Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı’nın en kritik cephelerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Bu savaş, Osmanlı İmparatorluğu’nun varlığını koruma mücadelesi verirken, İtilaf Devletleri’nin stratejik hedeflerine ulaşma çabalarını da gözler önüne sermektedir. Çanakkale Boğazı’nda yaşanan bu destansı mücadele, hem askeri hem de toplumsal açıdan derin izler bırakmıştır.
Çanakkale Savaşı’nın temel nedenleri ve amaçları, I. Dünya Savaşı’nın genel stratejik dengeleriyle yakından ilişkilidir. İtilaf Devletleri, Osmanlı İmparatorluğu’nu savaş dışı bırakarak, Rusya’ya güvenli bir ikmal yolu açmayı hedeflemiştir. Bu hedefler doğrultusunda, Çanakkale Boğazı’nın kontrolü büyük önem taşımaktadır.
Çanakkale Savaşı, deniz ve kara savaşları olmak üzere iki ana aşamada gerçekleşmiştir. Her iki aşama da büyük stratejik hamleler ve kanlı çatışmalarla doludur.
Deniz savaşları, 19 Şubat 1915’te İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı’nı bombalamasıyla başlamıştır. Ancak, 18 Mart 1915’te yapılan büyük saldırı, Osmanlı’nın başarılı savunması ve Nusret Mayın Gemisi’nin döşediği mayınlar sayesinde püskürtülmüştür.
Deniz savaşlarında başarısız olan İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yaparak kara savaşlarını başlatmıştır. Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerinde yoğun çatışmalar yaşanmış, her iki taraf da büyük kayıplar vermiştir. Ancak, Osmanlı ordusunun direnişi ve stratejik savunma hamleleri sayesinde İtilaf Devletleri ilerleyememiştir.
Çanakkale Savaşı, hem Osmanlı İmparatorluğu hem de dünya tarihi açısından önemli sonuçlar doğurmuştur.