esragullerx@gmail.com
Bize anlatılan masalların yıllar boyunca gerçek olmasını umduk değil mi? Mutlu bir sona ulaşma isteği bize çocukluktan öğretilmesine rağmen hayatın aslında böyle bir yer olmadığını belki de çok geç fark ettik. Ama aynı zamanda bu masallar bize bazı kalıpları da fazlasıyla öğretti.
Herkesin mutlu sona ulaşamayacağını, iyilerin her zaman kazanmadığını biliriz. Bunu hepimiz yaşarız. Masallardan sıyrılıp gerçek dünyaya atıldığımızda hayat bize kendsinin masallardan ibaret olmadığını bir kez daha gösterir. Yapılan kötülüğün karşılık bulmadığı günümüzde oldukça karşımıza çıkar. Bizi kurtaracak bir peri hiçbir zaman da bizi bulmaz. Çünkü gerçek dünya budur. Gerçeklerle yüzleşmek, masallarda yer almaz. Bizler masalların tatlı yalanlarına inanmak isteriz. Çünkü bu, bizi gerçek dünyanın korkunç yüzünden uzaklaştırır. Ve biz, kendimizi ancak yalanlarla avutabiliriz.
Zaman geçtikçe hayatın okuduğumuz kitaplardaki gibi olmadığını fark ederiz. Bize kötü davrananlar olur, bizi incitmek isteyenler olur ama bununla mücadele etmedikçe onları yenemeyiz.
Uyanıp, gercek dünyaya dönmemiz gerekir. Gerçekle yüzleşmemiz gerekir. Bizi kurtaracak olan sihirli değneğin bizim elimizde olduğunu fark etmemiz gerekir. Bu sihirli değnek bizi her zaman mutlu etmez. Onu hiçbir zaman kılıca çevirip ‘kötü’ insanlara saldırmak için kullanamayız. Bizi sevmeyen insanların bizi sevmesini sağlayamayız. Bu sadece bir metafor olarak bizim elimizde bulunur.
Her şeyden önce, kendimizi uyandırdıktan sonra var olabiliriz. Bu, kendimizi inandırdığımız yalanlardan çok daha güçlüdür. Daha fazla inanmamız gereken bir şeydir.
Sonuçta kim, kendisini yalnızca bir ayakkabıdan tanıyan bir prensin aşkının gerçek olduğuna inanır ki?