Kadının Beyanı Esastır Kaldırıldı mı? Cinsel Suçlarda Kadının Beyanının Önemi ve Tartışmaları

Kadının beyanı esastır ilkesi, kadınların korunması ve adaletin sağlanması için önemli bir araç olarak görülürken, bazı kesimler tarafından masumiyet karinesini ihlal ettiği ve iftira mağdurlarını artırdığı iddia edilmektedir. Peki, kadının beyanı esastır ilkesi kaldırıldı mı? Bu ilke nasıl uygulanıyor ve hangi durumlarda geçerli? İşte, kadının beyanı esastır ilkesi hakkında merak edilenler!

2192

Kadına yönelik şiddet, cinsel suç ve taciz, Türkiye’de ve dünyada ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür suçlar, genellikle tanık ve delil bulunmayan, gizli ve sadece mağdur ve failin bulunduğu ortamlarda işlenmektedir. Bu nedenle, mağdurların adalet arayışı zorlaşmakta ve faillerin cezasız kalması riski artmaktadır. Bu soruna çözüm bulmak için, yargı sistemi, kadının beyanı esastır ilkesini benimsemiştir. Bu ilke, kadınların ve çocukların cinsel suç ve şiddet vakalarında verdikleri ifadelerin, delil yetersizliği durumunda esas alınarak soruşturma başlatılmasını ve bazı durumlarda hüküm kurulmasını sağlamaktadır. Bu ilke, kadınların korunması ve cinsel suçların önlenmesi için önemli bir araç olarak görülmektedir.

Kadının Beyanı Esastır İlkesinin Kaynağı ve Kapsamı

Kadının beyanı esastır ilkesinin kaynağı, Yargıtay kararlarıdır. Yargıtay, cinsel suçlarda suç kanıtı aramanın, birçok olayın karşılıksız ve cezasız kalması gibi istenmeyen bir sonuca yol açacağı ve şikayetçi kadının başkasına zarar vermek için kendisine zarar vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı gerekçesiyle, kadının beyanının esas alınarak hüküm kurulmasına karar vermiştir. Bu ilke, daha sonra hukuk literatürüne girmiş ve cinsel suçların yargılanmasında uygulanmaya başlanmıştır.

Kadının beyanı esastır ilkesi, sadece kadınlara özgü bir ilke değildir. Ceza hukukunda bakıldığında, suçtan zarar görene ve mağdura cinsiyet ayırt edilmeksizin, çocuk, erkek, kadın için de mağdurun beyanı esastır ilkesi esas alınmaktadır. Kadının beyanı esastır ilkesi, CMK gereği etkin soruşturma yürütülmesi için bir başlangıç noktası olarak kabul edilmekte, ancak bu ilke tek başına yeterli bir delil olarak görülmemektedir. Kadının beyanının, günlük yaşamın akışına uygun, tutarlı ve istikrarlı, faille yaşanan menfi durumdan kaynaklanmayan, travmatik olay sonrasında yakın çevre ve tanıklarla paylaşılmış, hekim raporları ile belgelenmiş ve fail bunları çürütemediği takdirde hüküm esas olarak kabul edilmektedir.

Kadının Beyanı Esastır İlkesinin Tartışmaları ve Güncel Durumu

Kadının beyanı esastır ilkesi, hem yargı içinde hem de toplumda tartışmalara neden olmaktadır. Bu ilkenin, masumiyet karinesini zedelediği, suçsuz bireylerin mağdur edildiği, iftira mağdurlarının arttığı, kadınların bu ilkeyi suiistimal ettiği gibi iddialar ileri sürülmektedir. Bu iddiaların somut verilerle desteklenmediği, aksine kadınların cinsel suç ve şiddet vakalarını neredeyse hiç bildirmediği, bildirdiklerinde de yeterli koruma ve adalet sağlanmadığı, kadın cinayetlerinin ve cinsel suçların arttığı, kadınların bu ilkeyi kullanmaktan korktuğu ve çekindiği yönünde raporlar ve araştırmalar bulunmaktadır .

Kadının beyanı esastır ilkesi, hukuki bir metin olarak yasalarda yer almamaktadır. Bu ilke, yargı kararlarıyla oluşmuş ve uygulanmış bir ilkedir. Bu nedenle, bu ilkenin kaldırılması veya değiştirilmesi için yasal bir düzenleme yapılması gerekmemektedir. Ancak, bu ilkenin uygulanmasında yargıçların takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu da, ilkenin uygulanmasında tutarsızlık ve çelişki yaratabilmektedir. Bu durum, kadınların adalet arayışını zorlaştırmakta ve güvenini sarsmaktadır.

Kadının beyanı esastır ilkesi, cinsel suç ve şiddet vakalarında kadınların ve çocukların korunması ve adaletin sağlanması için önemli bir ilkedir. Bu ilke, yargı kararlarıyla oluşmuş ve uygulanmış bir ilke olup, yasalarda yer almamaktadır. Bu ilke, kadınların korunması ve cinsel suçların önlenmesi için bir araç olarak görülürken, bazı kesimler tarafından masumiyet karinesini ihlal ettiği ve iftira mağdurlarını artırdığı iddia edilmektedir. Bu iddiaların somut verilerle desteklenmediği, aksine kadınların cinsel suç ve şiddet vakalarını neredeyse hiç bildirmediği, bildirdiklerinde de yeterli koruma ve adalet sağlanmadığı, kadın cinayetlerinin ve cinsel suçların arttığı, kadınların bu ilkeyi kullanmaktan korktuğu ve çekindiği yönünde raporlar ve araştırmalar bulunmaktadır. Kadının beyanı esastır ilkesi, kaldırılmamıştır. Ancak, bu ilkenin uygulanmasında yargıçların takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu da, ilkenin uygulanmasında tutarsızlık ve çelişki yaratabilmektedir. Bu durum, kadınların adalet arayışını zorlaştırmakta ve güvenini sarsmaktadır. (Erhan Taylan)

Paylaş