Çanakkale’de uzun yıllardır terzilik ile uğraşan Dilgun Çetinkaya, Çetin Erkoca ve Senem Domaç ile meslekleri üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Çetinkaya, Erkoca ve Domaç; Gizem Can’ın mesleğe başlama öykülerinden, unutulmaz anılarına; terziliğin zor yanlarından geleceğine dair pek çok konuda içtenlikle sorularını yanıtladılar.
Terziliğe nasıl başladınız?
Okumadım. Okumadığım için de terzilik kurslarına gittim. Kurslardan sonra atölyelerde çalışmaya başladım. Hemen değil ama evlendikten bir kaç sene sonra atölyelerde başladım. Elim yatkındı zaten o şekilde devam etti. En sonunda da dükkân açabildim yani.
Bu mesleğin en sevdiğiniz yönü nedir?
Ben genelde tamir işleri yapıyorum. Kumaştan çok iş almıyorum ama hoşuma gidiyor yani. Sevmek gerekiyor zaten. Sevmeden öyle açayım da para kazanayım diye yapılacak bir meslek değil. Sevmek gerekir biraz da. Yani sonuçta çalışıyorum, seviyorum. Değişik işler geliyor, değişik renkler, değişik giysiler, abiyeler, şalvar geliyor. Yani farklı farklı giysiler geliyor. Onları seviyorum.
Terziliğin en zor yanı nedir sizce?
En zor yanı müşteriler. Pazarlık yönleri özellikle. Yani müşteriler zor. Zor beğeniyorlar. Beğenmeyen de bir daha gelmiyor bu kadar basit yani. Müşteriler en çok zorlandığım. Yoksa masrafıymış, soğukmuş, sıcakmış beni etkilemiyor. Müşteriler memnun olursa ben memnun oluyorum. Yani o önemli benim için. Müşteri “Çok güzel olmuş” dediğinde benim çok hoşuma gidiyor. O yüzden müşteri memnunsa tamam olay bitiyor benim için.
Unutamadığınız bir anınız var mı?
Üzerine bol gelmiş bir gömleği vardı bayanın. Onu iğneliyordum. Deprem oldu. Üzerinde gömlek, iğnelerle bir kaçtı buradan, biraz komik gelmişti. Ben kaldım kapıda. O çıktı dışarıya kadar o iğnelerle. Sonra dedi ben sana iğneleri getiririm. Öyle gitti. Şu an aklıma gelen o. Daha çok vardır.
Son yıllarda terzilikte en çok talep edilen hizmetler nelerdir?
Eskileri getiriyorlar. Eskileri daha çok yapıyorum tamir. Yeni bile gelse yenilerin paçası oluyor, pens oluyor ama eskilerde yırtılmış yerleri onarıyorum. Onlardan daha çok talep geliyor. Alım gücü az. O yüzden eskiler daha çok geliyor diyebilirim.
Terzilik mesleğini ileride nasıl görüyorsunuz?
Zamanla yok olacak. Çünkü artık genç terzi yok. Hep yaşlı terziler. Kendini terziliğe verecek kimse zor. Bizim gibi terziler biter de başka şekilde çıkar artık ama yani yok olur yavaş yavaş, ileriki yıllarda. Paça da yaptırmasalar yani hiçbir şey yok. Paçaları artık kesip kullanıyorlar. Yaptırmıyorlar. O da oluyor. İleriye doğru kalmaz çünkü genç yok. Gençler olmadığı sürece 15 yıla kalmaz diye düşünüyorum. İnşallah olur. Gerekli çünkü insanların hayatında. Çok gerekli hem de. İnternetten alışveriş yaptıkları sürece özellikle. Çok geliyor bana internet alışverişi yapanlar. Bol geliyor, dar geliyor, uzun geliyor. Her neyse memnun kalmıyorlar. Giymeden aldıkları için kusurlar giydiklerinde ortaya çıkıyor. Onlar çok geliyor özellikle. Keşke bitmese terzilik mesleği.
Terziliğe nasıl başladınız?
