12 Eylül askeri darbesinin ardından bir askeri inzibat erini öldürdüğü iddiasıyla hüküm giyen Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi Erdal Eren, 13 Aralık 1980’de Ulucanlar Cezaevi’nde henüz 17 yaşında yaşı büyültülerek idam edildi. Emek Partisi (EMEP) Emek Gençliği tarafından, 17 yaşında idam edilen Erdal Eren için anma programı düzenlendi. Belediye Çalışanları Sosyal Tesisleri Ercan Adsız Toplantı Salonu’nda düzenlenen anma programında, Erdal Eren için hazırlanan ‘Oğlunuz Erdal’ isimli belgesel gösterildi. Anma programında Emek Gençliği adına Simay Ada Kart konuşma yaptı. Kart; “Onların darağacında boyunlarına geçirilen urgan bugün bizlerin fikirlerini boğmaya çalışıyor. Denizlerden Erdal’a gençlik emeğin saflarında oldu ve olmaya devam edecek. Ta ki sosyalizm gelinceye dek” dedi. EMEP Çanakkale İl Başkanı Muzaffer Dağtekin ise; “Yaşanılan ekonomik krizler sonucu, sayıları milyonları bulan işsiz gençlerin, iş cinayetlerinde her yıl kaybedilen işçilerin, şiddete uğrayan kadınların, insanca bir yaşam için direnen işçi ve emekçilerin, parasız, bilimsel, demokratik eğitim isteyen gençlerin, açlığına ve yoksulluğuna çare bulamayıp ölümü seçenlerin, diktatörlüklere karşı özgürlük ve eşitlik arayanların çığlığını duyuyoruz” dedi.
“Aynı zihniyet, sorgulamayan, apolitik, dindar ve kindar bir nesil yaratmak için çabalamaktadır”
Emek Gençliği adına konuşma yapan Simay Ada Kart; “Erdal Eren bundan tam 39 yıl önce katledildi. Bizler Erdal’ın kardeşleri, yoldaşları, bu gün onun şahsında mücadeleyi yükseltmek ve onu unutmadığımızı göstermek için bu alandayız. Burjuva egemenliğine karşı, siyasi gericiliğe karşı, tek adam rejimine karşı, faşizme ve faşist yönetime karşı, devrime ve sosyalizme olan bağlılığımızı yinelemek için buradayız. 1971 darbe rejimine karşı duvara direniş sloganı yazarken öldürülen Sinan Suner’in mücadelesini Erdal Eren ve arkadaşları devralmıştı. Aynı şekilde Sinan’ın katilini protesto ederken inzibat eri Zekeriya Önge’nin öldürülmesiyle itham edilen Erdal’ın bayrağını da Ercan devralarak en ön saflarda taşıdı. Erdal’ın idamına tepkisini pankart asarak gösteren Ercan Koca gözaltında işkence edilerek katledildi. Onlardan bizlere kadar gelen bu mücadeleyi tıpkı onlardan öğrendiğimiz gibi canımız pahasına koruyup yükselteceğiz. O zamanlar, ‘asmayalım da besleyelim mi?’ diyerek Erdal’ı asan zihniyet, bu gün de düşünmekten uzak, sorgulamayan, apolitik, dindar ve kindar bir nesil yaratmak için çabalamakta. Ezberci eğitim sistemleriyle üretmekten uzak bir gençlik yetiştirmek istiyorlar. Bu gün, niteliksiz eğitim veren okullardan mezun olan milyonlarca diplomalı işsiz genç ne yapacağını bilemez bir halde bireysel kurtuluş yolları arıyor. TUİK’in son verilerine göre, ülkede genç işsizlik oranı yüzde 27.4 ve bu oran günden güne artıyor. Ülkede geçinemeyen milyonlarca genç, yurt dışında iş alanları aramaya, beyin göçünü tercih etmeye başlıyor. Yurt dışı imkânı bulamayanlar ise gelecekten umutlarını kesip intiharı tek çıkış yolu olarak görüyorlar” dedi.
“Denizlerden Erdal’a gençlik emeğin saflarında oldu ve olmaya devam edecek”
Emek Gençliği adına konuşan Kart; “TÜİK verilerine göre geçtiğimiz yıl 3161 kişi intihar etmiş ve intihar nedenleri arasında hastalıklar, geçim zorluğu ve aile geçimsizliği en önemli yeri kaplıyor. Her yıl yapılan doğal gaz, mazot, gıda gibi zamlara karşı inatla her yerde savaşa değil eğitime, üretime bütçe diye bağırmaktan dilimizde tüy bitmişken yapılan son açıklamalara göre Türkiye’de asgari ücret açlık sınırı ile yarışıyor. İçeride ve dışarıda yürütülen savaş politikalarının ekonomiye yansımaları bu oranlarda açık şekilde görülüyor. İşte tam da bu nedenle Erdal’ın, Sinan’ın, Ercan’ın, Denizlerin, İmranların ve nicelerinin mücadelelerini hiçbir zaman unutmayacağız. Bu faşist iktidarın emekçilerin sırtından rahat ve lüks bir hayat sürenlere, saraylarda oturanlara karşı açlık sınırında yaşayanların sesi olup bağıracağız. Erdallardan aldığımız mücadele ruhu ile bu gerici zihniyetin yarattığı krizin yükünü yine biz emekçiler patronlara yükleyeceğiz. Aynı zihniyetin topluma yansıması olan, kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını, taciz ve tecavüzleri, kazalarda ölen işçi sayısını yine biz örgütlü mücadele ile yeneceğiz. Erdal’ın o son bakışları belki de, kimimizin mücadeleye ilk adımlarına ışık tuttu. Onlar geleceğine inandıkları sosyalizm için mücadele verdiler. İleriki nesillere daha özgür bir dünya bırakmak uğruna öldüler. Bedenleri çürüdü fakat düşünceleri ve eylemleri bugün bizim mücadelemize pusula olmaya devam ediyor. Aynı baskıcı yönetim, aynı faşist iktidar ile yönetiliyor ve aynı düşünce suçuyla yargılanıyoruz. Onların darağacında boyunlarına geçirilen urgan bugün bizlerin fikirlerini boğmaya çalışıyor. Denizlerden Erdal’a gençlik emeğin saflarında oldu ve olmaya devam edecek. Ta ki sosyalizm gelinceye dek” dedi.
