Doç. Dr. Olcay Uçak

olucak@gmail.com

Fotoğrafın Okunma Biçimleri-1

Geleneksel yazılı basın haber tasarımında metin ve fotoğrafı birlikte kullanırken,  günümüzde fotoğrafın öncelik kazandığı görülüyor. 

386

Yazılı basında fotoğrafın yazıdan sonra ya da yazının bir parçası olarak kullanılması geleneği yeni medya oluşumu ile değişir. Bu değişim ile fotoğraf belirgin bir biçimde haber metinlerinden daha öncelikli bir konuma yükselir. Aynı zamanda internet ortamında sayfalardaki yer sorununun göreceli olarak ortadan kalkmış olması, haberlerde kullanılan görsel unsurların artmasına neden olur. Böylece mecraların artmasıyla görsel unsurların egemenliğinde fotoğrafın yazıya baskın olduğu yeni bir değişim başlar.

Barthes’e göre, (2009, 196) nesne, insanın dünyayı etkilemesine, dünyayı değiştirmesine, dünyada etkin bir biçimde var olmasına yarar; nesne, eylem ile insan arasında bir tür aracıdır. Dolayısıyla fotoğraf aracılığıyla gerçeğin farklı algılanışına olanak tanınır. Susan Sontag’ın, “Fotoğraf kaçınılmaz olarak gerçekliğe belli bir şekilde tepeden bakmayı gerektirir.” (Sontag, 2008, 100), görüşü saklı kalsa da, fotoğraf medyanın kendi gerçekliğini yaratma unsurlarından biri olmaya devam eder.

Günümüz dünyasında imgelerle ifade edilen yeni bir anlayışın egemen olduğu, görsel kültürün yazılı kültüre tercih edildiği, yeni bir anlayış dikkat çekiyor. Bu anlayış iletişimin diğer dallarında olduğu gibi yazılı basında ve onun yeni uzantısı olan internet gazeteciliğinde de farklılıklara yol açıyor. Dolayısıyla medyanın en önemli görsel unsurlarından biri olan fotoğrafı anlamak ve çözümlemek gerçeğe ulaşmada eskisinden çok daha fazla önem kazanıyor.

Fotoğraf kullanımında yararlanılan görsel söylemin çözümlenmesinde en geçerli yöntemlerden biri Görsel Göstergebilim Yöntemi olarak kabul edilir. (İnceoğlu&Çomak, 2009, 289). Groupe μ (Grup mü olarak okunur), biçimsel kalmakla eleştirilmiş olsa da göstergebilimi bilişsel, estetik, toplumsal ve iletişimsel kaygılarla ele alır. Groupe μ, imgenin başlı başına bir dil olup olmadığı sorusuna yanıt arar. İkonik ve plastik göstergenin iki ayrı gösterge sınıfı olarak ele alınmasını, her birinin de ayrı biçim ve içerik düzlemleri olması gerektiğini savunur. Böylece göstergenin keyfiliği ve nedenselliği olgularını yeniden ele alır (Groupe μ, Traité du signe visuel, 1992, 9, akt. İnceoğlu&Çomak, 2009, 293).

Plastik Gösterge: İmgelerin plastik öğeleri, renkleri, biçimleri, kompozisyon ve doku gibi yalnızca ikonik göstergelerin anlatımı değil, başlı başına birer gösterge olarak incelenir. Büyük plastik gösterge gruplarının işlevleriyle tanımlanır. Bu gruplar, renkler, biçimler ve dokulardır.

1.Renk: Groupe μ, renklerin sıcak/soğuk ve kontrastlar olarak sınıflara ayrılabileceğini belirtir. Bu karşıtlıklar anlam yaratmakta kullanılır. Plastik gösterge olarak renk öğesi şu kurallara bağlıdır: Her renk, anlatımın bir birimi olarak ışık, egemenlik ölçütlerine göre belirlenir. Her renk içeriğin bir birimi olarak, bir ya da birçok anlambilimsel eksende yer alır. Her renk, görsel iletide yer alan öteki renklerle bir bağıntı oluşturur. Bu bağıntılardan bazıları gerilim, bazısı da denge izlenimi verir. Renkler plastik göstergenin öteki bileşenleri olan biçim ve dokuyla, aynı zamanda ikonik göstergeyle karşı karşıyadır. Bu da kimi içeriklerin öne çıkmasına, kimilerinin geriye atılmasına neden olur.

2.Doku: Doku da renk gibi bir yüzey niteliğidir, öğelerinin doğası, boyutu ve yinelenmesiyle belirlenir. Genellikle imgelerin iki boyutlu olduğu düşünülür. Ancak dokuya bağlı olarak çok az da olsa bir derinlikten söz edilebilir. Doku, üç boyutluluk, dokunsallık ve dışavurum izlenimi verebilir. Bir yağlıboya tablo ile dergi fotoğrafı arasında dokusal olarak önemli fark vardır. İmgelerde yalnızca doku farklılığıyla bir ayrıma gidilme olasılığı vardır.

3.Biçim: Çizgi, alan, sınır, yüzey, çevre çizgisi (kontur), biçim ve fon gibi topluluğun ‘görsel dürtüler’ diye tanımladığı öğeler algılamayı yönlendirir. Bu öğeler görsel sistemin algı niteliklerine bağlı olarak ortaya çıkar, bir bakıma görsel dilbilgisinin öğeleridir ve dilsel dizgedeki tümceler, sözcükler gibi kimi yapıların yerine geçerler. Sınır, alanı ikiye bölen bir çizgidir, alanların biri ya da öteki için daha üstün bir konum öngörmez.

4.İkonik Gösterge: İkonik göstergeler, evrende bulunan nesnelerin imge düzleminde dönüştürülmüş ya da yeniden oluşturulmuş biçimidir. Bir betinin ikonik olarak değerlendirilmesinin nedeni, türünün tek örneği olmamasıdır. Böylece kendi dışındaki bir düşünceye göndermede bulunur. Alan belirginliği ve derinliği, ikonik göstergenin algılanmasında belirleyicidir. İmgenin tüm düzlemi eski ve klasik resimde, fotoğrafta olduğu gibi aynı belirginlikte verilmişse, göz bu belirginliği yalnızca yerel olarak algılar; gerisi daha silik kalır. Bu imge türünde tüm noktalar sabit bir görüntü sunar. Alan derinliği objektif seçimiyle azaltılabilir. Optik dönüşümler imgenin fiziksel niteliklerini etkilediğinden, ikonik göstergenin algılanmasını değiştirebilir. Fotoğrafçılar bunu bilir ve ışığı ve yoğunluğu uzamda yönelimleriyle incelerler. Görsel söylemi çözümleyebilmek için ikonik göstergelerin içerik düzlemindeki anlamlarını ve yan anlamlarını ortaya çıkarmak gerekir.

*Haftaya bu yöntemin fotoğraf okumalarına uygulanışıyla devam edilecektir.

Kaynaklar:

Barthes, R. (2009). Göstergebilimsel Serüven, İstanbul: YKY.

İnceoğlu, Y. G. ve N. A. Çomak (2009). Metin Çözümlemeleri, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Sontag, S. (2008). Fotoğraf Üzerine, İstanbul: Agora Kitaplığı.