damlayeltekin@gmail.com
Bilen bilir, Çanakkale’de haziran ayı ev taşıma ayıdır. “Öğrenci kenti” olarak da bilinen ancak öğrenci dostu olmaktan her geçen gün uzaklaştığımızı düşüğündüğüm Çanakkale’deki taşınma hareketliliği devam ediyor.
Bu devam ederken de tanık olduğum ve kent esnafına yakıştıramadığım bir kaç husustan bahsetmeden geçemeyeceğim.
Kendi eşyasını satmak isteyenlerin uğrak olarak kullandığı sosyal medya platformlarından birinde gördüğüm bir ürünü kısa süre sonra bir spotçuda görmüş bulunmaktayım.
Öğrencinin 300-400 liradan satışa sunduğu ürün bir spotçu almış ve 1250 liradan rafına koymuş. Diyeceksiniz ki nereden anladın?
Öğrencinin ürününde bulunan renkli çıkartmadan…
Ölü fiyatına alınan ürünler, öldüren fiyatlara satışa sunuluyor. İkinci el eşyadan kurulmak istenen evin fiyatı her geçen gün artıyor.
Spotçu kazanmasın mı?
Kazansın. Kazansın kazanmasına da…
Spotçu kışın iş yapmıyor. Yazın çalışıyor. Bilmiyor musun?
Biliyorum bilmesine de…
Bu kadarı fazla. Sıfır ürün ve ikinci el arasındaki fiyat makasının bu kadar "dar" tutulmasına anlam veremiyorum. Benzer büyüklükteki (pazar payının yakın olduğu) illere baktığımızda bu makas çok daha geniş.
Öğrencilerde bir yerden sonra tek tek uğraşacak vakitleri kalmadığı ya da süreçten yoruldukları için tüm evi bir kişiye ölü fiyatına vermeyi uygun görüyor olabilir. Ev eşyasının tamamını da spotçu alıyor olabilir. Fiyatı bu kadar da öldürmenin anlamı yok ama...
"Gel vatandaş gel!
Batan üniversitelinin malları bunlar!" demenin anlamı da yok...
(Yazının stokçuluk perdesi önümüzdeki haftaya kaldı...)