Çanakkale’de kadınlar şiddete karşı yürüdü: "Haklarımızdan da hayatlarımızdan da vazgeçmiyoruz"

Çanakkale 8 Mart Kadın Platformu’nun düzenlediği yürüyüşte kadınlar, şiddet ve cinayetlere karşı seslerini yükseltti.

707

İstanbul'da İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in katledilmesinin ardından, Çanakkale’de kadınlar şiddet ve kadın cinayetlerine karşı bir araya geldi. Çanakkale 8 Mart Kadın Platformu’nun düzenlediği yürüyüş, üniversiteli kadınların ÇOMÜ Terzioğlu Yerleşkesi'nden Golf Aile Çay Bahçesi'ne yürüyüşüyle başladı. Burada platform üyeleriyle buluşan grup, hep birlikte İskele Meydanı'ndaki Manolya Ağacı’na kadar yürüdü. Dövizler, sloganlar, alkışlar ve ıslıkların eşlik ettiği yürüyüşe, çok sayıda kadın katıldı.

Yürüyüşün ardından yapılan basın açıklamasını, Çanakkale 8 Mart Kadın Platformu adına Özlem Yılmaz Yeşer seslendirdi. Açıklamada, İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil'in öldürülmesinin toplumda büyük bir öfke yarattığı belirtilirken, kadın cinayetlerinin siyasi bir sorun olduğu vurgulandı. Açıklamada, “Kadınlar her gün tacize, şiddete ve cinayetlere maruz kalırken, cezasızlık politikaları failleri cesaretlendiriyor” denildi.

Ayrıca açıklamada, “Kadınların yaşamlarını tehdit eden bu karanlık düzene karşı mücadelemiz sürecek. Haklarımızdan da hayatlarımızdan da asla vazgeçmeyeceğiz” ifadeleri yer aldı. Kadınlar, eşitlik ve adalet için mücadeleye devam edeceklerinin altını çizdi.

Açıklamanın tamamı ise şu şekilde:

"Her yer suç mahalli, faillerden hesap soruyoruz.

Ülkenin dört bir yanında evler, sokaklar, okullar, hastaneler, işyerleri kadınların ve çocukların tacize, cinsel istismara uğradığı, şiddete maruz kaldığı, vahşice öldürüldüğü birer suç mahalline dönüştü. Cezasızlık politikası, ‘iyi hal’ indirimleri kadın katillerini cesaretlendirirken İstanbul’da Semih Çelik adlı saldırgan yarım saat arayla Ayşenur Halil’i evinde, İkbal Uzuner’i ise Edirnekapı surlarında katletti. Biz bu satıları yazarken Tekirdağ’da istismara uğrayan iki yaşındaki Sıla bebeğin hayatını kaybettiğini, Manisa’da 3 haftadır kayıp olan Pelin Karaca’nın erkek arkadaşı tarafından öldürüldüğünü öğreniyoruz. İstanbul'daki korkunç kadın cinayetlerinin öfkesini ciğerimizde hissederken üst üste yaşadığımız bu olaylar öfkemizi, acımızı, isyanımızı katladı. Kadınların kahkahasına, kaç çocuk yapacağına, hangi saate hangi sokakta olacağına karar vermeye çalışan cinsiyetçi siyaset dili, erkek şiddetini her geçen gün daha fazla cesaretlendiriyor.

Kadın cinayetleri politiktir.

