Çanakkale'de zemin araştırması Türkiye'ye ışık tutacak

13322
TÜBİTAK tarafından desteklenen ve yürütücülüğünü İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa İnşaat Mühendisliği bölümünden Prof. Dr. Sadık Öztoprak`ın yaptığı, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi ve Gazi Üniversitesinden araştırmacıların yer aldığı projeye Çanakkale`de start verildi. Araştırma sahası seçilen Çanakkale Şehir Merkezindeki çalışmalar devam ederken, projenin yürütücülüğünü üstlenin Prof. Dr. Sadık Öztoprak ile proje ekibinde yer alan ÇOMÜ Öğretim üyesi Prof. Dr. Aydın Büyüksaraç, konuyla ilgili açıklamalarda bulunarak, yapılan çalışmalarla ilgili bilgiler verdiler 
Çanakkale Belediyesi teknik elemanları da ekipte 
Proje Çanakkale Belediyesi`nin desteği ile sürürken, belediyeden konuyla ilgili bilgilendirme yapılmıştı. Bilgilendirmede, "Şehrimiz için çok önemli olan proje içerisinde; derin sondajlar ve jeofizik ölçümlerin yapılması, deprem istasyonlarının kurulması planlanmıştır. Bu kapsamda toplam 6 adet derin sondaj planlanmış ve sondaj çalışmalarına başlanmış olup, `Deprem Yönetmeliklerinden ve Sahaya Özel Zemin Davranış Analizlerinden Elde Edilen Sismik Tasarım Spektrumlarına Anakaya Derinliği ve Basen Etkisinin Dahil Edilmesi için İlgili Yöntem, Katsayı ve Haritaların Geliştirilmesi` projesi Belediyemiz teknik elemanlarının desteği ile devam etmektedir" denilmişti. 
İzmir depremi örneği 
Gazetemiz Çanakkale OLAY`a açıklamada bulunan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa İnşaat Mühendisliği bölümünden Prof. Dr. Sadık Öztoprak, İzmir Depremi örneğini vererek, "En son İzmir`de olan depremde, Bayraklı`daki hasarı herkes gördü. Oradaki binaların hasar görmesinin en büyük sebebi, oradaki anakayanın basen yapmasıydı, vadi yapmasıydı. Büyük olmayan bir depremde bile binalar yıkıldı. Bu da şartnamelerin günümüz için yetersiz kalabileceğini gösterdi. Çünkü şartnamelerde, bütün zemin tabakalı yataymış gibi hesaplanıyor. Her şey yataymış gibi düşünüyoruz, halbuki yer altında bir vadi var ve yer altındaki duruma göre deprem dalgaları farklı etkilerde bulunabiliyor. İzmir Bayraklı`da da bu ortaya çıktı. Birçok depremde bu ortaya çıkıyor ama Türkiye`de gördükçe daha kolay anlatabiliyoruz insanlara. Bu hasarlar gözle görüldükçe daha iyi anlaşılıyor" dedi
"Çanakkale özellikle seçildi"
Öztoprak, "Aslında uzmanlarca çok iyi bilinen bu konu, deprem yönetmeliklerine tam olarak dahil edilmemiş durumda. İşte bu yer altı geometrisinin, vadilerin etkisi her yerde yok, ama bazı şehirlerde önemli. Bu konuda İzmir Bayraklı`da bir yer söyle deseniz, ben Çanakkale`yi söylerim. O yüzden Çanakkale`yi de, daha önceki araştırmalar, yer altı geometrisi, zemin özellikleri, faylara yakınlığı açısından olayı anlatabilmek için seçtik. Zemin araştırmasında genelde insanlar 30 metreyi geçmiyor. Ama artık yeni yönetmelik, o bölgedeki alüvyon kalınlığını da hesaba katıyor. Ama insanlar genelde araştırmıyor. Yeni yönetmelik 60 metreye kadar hesaba kat dese de insanlar o derinliğe inmiyor. Genelde bütün tabakalar yataymış gibi analiz yapıyoruz. En önemli sorunumuz biz derine inmiyoruz. Derine inersek de geometrisini araştırmıyoruz. Biz yer yüzünde nasıl vadileri gözümüzle görüyoruz, yer altında da bu vadiler var. Üzerine alüvyon gelmiş. Alüvyon aynı kalınlıkta mı bu vadilerde? Biz en derin yerini hesaba katıyoruz ya da hiç hesaba katmıyoruz. Oysa vadinin kenarlarında alüvyon ince, ortasında kalın. Yansımaları hesaba katmıyoruz. Bu da düşündüğümüzden yüzde 30-40 deprem kuvvetini büyütebiliyor. Bu büyütme yüzde 30-40`a varıyorsa, şartnameler o anlamda bazı yerler için yetersiz kalıyor. Aslında dikkat çekmek istediğimiz nokta, yönetmeliklerimiz gelişti ama hala açıkları, eksiklikleri var. Onları tamamlamak üzere yapılan bir proje bu. Türkiye genelinde bir sorun bu ama Çanakkale, bu işi anlatmak için seçtiğimiz bir bölge" dedi. 
