Kent halkı konuşuyor

Her ne kadar birileri çeşitli yöntemler ile susturmaya çalışsa da; Çanakkale halkı konuşuyor, konuşacak. Kent Konseyi bu konuda bu zemini oluşturarak işlevini yerine getiriyor.

550
Son zamanlarda Kent Konseyinin  kent yaşamına ait yaratmış olduğu duyarlılık, daha çok katılım ile  meyvelerini vermeye başladı.
Son yapılan yat limanı projesi çalışma grubunun sunumu bu konuda olumlu bir  pratik oldu.
Kent halkı ağırlıklı olarak yat limanının yeri  konusunda kaygılı ve ‘Sarısığlar’ olarak adlandırılan bu bölgeye bu projenin yapılmasına karşı.
Kent halkı bu konuyu daha tartışacak.
Bu sürecin etkileşim noktasında getireceği sonuçları da bu arada göreceğiz.
Birinci etkisi bence çok olumlu.
Belediye Başkanımız  projenin yapılacağı yerin ana karada ki bölümünün kullanımı noktasında; kent halkı  iradesinden yana,  Belediye olarak tavır geliştireceklerini açıkladı.
Bu demek ki Çanakkale Belediye Meclisi de artık bu konunun müdahili olmuştur.
Alacakları karar kent halkı adına olacaktır.
Bu kararın sonuçları Belediye meclisinde görev yapan siyasi partilerin karnesi olacak.
Etkileşimin bu yönü Kent Konseyi çalışmaları açısından da önemli.
Kent Konseyi bu çalışması ile fonksiyonel olma  açısından ileri bir adım atmıştır.
Zaten, Çevre Meclisi olarak da önemli işlere imza atan Kent Konseyi’nin  performansının artması kent açısından önemli bir kazanımdır.
Birilerinin çıkıp tehditler savurması, gözdağı vermesi ile gerçekler gizlenemez.
Halkımız yaşamsal sorunlarına ilişkin daha çok söz söyleyecektir, daha çok müdahil olacaktır.
Kentin yaşam kalitesinin gelişimi açısından bunlar son derece önemlidir.
 
Şimdi de termik...
Sanki bir yerlerden düğmeye basıldı.
Çanakkale, yok edilmek istercesine çevresel tehditler altında.
Özellik ile Biga Yarımadası termik santrallerin hücumuna uğradı.
Böyle bir durumda termik santralleri artık daha çok konuşacağız.
 
Bir giriş yapalım:
600mW gücündeki kömürle çalışan bir termik santralin yılda tüketeceğii kömür miktarı ortalama 5 milyon ton, yıllık olarak üreteceği ortalama kül miktarı 3 milyon ton olacaktır.
Kömürün kullanımı çok yüksek miktarlarda kükürt dioksit (SO2), azot oksitler (NOx),Êkarbonmonoksit (CO), Ozon (O3),Êhidrokarbonlar, partiküler madde (PM) ve kül oluşturmaktadır. Bu atıklar, çevre sağlığına çok çeşitli biçimlerde etki eder. Bu olumsuz etkileri şu şekilde sıralayabiliriz:
SO2 ve NOx gazları asit yağmurlarının oluşumundan birinci derecede sorumludurlar. Bacalardan atılan kükürt ve azot oksitler, hakim rüzgarlarla ortalama 2 - 7 gün içerisinde atmosfere taşınırlar. Bu zaman süresi içinde bu kirleticiler, atmosferdeki su partikülleri ve diğer bileşenlerle tepkimeye girerek sülfürik asit ve nitrik asiti oluştururlar. Bunlar da yeryüzüne yağmur ve kar ile ulaşır. Böylece baca gazları ikinci kez ve daha geniş bir bölgeye etki etmiş olurlar. Bölgenin arazi yapısı ve hava koşullarına bağlı olarak, etki yüzlerce kilometreye kadar yayılabilmektedir. Asit yağmuru denilen bu olgu yalnızca canlılar için değil, taş yapıtlar ve eski sanat eserleri için de önemli bir tehlike oluşturmaktadırlar.
Asit yağmurları, yaprakların stomalarına girerek yaprağın su dengesini sağlayan stoplazmanın asitleşmesine neden olurlar. Bunun sonucunda sıvı kaybeden yaprak, kısa sürede ölür. Bu şekilde ağacın hastalıklara dayanıklılığı azaldığından zararlı böceklerin istilasına uğrar ve ölümü hızlanır. Ayrıca giderek zayıflayan ve yaprak kaybeden ağacın tepe çatıları seyrekleşerek rüzgar perdesi görevini yapamaz ve ağaç rüzgardan devrilebilir. Asit yağmurunun toprağa düşmesi sonucu toprağın asiditesi artar ve bu kuvvetli asidik çözeltiler topraktaki Ca++ , Mg+ , K+ gibi minerallerin kaybına neden olur. Bu mineraller ağaçların büyümesi ve kendilerini yenilemeleri için yaşamsal öneme sahiptirler. Toprakta PH %5’ in altına düşerse toprak sıvısı içinde alüminyum ve ağır metallerin konsantrasyonu artar. Kurak mevsimlerde topraktaki nemin azalması sonucu bu maddeler iyice yoğunlaşır ve bitki kökleri için öldürücü etki gösterirler. Ayrıca kloroplastlarda biriken SO2  yaprağın fotosentez yapmasını engeller ve bu yolla da ağaca zarar verir. Tüm bunların sonucunda ağaçların yeşil sürgünleri gelişmeyip kurumakta, yaprakları dökülmekte, çiçek ve meyve vermemektedir.
 
