MUHTEŞEM BİR MÜCADELE
Alan Mathison Turing, yaşadığı dönemlerde var olmayan bilgisayarları hayal etmekle kalmamış, bu makinelarin aynı zamanda ileride insana benzer bir şekilde düşünebileceğini ve hatta bizi aşabileceğini de öngörerek "Yapay Zeka"nın temellerini atmıştır.
Günümüzde kullandığımız hemen hemen tüm teknoloji ürünlerinin gelişmesini sağlamıştır. Aslında kullandığımız tüm sosyal medya ortamları, Youtube, Google gibi ürünleri de ona borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz. Ne yazık ki Nikola Tesla gibi değeri çok geç anlaşılmıştır. Bilime, insanlığa ve düşünce tarihine de sonsuz değer katan bir mucidin unutulan hayat serüvenini aydınlatalım istedim…
Bilgisayar biliminin kurucusu olan Alan Turing, 23 Haziran 1912’de İngiltere Londra’ da dünyaya gelmişti. Alan Turing, çok erken yaşlarda deha belirtileri gösterdi ve bunları sürekli olarak sergiledi. Öğretmenleri onun zekâsını çok çabuk farketmişlerdi. (Turing matematik ve bilime doğuştan eğilimliydi.) Alan Turing henüz çok genç olmasına rağmen, matematiksel problemlerle ilgilenmiş, özellikle türev ve integral üzerine problemlere yönelmişti. Hatta 16 yaşındayken karşılaştığı Albert Einstein’ın çalışmaları üzerine yoğunlaşmış ve Einstein’ın Newton hareket teorilerini ve kanunlarını eleştirmelerini kendi çalışmalarıyla yeniden çıkarmıştı.
Bu yaşadığı çöküntüye rağmen “üniversite hayatına Cambridge Kings Kolej`de devam eden Turing, 1931`den 1934`e kadar orada öğrenciydi, seçkin bir dereceyle diploma aldı ve merkezi limit teoremi üzerinde hazırladığı bir tez yazısı dolayısıyla 1935`te Kings Kolej`e akademik üye seçilmişti. 28 Mayıs 1936`da sunduğu Hesaplanabilir Sayılar: Karar Verme Probleminin bir Uygulaması adlı çok önemli bir makalesinde, Kurt Gödel`in 1931`de evrensel aritmetik-tabanlı biçimsel diliyle hazırladığı hesaplama ve kanıtın sınırları ispat sonuçlarını yeniden formüle ederek, onun yerine şimdi Turing makineleri diye andığımız, daha basit ve formel usullere dayanan ispatı ortaya attı. Eğer bir algoritma ile temsil edilmesi mümkün ise düşünülmesi mümkün olan her türlü matematiksel problemin böyle bir çesit makine kullanılarak çözülebileceğini ispat etmiş oldu.”
Matematik ve Kriptoloji (şifreleme bilimi) üzerine ileri seviyede çalışmalar yapan Turing, 2.Dünya Savaşı zamanlarında Amerika’ dan İngiltere’ ye dönüş yapar. O dönemlerde Naziler, savaş stratejilerini kendi içlerinde Enigma adı verilen bir makine ile şifreleyerek iletmektedirler. (Bu şifreli mesaj/metin sürekli olarak değişmekte ve gizliliğini korumaktaydı.)
Enigma, Almanlar tarafından üretilen ve “kırılamaz” olarak kabul edilen bir şifreleme sisteminin adı. Makinenin temel aldığı kodlama sistemi her gün Alman ordusu tarafından değiştirilmekte ve makinenin kendisi de tamamen rastgele gibi gözüken bir şifreleme mekanizmasına dayanmaktadır.
Enigma Makinesi
Daha sonraları İngiliz ordusunun savaş iletişim üssünde Alman Deniz Kuvvetlerine ait şifreli mesajların (savaş stratejilerinin) kırılımı için toplanan kriptoanaliz (şifreli metinleri çözen matematikçiler) ekibinin başına getirilir.
Şifreleme sisteminin her gün değiştiriliyor olması, hiçbir insan zihninin ya da fiziksel becerilerinin, böylesine karmaşık bir kodun bu kadar hızlı, yorulmaksızın ve dikkat dağılmaksızın çözülmesine izin vermiyordu. Turing, bir insan yerine bu çözüm işleminin bir makine tarafından yapılabileceğini hayal etti.
Bombe Makinesini yaparak Alman Nazilerin savaş stratejilerini çözdü ve Tarihçilerin tahminine göre Enigma`nın kırılması savaşı iki yıldan fazla kısaltarak "14 milyon" hayatı kurtardı.
Turing, uzun yıllar boyunca unutuldu. Tıpkı 2. Dünya Savaşı‘na yön vermesinden sonra tamamen unutulması gibi… Belki kendisi bunu önemsemezdi. Ancak bilim tarihine merak duyan insanların buna göz yumması mümkün değildir. Turing’in ünü ölümünden sonra yıllar geçtikçe bilim camiasında yayılmaya başladı. Adeta bir hayalet gibi, efsanesi bilgisayar bilimlerinden mühendisliğe ve hatta temel bilimlere kadar hızla yayıldı.
Ölümü ise büyük haksızlıkla sona ermiştir. Eşcinsellik o yıllarda İngiltere’ de yasadışı ve akıl hastalığı olarak dikkate alınmakla birlikte cezai yaptırımı olan bir suç niteliği taşıyordu. Arkadaşı Alan Murray, Alan Turing’ in evini soymaya kalkışması üzerine Turing, bu durumu polise bildirdi. Ve Turing’ in homoseksüel olduğunu söylemesi üzerine iddiaları kabul eden Turing’e “1885 Ceza Kanunu`na Ek Yasa`nın 11. Kısmı gereğince müstehcen uygunsuzluktan suçlanarak mahkemeye verildi. Bir süre mahkum edilen Turing, 8 Haziran 1954’te temizlikçisi tarafından evinde ölü olarak bulundu. Bir gün evvel, yatağının kenarında bıraktığı yarısı yenmiş siyanür zehirli elmayı yemek suretiyle siyanür zehirlenmesinden öldüğü açıklandı. Elmanın kendisi nedense hiçbir siyanür zehiri testine tabi tutulmadı. Yapılan otopside tespit edilen zehirlenme sonucu dünyaya gözlerini kapayan Turing, o senelerde insanlar tarafından değerli görülmedi ve önemsenmedi… Peri masalı Pamuk Prenses hikayesindeki gibi bu ölümün ardında Turing`e bir suikast düzenlenmiş olması kuvvetli bir ihtimal olarak görülmektedir.
Turing`in Elmayı ısırarak hayatına son vermesi ise ölümünün ardından çok büyük bir dünya markasına ilham kaynağı olduğu söylenir. Bilgisayar teknolojisinin babası olarak görülen Turing`in ardında ısırılmış bir elma bırakması, modern zamanların en popüler ısırılmış elmasıyla bağdaştırılır. Bu elma elbette ki "Apple" şirketinin logosudur. Apple yöneticileri için `şehir efsanesi` görülse de bu durum gerçek olarak kabul görmektedir.”
Eğer ki gelecekten gelen bir isim arıyorsanız, Alan Turing birkaç olasılıktan biri olarak görülmelidir.
(Kaynak: Melih Hilmi Uludağ - fizikist.com)