Çanakkale`de zemin bilgisi yeni yeni gelişiyor 
Çalışma bir TÜBİTAK projesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aydın Büyüksaraç ise, "Bu çalışmayı, eski dönemlerdeki, çalışmaların durumuna bakarak değerlendirmek lazım. Çanakkale, 1978 yılında, İller Bankası tarafından raporlanmış, üç sayfadan oluşan bir zemin bilgisine sahipti ve belediye imar çalışmalarında, Çevre ve Şehircilik imar çalışmalarında, bu rapor üzerine bütün ruhsatlandırmaları yapıyordu. Bu raporda şu söyleniyordu; `Çanakkale alüvyon üzerine kurulu bir şehirdir...` Ancak, mühendislikte bu bilgi, yeterli bir bilgi değildirdi. Çünkü alüvyon genel bir kavramdır. Burada, üzerine bina yapacağınız yerin sayısal özelliklerini bilmek zorundasınız, davranışını bilmek zorundasınız. Kaldı ki Çanakkale, ciddi bir deprem bölgesi, geçmiş deprem tehlike haritasında 1`inci derece, günümüzde de ivme değeri yüksek olan yapılaşmaya etki edecek olan deprem kuvvetinin yüksek olduğu bölgede yer alıyor. Tarihsel olarak da çok büyük depremlerin olduğu kayıtlarda da olan bir bilgi. Biz 2011 yılından itibaren, bu bilgiyi güncelleme çalışmalarını başlattık ve 2012 yılında, Çanakkale Belediyesi ile yaptığımız bir protokol ile Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve belediye işbirliği ile bu üç sayfalık olarak tanımladığımız bilgiyi genişlettik ve 8 klasörden oluşan çok detaylı büyük bir bilgi haline dönüştürdük. Bu, o zamanki, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde kabul gördü, onaylandı ve şuanda, yaklaşık 10 yıldır Çanakkale Belediyesi, bu bilgileri imar ruhsatlandırmasında kullanıyor. Dolayısıyla uygulamaya geçirilmiş durumda. 
Zemin araştırmasında Çanakkale, farklı bir aşamaya geçiyor 
"Proje kapsamında, Çanakkale`de aslında bir başka aşamaya geçmiş oluyoruz" diyen Büyüksaraç; "O da şu; biliyorsunuz, son dönemde birkaç tane önemli gelişme oldu. Birincisi Türkiye`de deprem bölgeleri haritası yenilendi. 2019`da yürürlüğü girdi. Daha öncesinde, Türkiye 5 deprem bölgesine ayrılmış durumdaydı. Örneğin Çanakkale`nin yüzölçümünü düşünecek olursanız, tamamı 1`inci derece deprem bölgesi görünüyordu. Oysa, her yerde zemin koşulları aynı değil. 2019`da yayınlanın Deprem Tehlike Haritası`nda bu aşılmış oldu. Artık nokta bazlı ivme değerleri ve nokta bazlı tehlike değerlerini öğrenebiliyorsunuz. Bununla beraber bir de, 2000 yılından itibaren başlatılmış olan zemin etütleri adı altında yapılan arsa ölçeğindeki yapılaşma öncesindeki zemin çalışmaları, geliştirilerek daha kapsamlı bir hale getirilmeye çalışılıyor. Ancak biz, son zamanlarda şunu gördük. Havza bazlı çalışmalar yapılmadığı takdirde, bu bireysel zemin çalışmaları yine yüzeysel kalmaya başladı. Çünkü, 15 metrelik bir sondaj ve yaklaşık 15-20 metrelik jeofizik incelemelerle binanızı orada konumlandırabiliyorsunuz. Ancak, Çanakkale gibi önemli bir havza, havzadan kastımız ne? Sağlam anakaya üzerine, alüvyonla doldurulmuş yerleşim alanından bahsediyoruz. Böyle bir alan üzerinde, bireysel arsa ölçeğindeki çalışmaların sınırlandırılmış derinliklerle ilişkilendirilmesi yetersizlik gösteriyor" dedi. 
Proje raporu AFAD`a sunulacak 
Büyüksaraç, "TÜBİTAK tarafından desteklenen işte bu çalışma, Çanakkale`yi havza bazlı incelemeye tabi tutuyoruz. Böylece anakaya hangi derinlikte, sağlam kaya hangi derinlikte olabilir ve binaların önemine göre, çünkü bina önemi diye bir kavram var; Çok katlı bina, santral binası, okul binası ve tabi konut binası birbirinden farklı öneme sahiptir. Binaların önemine göre, hangi derinlikte inceleme yapılması gerektiği gibi bilgileri deneyerek oluşturmaya çalışıyoruz. Proje sonunda, elde edeceğimiz çıktıları, AFAD`a sunacağız. Öneri olarak sunacağız" dedi. 
