiğini çok iyi bilmeleri gerek, yani 112 kavramını çok iyi öğrenmeliler. Bir yangın durumunda 110’un aranması gerektiğini, polis için 155’in aranması gerektiğinin bilinmesi lazım. Bu üç numarayı evde yaşayan herkesin bilmesi gerekiyor. Dördüncüsü kendi profilimizi çok iyi tanımamız lazım. Ne yapabiliriz, ne kadar yapabiliriz, nasıl yapabiliriz. Ne yazık ki birçok konuda “Bize bir şey olmaz, ben her şeyi yapabilirim, benim elimden hepsi gelir” diyoruz ama gerçeklerle yüz yüze kaldığımızda elimiz ayağımız birbirine dolanabiliyor. O açıdan mutlaka herkes kendiyle yüzleşecek, neyi ne kadar yapabileceğini çok iyi bilecek ki ona göre önlemini alsın. Tabii bu arada hassas noktalarımızı çok iyi bilmemiz lazım. Hastalıklarımız, panik durumumuz, kullandığımız ilaçlar, vs… Bunlardan oluşan bir paketi deprem çantası dediğimiz çanta içerisine yedeklememiz gerekiyor” diye konuştu.
“Deprem çantasını kolay ulaşabileceğimiz yerde tutmamız gerek”
Deprem çantasının önemine de değinen Erdem şu şekilde konuştu: “Deprem çantası çok önemli ama çok abartıya kaçmadan hazırlamalı ve bunu güncellemeyi ihmal etmemeliyiz. Bu çantayı sürekli olarak, çok kolay ulaşabileceğimiz yerde tutmamız gerekiyor. Mümkünse de farklı yerlerde alternatiflerini bulundurmamız gerekiyor. Çünkü yaptığımız tek bir çanta enkaz altında kalabilir veya ulaşamayabiliriz. Bu çantanın içerisinde bize birkaç gün yetecek su ve yiyecek maddesi olacak. Kullandığımız ilaçları, ilk yardım malzemelerimizi, değerli evraklarımız ve pasaportumuzu vs. böyle bir çanta içerisinde tutmakta çok büyük fayda var. Belki bir miktar para da olabilir, yedek elbise olabilir. Tabii ki abartmadan. Bu gibi şeyler çantamızın içerisinde olabilir ve bunu ulaşabileceğimiz kolay bir yerde saklayabiliriz. Yiyecekleri de son kullanma tarihine bakarak güncellememiz gerek.”
“Deprem anında ne yapmamız gerekiyor?”
“Bir kere evin yıkılmasına neden olacak bir depremde yerimizden kalkamayız” diyen Erdem; “Yani bunu herkesin çok iyi bilmesi gerekiyor. Yedi şiddetindeki bir sallantıda hareket bile edemezsiniz. Bir yerden bir yere gitme şansımız bile yok. O zaman yapacağımız şey özellikle yabancı uzmanların tavsiyeleri doğrultusunda yaşam üçgeni dediğimiz boşluklara sığınmak adına bir anlık hamlelerdir. Yaşam üçgeni, yıkıntı içinde, yıkılan ağır bir nesne tarafından (kolon gibi) ezilmesi mümkün olmayan başka bir nesnenin (koltuk, yatak gibi) yanında oluşan boşluklardır. Yani oturduğumuz koltuğun yanında bir dolap var diyelim. Dolap yıkılıyor ve üzerinize doğru geliyor. Siz koltukta oturmaya devam ederseniz sizi ezecektir. Kalkıp gitmeye niyetlenirseniz muhtemelen buna zamanınız olmayacaktır. Ama hemen oturduğunuz yerden bir anlık hamleyle koltuğun altındaki boşluğa yatarsanız, dolap yıkılıp koltuğa çarpacak ve koltuk sizin ezilmenizi engelleyecektir. Yapacağınız hareket oturduğunuz koltuktan aşağıya doğru kendinizi devirmektir. Yerinizden herhangi bir şekilde kalkmanıza gerek yok. Yüzünüzü koltuğun altındaki boşluğa verecek şekilde boşluğa doğru devrilin. Yatakta yatıyorsanız aşağıya doğru devrilin. Yani kendinizi yuvarlayıp düşeceksiniz” şeklinde konuştu.