“Faşist cunta bir karabasan gibi çöktü Türkiye halkının üzerine”
EMEP Çanakkale İl Başkanı Muzaffer Dağtekin; “12 Eylül 1980 günü Tanklarla, silahlarla kesildi, Türkiye emekçilerinin, gençlerin, emperyalizme ve faşizme karşı, barış, özgürlük ve kardeşlik yürüyüşü. 80 öncesi gerici sermaye hükümetlerin, IMF ye muhtaç hale getirdikleri ülkemizde, ekonomik istikrarsızlığı gidermek için, İMF’nin de dayatması sonucu, Türkiye’yi tek taraflı olarak önce yabancı sermayeye açan, 24 Ocak ekonomik kararlarını istediler. Emperyalizmin ve işbirlikçi güçlerin daha fazla sömürüye, daha çok yağma alanlarına, yeni yeni pazarlara ihtiyaçları vardı. Sindirilen, korkutulan sessiz yığınlara rağmen, direnen, kitleselleşebilen, devrimci örgütler varken, muhalif emekçi güçler sokaktayken bu kararları uygulamak zordu. Bunun için önce Maraş’ta, Çorum’da kontra güçlerce katliamlar gerçekleştirildi, kahveler tarandı. Sindirilmiş yığınların desteğini elde etmek için toplum terörize edildi. Topluma büyük acılar yaşatan 12 Eylül darbesine böyle çalkantılı bir süreçten geçilerek gelindi. Faşist cunta bir karabasan gibi çöktü Türkiye halkının üzerine. Sınırsız bir kinle saldırdılar. Önce sendikaları, siyasi partileri, muhalif mücadeleci dernekleri kapattılar. 600 binden fazla insanı gözaltına alıp işkenceden geçirdiler. Binlercesini sıkıyönetim mahkemelerinde tutukladılar. Ceza evleri birer işkence merkezi olarak çalıştı. Binlerce Akademisyen-öğretmen 1402 ile işten atıldı. Yine yüzlerce insan ülkesini terk edip başka ülkelere sığınmak zorunda kaldı” dedi.
“Erdal Eren’in, idamının 39’uncu yılında da mücadelesini saygıyla selamlıyoruz”
EMEP İl Başkanı Dağtekin; “Faşist cunta, öncelikle, Devrimci Sosyalist, Yurtsever Gençliği hedef aldı. Onları sindirmek, gözdağı vermek, teslim almak, susturmak istiyorlardı. Bu dönemde 50 genç insanı astılar. Bunlardan biri de Erdal Erendi. Yurtsever, devrimci, sosyalist bir gençti ve henüz 17 yaşındaydı. Yoldaşı Sinan Suner’in korumalı polisi tarafından öldürülmesine karşı düzenlenen eyleme katılmıştı. Onu bir askerin ölümünden sorumlu tuttular. Faşist cunta kurban arıyordu. Erdal, işlemediği bir suçtan sıkıyönetim mahkemelerinin adaletsiz terazilerinde yargılanarak, 18 yaşını doldurmamış olması dikkate alınmadan idam edildi. Ancak Erdal, cunta için hiç de kolay lokma olmadı. Sıkıyönetim Mahkemeleri karşısındaki boyun eğmez tutumu, idam sehpasındaki cesareti, Devrim ve Sosyalizme olan inancı, örgütlü mücadeleye güveni ile Erdal, dönemin simgesi oldu. 17 yaşında bir genci, ‘asmayalım da besleyelim mi?’ anlayışı ile birlikte darağacına gönderen faşist Cunta, onun darağacında gösterdiği direniş ve haykırdığı son sözleri gençliğe miras bırakmasını, örnek olmasını engelleyemedi. Erdal’ı asanların isimleri sokaklardan silinirken, emekçiler, yoldaşları, Erdal’ın temsil ettiği değerlere sahip çıkıyor, çocuklarına Erdal adını koyarak onu yaşatıyorlar. Erdal Eren, idamının 39’uncu yılında da mücadelelerini saygıyla selamlıyoruz. Kapitalist sistem çürümüş ve kokuşmuştur. İşçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere vereceği hiçbir şey kalmamıştır. Yaşanılan ekonomik krizler sonucu, sayıları milyonları bulan işsiz gençlerin, iş cinayetlerinde her yıl kaybedilen işçilerin, şiddete uğrayan kadınların, insanca bir yaşam için direnen işçi ve emekçilerin, parasız, bilimsel, demokratik eğitim isteyen gençlerin, açlığına ve yoksulluğuna çare bulamayıp ölümü seçenlerin, diktatörlüklere karşı özgürlük ve eşitlik arayanların çığlığını duyuyoruz” dedi.
(Baykal Sağlam)