damlayeltekin@gmail.com
Bir süredir bu görevi üstlenen kişi ya da kişiler; geçmişte bu görevi üstlenen kişilerden deneyim aktarımını sağlayamaması üzüntü vermektedir. Demokratik kitle örgütleri, kimsenin tekelinde değildir. O görevlerin tamamı, gönüllülük esasına dayalı, koltuk prestijine dayalı değil!
Demokratik kitle örgütleri medyanın önemini UNUTTULAR. Daha doğrusu gazetecilerin, demokrasinin temel dengelerini sağladığını ve mücadeleci bir iş anlayışıyla hareket ettiğini UNUTTULAR..
Medyanın demokratik kitle örgütlerinin, yurttaşların, azınlıkların ve ötekileştirilmiş grupların sesini geniş kitlelere duyurmasında hayati bir role sahip olduğunu UNUTTULAR.
Sessizliğin sesi olma rolünü üstlenen gazeteciler, çeşitli demokratik kitle örgütlerinin faaliyetlerini, taleplerini ve mücadelelerini geniş kitlelere duyurarak toplumsal farkındalık yaratmak için, yazılarını kaleme alır. Bunu da UNUTTULAR.
İnsan hakları örgütlerinin, çevrecilerin, kadın hakları savunucularının, çocuk hakları için mücadele eden koca yürekli insanların sesine, medyanın ses kattığını UNUTTULAR.
Medyanın, sessizliğin sesi olduğunu UNUTTULAR.
Ötekileştirilmiş veya dışlanmış grupların seslerinin duyulmasını sağlayan gazetecilerin toplum yararına bir iş yaptığını da UNUTTULAR.
Adalet, eşitlik ve insan hakları gibi demokratik değerlerin güçlenmesi noktasında gazetecilerin neleri göze aldığını HATIRLAMIYORLAR. Ya da bilmiyorlar… Bu daha da acı.
Medya, kadınların ve çocukların yaşadığı hak ihlallerini ve şiddet vakalarını haberleştirerek kamuoyunun dikkatini çeker. Gazeteciler, ‘Bu yanlıştır’ der. Çocuğu korur. Kadını korur.
Her kadın cinayetinde kaleminden kan damlayarak yazar haberini canı acısa da gazetecinin… Bu acıyı da UNUTTULAR.
Sorunları görünür hale getirme, toplumun bu konularda harekete geçmesi ve duyarlılığı noktasında; olan bitenin şeffaf ve objektif bir gözle yazılmasıyla mümkündür... Sessizlerin sesi, yakarışların çığlık olması gazetecinin asli görevidir! Haklı çığlıkların sesi olmayı UNUTTULAR.
Gazetecilik, kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmak, toplumu bilinçlendirmek ve bu sorunla mücadele etmek için güçlü bir araçtır. Medya, kadına yönelik şiddetin gerçek boyutlarını haberlerinde belgeseller aracılığıyla halka duyurarak toplumsal farkındalık oluşturabilir. Tamamen başaramasa da bunun için mücadele eder. Peki medya elini hatta bedenini taşın altına koyarken DEMOKTARİK KİTLE ÖRGÜTLERİ siz nasıl bir varlık gösterdiniz?
Gazeteci kadınların ve şiddet mağduru çocukların hikayelerini paylaşarak bu konuda duyarlılık ve empati oluşturmak için elinden geleni yaparken siz neredesiniz?
Söz yazıya, yazı habere dönüştüğünde; okuyucu o haberi okuduğunda dahi bitmez gazetecinin işi.
----
Çanakkale'de faaliyet gösteren bir demokratik kitle örgütünün, tüm uyarılarımıza rağmen kamu yararı gözeten ve toplumsal faaliyet yaratacak bir konuyu gazetecilere bildirmemesi, biz gazetecileri endişelendirdi. Demokratik kitle örgütlerinin şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine bağlılık konusundaki tutumlarını sorgulatmanın yanı sıra söz konusu “bilgi”nin artık paylaşılmıyor olması nedeniyle; haber takibini güç hale getirdiler! Kafa yormamız gereken konu, ‘Nasıl bir iş birliği ile tüm kamuya olan biteni anlatırız’ olması gerekirken, bazı kitle örgütlerinin işlerini üstün körü “yapmış olmak için” yaptıklarını görmekteyiz.
Söz konusu konu ne olursa olsun, kamuoyunu ilgilendiren ve toplumu etkileme potansiyeli taşıyan her bilginin paylaşılması, asli görevleri olmalıdır. Bu nedenle, çok basit bir bilginin aktarılmıyor olması endişe vericidir. Konunun Çanakkale ve Türkiye’de gündeme gelmesinin tek yolunun medya olduğunu UNUTTULAR.
Medyanın, söz konusu bilgi ile haber takibi yapacağını da, UNUTTULAR.
Bir süredir bu görevi üstlenen kişi ya da kişiler; geçmişte bu görevi üstlenen kişilerden deneyim aktarımını sağlayamaması üzüntü vermektedir.
Demokratik kitle örgütleri, kimsenin tekelinde değildir.
O görevlerin tamamı, gönüllülük esasına dayalı, koltuk prestijine dayalı değil!