DUYGUSAL YARALAR

14961
Hepimizin hayatında unutmakta zorlandığımız anılarımız olabilir.
 
Yaşanmışlıkların ruhumuzda bıraktığı izlerin olumlu tarafları olduğu gibi olumsuz yanları da olabilmektedir. Özellikle çocukluk ve ergenlik dönemindeki olumsuz yaşam deneyimleri yetişkinlikteki hayatın akışını bozabilmektedir. Sevgisizlik, ihmal, istismar gibi süreçlerin yaşanmış olması yazının başlığındaki gibi tedavisi zor duygusal yaralara dönüşebilmektedir. 
 
Yaşam tecrübelerimizin yaşanası güzel şeyleri görmemezlikten gelme becerisi geliştirmemiz konusunda etkili olması aslında duygusal hayatımızı dengede tutamamamızdan kaynaklıdır. Yaşamda her an farklı bir anlam içeriz, bize farklı duygular deneyimlemeyi öğretir. Eğer biz bunun farkında olamazsak geçmişte takılır kalırız. Ruhumuz geride kalır. Bu durumla ilgili çok kısa bir hikaye aktarmak istiyorum.
Çok çok uzun zaman önce bir kaşif Afrika`nın ayak basılmamış en ıssız yerlerinden birine gider. Yanında sadece hamallar vardır. Hızla sık bitki örtüsüne doğru ilerlerken kaşifin tek hedefi neye mal olursa olsun bir an önce ormanın içinden hızlıca geçmek. Eğer bir nehire denk gelirlerse onu mümkün olduğunda çabuk aşmak istiyorlar. Karşılarına bir tepe çıkarsa adımlarını hızlandırıp bir dakika bile kaybetmeyecekler. Ancak hamallardan biri aniden duruyor. Yürümeye başlayalı daha sadece birkaç saat geçtiği için kâşif bu duruma şaşırıyor.
 
Kâşif: "Neden durduk? Yoruldunuz mu hemen? Yola çıkalı sadece birkaç saat oldu." diyor.
 
Hamallardan biri ona bakıp cevap veriyor: "Hayır efendim yorulmadık ama öyle hızlı yürüdük ki ruhlarımız arkada kaldı. Bu yüzden şimdi onların bize yetişmesini beklemek zorundayız."
 
Çok hızlı giderseniz ruhunuz geride kalır.
 
Bu Afrika öyküsü, bir yere daha çabuk varmaya çalışırken önemli olan şeyleri unuttuğumuzu gösteren güzel bir örnek. O yere varmak tek amacımız haline geliyor. Eğer sadece hedefe odaklanırsak yolculuğun süresi kısalmış oluyor. Ancak kısa vadede kolayca verdiğimiz bu zaman daha sonra uzun vadeli bir işte ödeyeceğimiz bedel olabilir.
 
Bazen hayatımızı o kadar hızlı yaşıyoruz ki başımıza gelenler yüzünden aldığımız yaraların acısını yok sayıyoruz. Ne kadar çok görmezden gelip yok saymaya çalışırsak o kadar kalıcı ve sınırlayıcı oluyorlar. Çünkü acıları yok sayarak onları ortadan kaldırabileceğimizi düşünüyoruz. Bazı durumlarda bu işe yarasa bile çoğunlukla bu yaraların sarılması için başka yöntemler denemek gerekir.
Belki de ruhumuzu arındırmak ve yaraları özel bir yolla sarmak gerekir. Bir yöntemi diğerinden ayırmak duygusal zeka ister.
 
Yaraları sarmak zaman alır.
 
Yaraları ne kadar yok sayarsak sayalım beynimizdeki etkisinin izini silemeyiz. Genelde çocukluk travmalarının üstünü kapatmaya veya hayatımızda iz bırakmış diğer duygusal önemli olayları yok saymaya eğilimliyiz. Neler olduğunu göremez ve nasıl çözüleceğini düşünmeyi bırakmazsak yaraları iyileştirmek imkansız hale gelebilir ve bu yaralar her zaman açık kalır.
 
Tüm olumsuz deneyimlerimiz nörolojik boyutta derin izler bırakır ve ne kadar yok sayarsak sayalım kanamaya devam eder. Güçlü olmak ya da dişimizi sıkmak çoğu durumda işe yaramaz. Bu daha çok çalışma ve kendimizi bu durumdan kurtarmak için bir köprü inşa etmekle ilgilidir.
 
Mutsuzluğun bize anlatmaya çalıştığı şeyi anlamak için doğrudan gözlerinin içine bakmaktan söz ediyoruz. Veya kimseye zarar vermeden negatif duyguların ortaya çıkardığı enerjiyi yok etmekten. Aynı zamanda tüm bunları yaparken endişelerimizi azaltmak için durup soluklanmalıyız. Bu şekilde nabzımız bize engel olmak ve bizi tüketmek yerine cesaret verici bir düzene dönebilir.
 
Sınırlarımızı zorlayan durumlar en çok şey öğrendiklerimizdir. Ancak içinde bulunduğumuz durumdan daha da güçlenmiş olarak çıkmak istiyorsak o zaman dönüp kendimize bakmalı ve deneyimlerimizin her birinden birer anlam çıkarmalıyız.
 
Duygularımızı akıllıca değerlendirmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Her birinin bize iletmek istediği bir mesaj var ve bunları anlaşılır hale getirmek için akıllıca yaklaşmak gerekiyor. Davranışlarımızla bunu mümkün kılmalıyız. Bunu başaramadığımız taktirde yabancı hissetmemize neden olan duygular tarafından çepeçevre sarılırız. Kendimizi bir mecburiyetler denizinde buluruz. O zaman da sorunlarımızı halının altına süpürmeyi tercih etmiyor muyuz?
 
İlerlemek önemlidir ama yolda neler olup bittiğini de unutmamak gerekir. Ruhumuzdaki acıyı görmezden gelmek için zamanı kullanıyoruz. Aslında zamanın kendisi bu açık yaralarımızdan kaçan şeydir. Böyle büyük yaraları iyileştirmek için onları görmezden gelmek gerine sevgiyle çözüm aramaya yönelmeliyiz.
 
Sevgiyle, umutla, iyiliklerle yaşamın kıymetini bileceğimiz güzel günlere..