Çocukluğumda en geçerli meslek buydu ama ben tekstilden başladım. Doğma büyüme İstanbulluyum. Seksen-doksanlı yıllarda atölyelerde başladık. O zamandan beridir bu işi yapıyorum. Çanakkale’ye taşındıktan sonra da terzilik işine döndüm.
Bu mesleğin en sevdiğiniz yönü nedir?
İnsanları memnun etmek.
Terziliğin en zor yanı nedir sizce?
Zor yanı hayat şartları. Başka bir zorluğu yok. İşimle alakalı bir zorluğu yok. Severek yapıyorum.
Unutamadığınız bir anınız var mı?
Her iş bir anıdır aslında. Yani şöyle söyleyeyim, inatçı müşterileri hiç unutmuyorum. İlla dediğim olacak deyip, sonra dediğini yaptıktan sonra da niye bu böyle oldu diye ısrar ediyorlar. İzah etmek zor oluyor ama sonra ikna ediyoruz onu.
Son yıllarda terzilikte en çok talep edilen hizmetler nelerdir?
Benim müşterim standart. Hemen hemen 10 yıldır, 12 yıldır bu mahalledeyim. Hep aynı şey. Değişen bir şey yok. Eskiden de tamir, tadilattı. Şimdi de aynı.
Terzilik mesleğini ileride nasıl görüyorsunuz?
Şimdiki neyse gelecekte de o. Kıymetli. Yapabilene, hevesle çalışabilene. Yeni nesilden pek bir gelecek görmüyorum.
Terziliğe nasıl başladınız?
Lise ve üniversiteyi moda tasarım olarak okudum. Mesleğimi yapmaya devam etmeye karar verdim. Severek de çalışıyorum.
Bu mesleğin en sevdiğiniz yönü nedir?
Bir şeyleri üretip, insanları mutlu etmek. Yani kendilerini aynanın karşısında mutlu gördüklerinde ben de çok mutlu oluyorum. Bedenlerine uygun giyindiklerinde, özellikle kadınlar. Zaten kadın giyimi yapıyorum da. Kadınlar daha giyime, süse püse düşkün oldukları için, kendilerini aynanın karşısında güzel gördüklerinde ve beğendiklerinde ben de çok mutlu oluyorum.
Terziliğin en zor yanı nedir sizce?
Yapılan işin karşı taraftça hafife alınması. Beni bu üzüyor. İnsanların çok basit bir şeymiş gibi görmeleri. “Bir iki dikiş ne olacak” gibi söylemler. Bunlar üzüyor insanı.
Son yıllarda terzilikte en çok talep edilen hizmetler nelerdir?
Çanakkale olarak bakarsak terzilikten ziyade, Çanakkale’nin yöresel kıyafeti kat urba, Arnavut tarzı şalvar, abiye ve kınalıklar, kına geceleri, şalvar geceleri. Bunlara özen gösteriyor daha çok bayanlar. Bunlara yönelik kıyafetleri tercih ettikleri için bebeklerinin doğum günlerinde, bebeklerinin mevlitlerinde. Bunların hepsinde kat urbaya, yöresel kıyafetlere yöneldiler.
Terzilik mesleğini ileride nasıl görüyorsunuz?
Terzilik tek bir kalem değil. Şimdi tadilat da terziliğe giriyor. Erkek giyim, kadın giyim, sıfırdan dikmek. Bunların hepsi terziliğe giriyor ama bir moda tasarım, kişiye özel tasarım olarak bakıldığı zaman kendi açımdan gördüğümde sonu olmayacak, sonsuza kadar da devam edecek gibi, insanlık tarihi boyunca da devam edecek gibi bir meslek görüyorum ben bunu. Çünkü insanların giyim ihtiyacı hiçbir zaman bitmez. Dolayısıyla da kadınların süse püse düşkünlüğü hiç bitmez ve dolayısıyla bu devam eder. Ama eski zamanlardaki gibi elle dikilen erkek giyimler, ceket takımlar falan gibi bakılırsa eğer terziliğe, onlar daha çok hazır giyime kaydı.
Fotoğraflar: Gizem Can
(HADİYE AYŞE İRİM)