Kabak kemanenin gövdesi, su kabağı veya hindistan cevizi gibi malzemelerden yapılır. Su kabağı sap kısmından 1/3 oranında kesilir ve üzeri yürek zarı veya deri ile kaplanır. Bu bölüme tekne adı verilir ve tekne çapı yaklaşık 10-15 cm arasındadır. Tekneden sonra ağaçtan yapılmış sap ve burgular gelir. Gövdenin en alt kısmında, çalgıcının kabak kemaneyi dizine dayayıp çalması için demir çubuk vardır. Bu çubuk aynı zamanda kabak ile sapın birbirini tutmasını da sağlar.
Kabak kemane perdesiz bir çalgı olduğu için her türlü kromatik ve komalı ses elde edilebilir. Ses genişliği, 2,5 oktavdır. Kabak kemanenin aslı üç telli olup, daha geniş ses elde etmek için daha sonraları dördüncü bir tel ilave edilmiştir. 4 ve 5 telliden farklı olarak 6, 7 ve 8 telli kabak kemaneler de üretilmeye başlanmıştır. Kabağın çapının büyük veya küçük olması elde edilecek sesin tiz veya pes olması sonucunu doğurur. İki eşik arası (üst ve alt eşik) normal şartlarda 32-33 cm uzunluğunda olmalıdır. Ancak derinin az veya çok gergin olması bu uzaklığın değişmesinde etkendir. Su kabağının yanı sıra dut ağacından da kemane yapılmaktadır. Şu anda kemanede normal bağlama telleri (çelik ve sırma) kullanılmaktadır. Ancak kemanenin doğal yapısı ile orantılı olarak keman telleri de kullanılabilir. Kemane at kılından yapılmış yay ile çalınır. İyi, kaliteli ve gür ses elde etmek için kıllar üzerine reçine sürülür. Tizden peste doğru, bağlama ya göre 1-Re, 2-La, 3-Re, 4-Sol şeklinde (tunere göre F,C,F,A#) akort edilir.
Kabak kemane, Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya getirdiği en eski çalgılardan biridir. Kabak kemane ve kemençe kültürlerini üç kıta üzerine yaymışlardır. Kabak kemanenin menşei Orta Asya’ya dayanmaktadır. Altaylarda “Iyık”, Kırgızlarda “Kıl Kıyak”, Türkmenlerde “Gıcak” gibi isimlerle anılmıştır. Azerbaycan halk müziğinde “Kemança” adıyla kullanılan çalgı da aynı köktendir. Kabak kemane, Türkiye’de özellikle Batı Anadolu’da Ege Bölgesi’nde) yaygın olarak kullanılan bir sazdır. Kabak, kabak kemane, rebap (Güneydoğu Anadolu’da rubaba, Hatay yöresinde hegit) ve ıklığ gibi adlar ile bilinmektedir.
Kabak kemanenin tarihi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, 13. yüzyılda yaşamış olan ünlü Türk mutasavvıfı Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinde kabak kemaneden bahsedildiği bilinmektedir. Ayrıca, 16. yüzyılda yaşamış olan ünlü Türk müzisyeni Abdülkadir Meragi’nin eserlerinde de kabak kemaneye rastlanmaktadır. Kabak kemane, Osmanlı saray müziğinde de yer almış ve 18. yüzyılda yaşamış olan ünlü Türk besteci Hacı Arif Bey’in kabak kemane için bestelediği eserler bulunmaktadır.
Kabak kemane, genellikle diz üzerinde çalınır. Çalgıcının sol eli sap üzerinde, sağ eli ise yayı tutar. Sol elin parmakları ile tellere basarak sesler elde edilir. Sağ elin bileği ile yay hareket ettirilir. Yay, tellerin ortasına yakın bir yerden çekilir. Yayın hızı ve basıncı, sesin şiddeti ve kalitesini etkiler. Kabak kemane, Türk halk müziğinin çeşitli makamlarında çalınabilir. Kabak kemane, genellikle solo veya eşlik çalgısı olarak kullanılır. Kabak kemane, Türk halk müziğinin yanı sıra, klasik müzik, caz, rock, pop gibi farklı müzik türlerinde de çalınabilir. Kabak kemane, Türkiye’de birçok sanatçı tarafından icra edilmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır: Cüneyt Kosal, Derya Türkan, Erol Parlak, Erdal Erzincan, Ercan Irmak, Murat Aydemir, Özer Arkun, Taner Sayacıoğlu, Tolga Sağ, Yurdal Tokcan.
Kabak kemane, Türk halk müziğinin en önemli çalgılarından
biridir. Kabak kemane, Türk kültürünün Orta Asya’dan Anadolu’ya
uzanan köklü geçmişini yansıtmaktadır. Kabak kemane, Türk
halkının duygu, düşünce, inanç ve yaşam tarzını ifade eden bir
araçtır. Kabak kemane, Türk halkının sevinç, keder, aşk, özlem,
isyan gibi duygularını dile getiren bir dosttur. Kabak kemane,
Türk halkının gelenek, görenek, töre, efsane, masal, destan gibi
kültürel değerlerini aktaran bir öğretmendir. Kabak kemane, Türk
halkının zengin ve çeşitli müzik kültürünün bir simgesidir. Kabak
kemane, Türk halkının yaratıcılık, sanat, estetik ve güzellik
anlayışının bir yansımasıdır.