 
Çanakkale`de kıyı şeridi alüvyonla kaplı
Büyüksaraç, "Çanakkale`nin merkez yerleşiminin tamamı `sorunlu` diye tanımladığımız zemin üzerine kurulu. Burada eski bir denizel alüvyon, Sarıçay`ın getirmiş olduğu geniş bir alüvyon yelpazesi var. Kıyı şeridine baktığımız zaman, Güzelyalı, Çanakkale-Sarıçay bölgesi, Lapseki... Kıyı şeridinin tamamında benzer bir alüvyon yelpazesi görüyoruz. Doğal olarak bu alanların tamamında benzer davranışlar var. Buralar, sorunlu zeminlerden oluşuyor. İç kısımlara gittikçe, yani kıyıdan uzaklaştıkça sorunlu zemin azalıyor, ya da derinlikleri azalmış oluyor. Örneğin, Sarıçay`ın denize döküldüğü yerde alüvyon çok kalınken, şuanda bulunduğumuz İlahiyat Fakültesi kampusu içerisinde biraz daha alüvyon sığ hale gelmiş oluyor. Daha yukarı çıktıkça, merkez köylerde anakaya diye tanımladığımız volkanik kayaçlara ulaşılmış oluyor. Dolayısıyla burada sorun, deprem tehlikesi var mı? Evet, var. peki bu deprem tehlikesini karşılayacak yapı stoku uygun mu? Kısmen... Çünkü 2000`den sonra yapılan binalarda, çoğunlukla daha denetimli yapılar ortaya çıktı, Çanakkale için 2013`ten sonra elde edilen sonuçların imar planlarına işlenmesiyle denetimli, daha denetimli, özellikle zemin iyileştirme kavramının oturtulmuş olduğu çalışmalar yapıldı. Ama eski binaların, 2000 öncesi binaların bunlardan uzak olduğunu biliyoruz. Birçoğu zemine uygun olarak üretilmemiş binalar" dedi. 
"Gevşek zemin üzerine kurulu yüksek katlı binaların tamamı tehlikede olabilir"
"Çanakkale, son 10 yılda çok yoğun bir yapılaşma içerisine girdi" diyen Büyüksaraç, "Çanakkale`nin merkez yerleşiminde, Esenler Mahallesi`nden Kepez`e kadar olan alanda, yoğunluk 2013-2015`ten sonra yoğunlaştı. Dolayısıyla eski binalar, Cevatpaşa Mahallesi, Hastane Bayırı ve Esenler Mahallesi`ne doğru olan kısımda, o alanların zemini iyi. Bu anlamda, zemin ve binaların yapım kalitesi arasında ilişki düzgün kurulmuşsa, onların tehlikesinin düşük olabileceğini söyleyebiliriz. Ama, özellikle Barbaros Mahallesi bir ova... Buralarda yapılan eski binaların mutlaka gözden geçirilmesi gerekir. Bu arada yeraltı suyu çok yüksek, gevşek zemin üzerine kurulu yüksek katlı yapılaşmaların tamamı tehlike altında olabilir" dedi. 
 
Çanakkale zemini hangi derinlikte sağlam ortama kavuşuyor?
Büyüksaraç, "Biz şunu anlamaya çalışıyoruz. Zemin etütlerinde ilk 15-20 metrelik kısmı inceledik bir takım sonuçlar çıktı. Çanakkale`nin genelinde sıvılaşma sorunu var ve bu hazırladığımız raporda da temel sorun sıvılaşma olarak görüldü. Bu sıvılaşma arsa ölçeğinde yapılan çalışmalarda da desteklenmişse, mutlaka buna yönelik bir iyileştirme yapılması gerekiyor. Bu çalışmada,.unu elde edeceğiz. Örneğin 30 metre sonra, Çanakkale`nin A bölgesinde veya B bölgesinde, sismik temel ya da mühendislik temeli diye tanımladığımız daha sağlam zemine ulaşıyoruz. O zaman, artık çalışmaları, araştırma çalışmalarını 30 metreye göre ayarlayacağız. Böylece ilk 30 metredeki zemin davranışına uygun elde edilen davranışlar binanın tasarımına aktarılmış olacak, ona göre kalitesi artmış olacak. Bu şeyle bir fark oluşturuyor; 20 metreyi incelediniz, 20 metrede gevşek bir zemin ortaya çıktı, burada zemini iyileştirmekten başka şansınız yok. ama 30 metrede sağlam zemin varsa, örneğin derin temel yapılabilir ya da ona uygun kat yüksekliği seçilebilir gibi sonuçlar ortaya çıkacak. En önemlisi, hangi derinlikte Çanakkale zemini sağlam ortama kavuşuyor. Çünkü bu bilinmeyen bir bilgiydi. Projede bunu elde etmiş olacağız" diye belirtti.
(Seçkin Sağlam) 
Paylaş