2024 yılının ilk 8 ayında 261, sadece Eylül ayında 34 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Ülkede her bir kadının “Sıradaki ben miyim” sorusunu sorup bu endişeyle hayatını sürdürmek durumunda kalmasının nedeni siyasi iktidarın ısrarla sürdürdüğü kadın düşmanı politikalardır. Kadınlardan almaya çalıştıkları her şey, şiddet ve ölüm olarak geri dönüyor. Gülistan doku kayboldu, Narin katledildi. 27 Eylül’den bu yana kayıp olan Rojin Kabaiş’ten halen ses yok. Narin’in acısı hala tazeyken bu kez de Osmaniye’de farklı yaşlardan 18 kişinin 14 yaşında bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu haberiyle sarsıldık. Bu 18 kişi teşhis edilmiş olmasına rağmen, yine bu kişilerden sadece 10’u tutuklandı. Artık şiddet gören kadınlar sesini duyurmak için karakollara, yargı kurumlarına değil sosyal medyaya başvurmak zorunda kalıyor. Bütün bunları engellemekle sorumlu kurumlar ise basına yayın yasağı koymak, sosyal medyada takipçisiyiz mesajları paylaşmak, cinayetlerin üstünün kapatılmasını seyretmekle meşgul. Kadınlar katledilirken Sağlık Bakanlığınız kadınların nasıl doğum yapacağına karar veriyor. Katiller serbest dolaşırken İçişleri Bakanlığınız teknofestlerde geziyor. Aile Bakanlığınız “şiddete sıfır tolerans” deyip duruyor. Bu ülkede tacizciler, istismarcılar karakollardan, adliyelerden elini kolunu sallayarak çıkıyorsa, kadınlar ellerinde uzaklaştırma kararları ile sokak ortasında paramparça ediliyorsa, bir köyde bir avuç suç ortağı kirli bürokratik ilişkileri ile bir çocuk cinayetinin izlerini elbirliği ile yok ediyorsa, adalet işlemiyorsa, bu iktidarın politikaları onlara izin verdiği içindir! Tam da bu nedenle diyoruz ki kadın cinayetleri münferit değil politiktir. Bizler korkmadan, susmadan itaat etmeden hayatın her alanını kadınlar için güvenli hale getirme mücadelesine devam edeceğiz. Katledenden, koruyandan, aklayandan hesap soracağız. Şiddetin bahanesini oluşturmak isteyerek ‘Alkollüydü, uyuşturucu bağımlısıydı, psikolojik sorunları vardı’ diyenlere buradan cevap veriyoruz. Şiddetinizin kaynağı besleyip büyüttüğünüz cinsiyetçi, ayrımcı anlayış, erkek egemenliğini koruma ve aklama çabalarınızdır.

Kadınlar için yaratılan bu karanlığın taşları adım adım döşendi.

Cinsiyet eşitsizliğinden doğan şiddeti önlemede devletlere sorumluluk yükleyen İstanbul Sözleşmesinden çıkılması, 6284 sayılı yasanın hedefe konması, tedbir kararlarının uygulanmaması, kadın cinayetlerinde cezasızlığın had safhaya çıkması, infaz kanunu değişiklikleri ile kadına ve çocuğa karşı suç işleyenlere getirilen aflar, katledilen, şiddete uğrayan her kadının yerine faillerin güçlendirilmesi, her gün üzerimize boca edilen fetvalar, eğitimin bütün aşamalarında uygulanan cinsiyetçi, ayrımcı müfredat… Bunlar gibi daha sayabileceğimiz birçok girişim kadın cinayetlerini, şiddeti besledi, büyüttü. Siyasi iktidara bir kez daha sesleniyoruz! Koruma, aklama, katilleri yargıla diyoruz. İstanbul Sözleşmesi uygulansın. Kadına ve çocuğa yönelik şiddete karşı etkin önleyici tedbirler alınsın. Her şeye rağmen biz kadınlar bu karanlığın karşısında durmaya devam edeceğiz. Haklarımızdan ve hayatlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Buradan kız kardeşlerimize sesleniyoruz! Korkma kız kardeşim! Ne umutsuzuz ne çaresiziz. İtildiğimiz karanlığa karşı gücümüz birliğimizde, mücadelemizde! Öfkeni diri, başını dik, kız kardeşinin elini sıkı tut. Olduğumuz her alanda eşitlik ve adalet için örgütleneceğiz, bu karanlığı birliğimizle, mücadelemizle değiştireceğiz!"

(SEVİ GÖZAY UĞURLU)
Paylaş