Kolera, Vibrio cholerae adlı bir bakterinin neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Bakteri, ince bağırsakta bir toksin üreterek, vücutta sıvı ve elektrolit kaybına yol açar. Kolera, genellikle bakteriyi içeren insan dışkısının su ve yiyeceklere karışmasıyla yayılır. İyi pişmemiş deniz ürünleri de önemli bir bulaşma kaynağıdır. Kolera, ülkemizde nadir görülse de, dünyada her yıl 3-5 milyon kişiyi etkileyen ve 28.800-130.000 kişinin ölümüne neden olan ciddi bir sağlık sorunudur. Kolera, özellikle Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika gibi gelişmekte olan ülkelerde, sanitasyon ve temiz su kaynaklarının yetersiz olduğu yerlerde salgınlara neden olmaktadır.
Kolera hastalığına, Vibrio cholerae adlı bakteriler neden olur. Bu bakteriler, ince bağırsakta Choleragen (CTX) adlı güçlü bir toksin üretir. Bu toksin, bağırsak duvarlarına bağlanarak, sodyum ve klorürün emilimini engeller. Bu da, vücudun çok fazla miktarda su ve tuz kaybetmesine neden olur. Kolera bakterileri, enfekte bir kişinin dışkısıyla kirlenmiş su ve yiyeceklerle alınır. Özellikle kirli su kaynakları, kolera enfeksiyonunun en önemli nedenlerinden biridir. Bunun yanı sıra, iyi yıkanmamış meyve ve sebzeler, çiğ veya az pişmiş istiridye, yengeç gibi kabuklu deniz ürünleri de koleraya neden olan bakterileri içerebilir. Kolera, insandan insana direk temas yoluyla bulaşmaz, ancak enfekte bir kişinin dışkısının başka bir kişinin yiyecek veya suyuna teması ile bulaşabilir.
Kolera belirtileri, bakteriyi aldıktan 2 saat ile 5 gün arasında ortaya çıkabilir. Kolera belirtileri, kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Bazı kişilerde hiç belirti olmayabilir, bazılarında ise hafif veya şiddetli belirtiler görülebilir. Kolera belirtilerinin en yaygın ve tipik olanı, pirinç suyu gibi görünen, çok miktarda, sulu ishaldir. İshal, vücutta ciddi sıvı ve elektrolit kaybına neden olur. Kolera belirtilerinden diğerleri şunlardır:
Kolera belirtileri başladıktan birkaç saat sonra, hafif veya şiddetli dehidratasyon gelişebilir. Dehidratasyon, vücut ağırlığının %10 veya daha fazla kaybı ile tanımlanır. Dehidratasyon, hayati tehlike oluşturabilir ve böbrek ve dolaşım yetmezliğine neden olabilir.
Kolera tanısı, dışkı (gaita) testi ile konulabilir. Bu testte, dışkı örneğinde kolera bakterilerinin varlığı aranır. Dışkı testi, laboratuvar ortamında yapılır ve sonuç almak birkaç gün sürebilir. Hızlı test çubukları da mevcuttur, ancak bunların kesinliği daha düşüktür. Kolera tanısı, hastanın belirtileri, seyahat öyküsü ve salgın durumu da göz önüne alınarak konulabilir.
Kolera tedavisinin temel amacı, hastanın kaybettiği sıvı ve elektrolitleri yerine koymaktır. Bu amaçla, ağızdan sıvı tedavisi (oral rehidratasyon tedavisi) uygulanır. Bu tedavide, hastaya şeker ve tuz içeren özel bir çözelti verilir. Bu çözelti, vücudun su ve tuz dengesini sağlar. Ağızdan sıvı tedavisi, kolera hastalarının %80’inde yeterli olmaktadır. Ağır vakalarda, damar yoluyla sıvı tedavisi (intravenöz rehidratasyon tedavisi) gerekebilir. Bu tedavide, hastaya damar yoluyla Ringer laktat çözeltisi gibi sıvılar verilir. Sıvı tedavisinin yanı sıra, antibiyotik tedavisi de uygulanabilir. Antibiyotik tedavisi, ishal süresini ve miktarını azaltır, bakterilerin yayılmasını önler ve komplikasyon riskini düşürür. Hangi antibiyotiğin koleraya etkili olduğu, bakterilerin ilaca duyarlılığının test edilmesi ile belirlenir. Kolera tedavisinde kullanılan antibiyotiklerden bazıları şunlardır:
Kolera tedavisinde, ayrıca çinko takviyesi de faydalı olabilir. Çinko takviyesi, özellikle çocuklarda, ishal süresini ve şiddetini azaltır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve enfeksiyonlara karşı korur.
Kolera hastalığından korunmanın en etkili yolu, sanitasyon ve temiz su kaynaklarının sağlanmasıdır. Bu amaçla, su ve kanalizasyon sistemlerinin iyileştirilmesi, atık yönetiminin düzenlenmesi, gıda güvenliğinin artırılması ve hijyen eğitiminin verilmesi gerekmektedir. Kolera hastalığından korunmak için bireysel olarak da şu önlemler alınabilir:
Kolera aşısı, kolera hastalığından korunmada etkili bir yöntemdir. Kolera aşısı, iki tip olabilir: oral (ağızdan alınan) veya enjektabl (iğne ile verilen). Oral kolera aşısı, iki doz halinde alınır ve her doz arasında en az bir hafta olmalıdır. Oral kolera aşısı, kolera riski yüksek olan kişilere, özellikle seyahat edenlere, salgın bölgelerde yaşayanlara veya çalışanlara önerilir. Oral kolera aşısı, kolera enfeksiyonuna karşı %85-90 oranında koruma sağlar ve etkisi 2-3 yıl sürer. Enjektabl kolera aşısı ise, tek doz halinde verilir ve etkisi 6 ay sürer. Enjektabl kolera aşısı, oral aşıya göre daha az etkilidir ve daha fazla yan etkiye neden olabilir. Kolera aşısı, kolera hastalığından tamamen korumaz, bu nedenle diğer önlemlerle birlikte alınmalıdır.
Kolera hastalığına yakalanan kişiler, diğer kişilerden izole
edilmeli ve tedavi edilmelidir. Kolera hastalarının dışkıları, su
ve yiyeceklere bulaşmaması için uygun şekilde bertaraf edilmeli
ve dezenfekte edilmelidir. Kolera hastalarının kullandığı
eşyalar, yatak çarşafları, havlular, giysiler gibi, sıcak su ve
deterjanla yıkanmalı ve güneşte kurutulmalıdır. Kolera hastaları
ile temas eden kişiler, ellerini sık sık yıkamalı ve gerekirse
antibiyotik almalıdır.
Kolera, dünyada milyonlarca kişiyi tehdit eden, ölümcül bir
enfeksiyon hastalığıdır. Kolera, kirli su ve yiyeceklerle bulaşır
ve şiddetli ishal ve dehidratasyona neden olur. Kolera
hastalığının tanısı, dışkı testi ile konulur. Kolera hastalığının
tedavisi, sıvı ve elektrolit replasmanı ve antibiyotik
tedavisidir. Kolera hastalığından korunmak için, sanitasyon ve
temiz su kaynaklarının sağlanması, aşı yapılması, hijyen
kurallarına uyulması ve enfekte kişilerin izolasyonu
gerekmektedir. Kolera hastalığı, önlenebilir ve tedavi edilebilir
bir hastalıktır, ancak bunun için küresel çapta çaba ve işbirliği
gerekmektedir.