Asit yağmurları ve diğer zararlı gaz ve küllerin verdiği ekonomik zararları şöyle sıralayabiliriz:
1. Ağaçların henüz olgunlaşmadan kesilmesinden doğan zarar.
2. Arazi gelirlerinden yoksun kalmaktan doğan zarar: Bu zarar orman ölümü ile üretimden uzaklaşan arazinin zarar süresince sağlayabileceği gelirden oluşur.
3. Toprak koruma önlemlerinden doğan zarar: Orman rejimi içine giren ve fakat çeşitli nedenlerle aşınmaya uğrayan toprakların korunması ve özelliklerinin iyileştirilmesi için yapılan harcamalardır.
4. Ek ağaçlandırma giderlerinden doğan zarar: Zarara uğrayan alanda gaz etkisinin geçmesi ile yeniden ormancılık üretimine geçilmesi için gerekli olan ağaçlandırma giderleridir.
5. Ormanların azalması ve toprağın çoraklaşması sonucu oluşan erozyon büyük miktarlarda  toprak kaybına neden olur.
6. İnsan sağlığı açısından doğan zararlar: Ormanlar hava kirliliği için bazen doktor bazen de hasta durumundadırlar. Olgun iri yapraklı 100 yaşındaki bir kayın ağacı saatte yaklaşık olarak 1.7 kg O2 üretmekte, 2.35 kg CO2 tüketmektedir. Ayrıca aynı kayın ağacı yılda 1 ton tozu süzmekte, baca gazları, bakteri ve virüsleri bağlamaktadır. Bu nedenle orman havası havadaki partiküllerin, özellikle solunumla akciğere giden tozların sayısı bakımından kent havasına göre  %90 - 99 oranında daha temizdir. Bu durumda termik santrallerin etkileriyle ortaya çıkan orman ölümlerinin insan sağlığını ne derece olumsuz etkilediğini tahmin etmek pek zor değildir.
7. Bacadan atılan gazların etkisiyle evcil hayvanların verimi azalır, kara ve sulardaki yaban hayvanlarının sayısında azalma olur.
 
Termik santral küllerinin toplandığı alanda (kül depolarında) oluşan Radon gazı (Ra222) havaya ulaşmaktadır. Bu küllerin üzeri toprakla örtülse dahi toprağın gözeneklerinden geçen Ra222 havaya karışır. Ra222 3.8 günlük bir süre içinde Polonyum’a (Po210) ve aktif kurşuna (Pb210) dönüşebilmektedir. Bu nedenle kül yığınları çevreye radyoaktivite yayar. Bacadan atılan maddelerin içinde belki de en önemlisi, linyitte bulunan ve yanma ile açığa çıkarak etrafa yayılan uranyumdur. Küllerdeki uranyum da ayrı bir sorun yaratmaktadır.
 
Atık sular ve etkileri
Termik santrallar soğutma, buhar elde etme ve temizleme gibi çeşitli amaçlarla su kullanmakta ve tüm bu işlemler sonucunda tonlarca atık su oluşturmaktadırlar (Su arıtma tesisi atık suları, su - buhar çevriminden kaynaklanan atık sular, curuf teknesi taşıntı suları, luvo yıkama ve temizleme suları, yağlı sular, evsel atık sular ve yağmur suları, kömür stok sahası drenajları). Bu miktar ve özellikteki atıkların ne kadar işlemden geçirilirse geçirilsin, çevre kirliliğine yol açması kaçınılmazdır. Çünkü sonuç olarak bu sular ya toprağa ve yeraltı sularına ya da bir şekilde denize ulaşacaktır.
Paylaş