İbrahim Can Ergun

Potosi?den Çanakkale?ye Kesik Damarlar "?..Bilime giden düz bir yol bulunmuyor ve yalnızca onun dik patikalarını tırmanmaktan çekinmeyenler, aydınlık doruklarına ulaşma şansına sahiptir." Karl MARX

8669

 

 
 
 
Çanakkale’de altın madenciliği ve termik santraller konusu yakın ve özellikle de uzak geleceğimizin en önemli sorunları olacak ve bunu görmezden gelmek büyük bir çevre katliamına davetiye çıkarmak olacaktır.Bugüne kadar değerli mücadeleler verilmiş,verilmeye de devam edilmektedir.En sonuncusunu Kurşunlu’da Feldspat’a karşı verilen önemli mücadelede gördük.
Aslında tarihin birçok zamanında kapitalist merkantilistlerin Kapitalist Merkantilist: Esas ve asıl zenginliği değerli madencilikten gelen kapitalist. altın, gümüş vb madenleri çıkarıp sonsuz zenginliklerine zenginlik katmak uğruna toprağın üstünün habitatını yok ettiğini görüyoruz.Bu yok oluş hem doğanın kayboluşu hem de doğanın nimetlerinden yararlanan insan nüfusunun orayı terk edişiyle son buluyor.Bu konuda Latin Amerika örneği yeni dünya düzeni,kapitalizm ve yeraltı zenginlikleri ilişkisini ortaya koyar. Eduardo Galeano konuyu “Latin Amerika’nın Kesik Damarları” adlı kitabında çok iyi irdelemiştir. Yazıda sıklıkla buradan yaşanmış örnekleri dile getireceğim.
Yeni Dünya’nın keşfi Orta Çağ Avrupa’sının Rönesans ve Reform hareketlerine denk gelir. Keşiflerin başlangıcı Rönesans’a damga vuran ve Avrupa’da bir kısım ülke ve yatırımcıya faizli kredi vererek modern bankacılığın temellerini atan Floransalı Medici ailesinin keşiflere yaptığı yatırımdır. Özellikle Lorenzo De Medici’nin Amerigo Vespucci’yi katip olarak yanına alması ve gelişen dostlukları Yeni Dünya’nın keşfinin ilk nüvelerindendir. Sonrasında Medici ailesi başta olmak üzere Avrupa’nın Feodal İmparatorlukları ve bankerleri kaşifleri Yeni Dünya’nın keşfi ve yeni zenginlik kaynakları için finanse etmeye başlamışlardır. 15. YY’ın sonu ve 16. YY’ın başında Rönesans ile birlikte Avrupa keşif çağını da yaşamaktadır artık. Karl Marx Kapital’in 1. Cildi 7. Kısmda (Yordam Kitap,2010) “Amerika’daki altın ve gümüş madenlerinin keşfi; yerli halkın kökünün kazınması, köleleştirilmesi, Doğu Hint Adalarının fethine ve yağmalanmasına başlanması, Afrika’nın, siyah derililerin ticari amaçlarla avlandığı alana çevrilmesi, kapitalist üretim döneminin şafağının işaretleriydi. Bu masalımsı süreçler ilk birikimin ana uğraklarını oluşturur” demektedir.
İşte kapitalizm ilk birikimlerini bu şekilde elde ederken keşiflerle birlikte Latin Amerika’da büyük bir kazı alanına dönüşmüştür. Özellikle Potosi kenti gümüş madenleriyle Yaşlı Avrupa’nın gözlerini kamaştıran bir bakiredir.Galeano kitabında Floransa Kodeksindeki Nahuatl Metninde İspanyollar için “… Aç domuzlar gibi saldırıyorlardı altına.” Dendiğinden bahseder. Evet gerçekten de sürdürülebilir ve korunması gereken yer üstü zenginlikleri varken Potosi’nin de yer altı zenginliklerine aç domuzlar gibi saldırmıştır Avrupa.Zira yeni gelişen burjuva egemenliğinde ,yeni mübadele araçları ve kapitalizm denen bu yeni ekonomik düzenin daha çok kaynağa ihtiyacı vardır ve halen bu açlık devam etmektedir.1573 yılı nüfus sayımında 120 bin kişi olan nüfusun 1650’de 160 bine çıkarak dönemin en büyük ve en zengin kentlerinden biri olduğunu dile getirir Eduardo Galeano kitabında.Zenginlik nüfus yoğunluğunu da arttırıyordu ama kaçınılmaz olan bir şey vardı.O da bu durumun sürdürülebilir olmadığıydı.Potosi’nin boğazına dişlerini geçiren kapitalizm onun içini boşaltmaktaydı ve bu doğa ile birlikte toplumun da geleceğini karartıyordu.Gümüş madenleri tükeniyor ve insanlar bunu dogmalara bağlıyordu.Tanrı’nın onları cezalandırdıklarını düşünüyorlardı.Oysa gerçek olan insanlar kendi kendilerini cezalandırmışlardı.Avrupa’nın bu talanına ortak olmuşlardı.”Kesik damarların kıtasıdır Latin Amerika.Keşfedildiği günden beri burada her şey, önce Avrupa, daha sonra Kuzey Amerika sermayesine dönüşmüş ve o uzaktaki iktidar merkezlerinde öylece birikmiştir, öylece birikmektedir.Her şey,bütün her şey: Toprak ve tüm ürünleri, zengin madenlerle dolu toprak altı, insanlar, insanların üretim ve tüketim güçleri, tüm doğal ve insani kaynaklar. Ülkelerin üretim tarzları ve sınıfsal yapıları, daima ve her seferinde kapitalizmin evrensel çarklarına zincirlenişleri göz önüne alınarak, dışarıdan belirlenmiştir” der Eduardo Galeano, Latin Amerika’nın Kesik Damarları’nda.
Yeni Çağdaki Potosi Kenti gerçeği gözümüzün önünde dururken 21. Y.y. ın başında özellikle Balıkesir-Çanakkale 1/100000’lik Çevre Düzeni Planı ile birlikte Çanakkale’nin can damarı Kaz Dağları ve çevresinde de bir talan daha da hızlanarak yayılacak gibi duruyor. Latin Amerika’nın damarlarını kesen Kapitalist merkantilistlerin neşteri şimdi de Kaz Dağları’nın çevresinde dolanıyor. Bilgi çağında Çanakkale halkı ,Yeni çağın başındaki Latin Amerika halklarına göre daha bilinçli. Çanakkale halkının gözünü altınla boyayamayacaklardır.Çanakkale halkı şunu çok iyi bilmekte:Kaz Dağlarının üstü, “altın” dan çok daha değerlidir.Verilen mücadeleler de bunun en somut örneğidir.Ancak bu mücadele kurtaracaktır toprağı,doğayı ve insanların geleceğini.Sürdürülebilir sağlıklı bir çevre ve yaşam için toplumun her kesiminin bu mücadeleye desteği sürmeli ve bir anlık dalgınlığa gelmemelidir.Bu noktada her mücadeleye destek olunmalıdır.Unutulmaması gereken şey neşterin devamlı üzerimizde olduğu gerçeğidir, Çanakkale’nin de kesik damarları olmasın.
Not: Bu yazı Çanakkale TROİA Dergisi’nin Eylül 2017 sayısında yer almıştır.