Barıştan rahatsız olanların hamaseti

Savaş tezkeresi ile gelen, barış ve kardeşlik olarak algıladığımız bayramlarımızdan biri daha savaşın iğrenç yüzüne kurban oldu.
Bu bayramda kurban edilen insanlık oldu.
İslam devleti diye kendisini tanımlayanlar Kobene bölgesindeki saldırılarını arttırarak sürdürdüler ve sonunda Suruç bölgesinde boşaltılan köyler, isabet eden füzeler ile ülkemiz IŞİD’çi çetelerin saldırılarından direkt olarak etkilendi.
Suruç bölgesine silahlı kuvvetlere ait tanklar yerleştirildi.
IŞID çetesinin havan topları ve füzeleri sınırlarımızdaki köyleri vurmayı sürdürüyor.
Böylesi hassaslaşan koşullarda halkların barış talebi savaşa karşı eylemleri ve mücadelesi son derece önem kazanmış ve bir kadarda anlamlı hale gelmişken savaş ve şiddet politikalarını kendilerine rehber edinenlerin, barış kavramından ne denli rahatsızlık duyduğunu; Çanakkaleli kadınların barış eylemi sonrasındaki çarpıtma girişimi ve hamasi söylevler ile bir kez daha gördük.

622
Çanakkaleli kadınlar el emeği göz nuru ile ürettikleri dantel örgüleriyle bir savaş objesi olan topun üzerini örterek barış adına önemli mesajlar verdiler.
Her şeyden önce barış için emek harcanması gerektiğini ve bununda gelinen koşularda ertelenemez bir görev haline geldiğini bizlere gösterdiler.
Çanakkaleli kadınların bu eylemi tamamıyla simgesel değerlere üzerinden kurgulanmıştı.
Savaştan, şiddetten beslenenler buna bile tahammül edemediler.
Bir hamaset bir hamaset sorma gitsin.
Neymiş efendim; Çanakkale savaşlarında vatanını savunmak için şehit düşen vatan evlatlarına saygısızlıkmış, vatan savunmasına karşı olmakmış, mış da mış….
Tam bir çarpıtma ve dezenformasyon.
Amaç; barış adına verilecek mücadeleyi gözden düşürme çabası.
Bu ülkede kadınlar, şiddet ve savaşın acılarını en fazla yaşayan, hisseden, duyarlılığı yüksek olan kesimlerdir.
Her şeyden önce anne olmanın getirdiği duygu ile evlat acısının ne demek olduğunu çok iyi bilirler.
Onun içindir ki barış mücadelesinin hep önünde olmuşlardır.
Böylesi çarpıtma ve hamasi nutuklar kadınlarımızın barış mücadelesini engelleyemez.
Bu eylem, gerek savaşta yitirdiğimiz canlar gerekse bu savaşın ülkemiz açısından önemine gölge düşürme adına hiçbir olumsuzluk taşımaz.
Bizzat bu savaşın ortaya çıkardığı barış ve dostluk duygularını kuvvetlendirerek değer katmaktadır.
Bu eylem için Çanakkale savaşlarını değersizleştirdiğine dair suçlamalarda bulunanlar bunu söyleyebilecek yüzü acaba kendilerinde nasıl bulabiliyorlar?
Savaş politikaları ile dünyayı kan gölüne çeviren kapitalist emperyalist sistemin taşeronları şimdi karşımıza çıkıp hamasi nutuklar atıyorlar.
 ABD emperyalizminin işbirlikçiliğini yaparak mazlum halkları daha çok sömürmek, ülkeleri yağmalamak için başvurdukları yöntem olan savaşlarla, acı gözyaşı ve ölümleri dünyanın bir çok bölgesinde olağan hale getirenler şimdi karşımıza çıkıp, vatan savunmasından bahsediyorlar.
Bu size yakışmaz.
Barış için emek harcayan bunun mesajlarını topluma ileten Çanakkaleli kadınların savaş karşıtı olmaları; Çanakkale savaşlarının ruhuna sahip çıkmanın gerçek ifadesidir.
Emperyalizmin uydusu olup, onun dümen suyunda olanların Çanakkale savaşlarının değerini ağızlarına bile almaya hakları yoktur.
Emperyalizmin güdümündeki gericilik işte böylesi bir ortamda Çanakkaleli kadınların onurlu davranışını karalamaya çalışmaktadır.
Çabalar; Ortadoğu’da ABD planlarının taşeronu haline gelmiş, siyasal iradenin aklanması girişimidir.
Niyet böyle olunca bir adım daha öne çıkmışlar ve Çanakkale Belediye Başkanı üzerinden de aynı kampanyayı sürdürmeye çalışmaktalar.
Bu karalama kampanyasına yandaş medya da balıklama atlamış durumda…
Bu çarpıtma ve karalama kampanyasında bulunanlara verilecek en güzel cevap; Başkan Gökhan’ın 18 Mart 2014 törenlerinde yaptığı konuşmadır.
Bu değerli konuşmanın bazı bölümlerini gelin hep birlikte hatırlayalım, hatırlayalım ki; barış adına, insanlık düşmanı savaş politikalarına karşı bilincimizi bir kez güçlendirelim.
“  Çanakkale tüm emperyalist oyunların bozulduğu, karanlığın aydınlığa boğulduğu, esaretin özgürlüğe mağlup olduğu, barışın insanlığa kalkan olduğu bir kenttir.
99 yıl önce bu topraklarda Kürt ve Türk, Alevi ve Sünni ve daha niceleri aynı aydınlık gelecek idealine inandı ve aynı dava için Bigalı Mehmet’ le Bulancaklı İdris, Kınalı Hasanla Cideli Mahmut Çavuş “Mehmetçik” adıyla Çanakkale’de buluştu.
99 yıl sonra bugün o Mehmetçikler, bağımsızlık mücadelesini verdikleri topraklarda koyun koyunalar, yaşarken de, ölürken de birlikteydiler. Onun için bu topraklarda yaşananlardan ve bu ruhtan öğrendiğimi Nazım Usta’nın dizelerindeki gibi “Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine” sözleriyle ifade etmek istiyorum.
Çanakkale savaşmak üzere karşı karşıya gelenlerin arkadaş, torunlarının kardeş olduğu topraklardır.
Çanakkale kardeşliğin olduğu kadar aşkın da topraklarıdır.
Evet ÇANAKKALE bir AŞKTIR.
Gelibolu’sunda vatana aşktır, Anafartalar’da bağımsızlığa aşktır
Boğazda Hera’ya, Troia’da Helen’e aşktır…
Çanakkale aşk kadar da azimdir.
Biz Çanakkale’ye BARIŞIN ve ÖZGÜRLÜKLERİN KENTİ diyoruz.
Çünkü burada, bu coğrafyada 99 yıl önce düşman olarak karşı karşıya gelenlerin, yaralı askeri kucağına alıp siperine bırakanların gerçeği var. Öldürmek üzere tetiği çekmek üzereyken, cebinde annesinin resmini görüp kıyamayan büyük gönüllü gencecik insanların hikâyesi var.
Çünkü burada "Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır" diyen Mustafa Kemal ATATÜRK var.
Onun için, gelecek yıl 100. yılını idrak edeceğimiz 1915’den büyük dersler almış Çanakkaleliler olarak dün olduğu gibi bugün de BARIŞ diyoruz, ÖZGÜRLÜK diyoruz.
100. yılı savaşın adını dahi anmadan, barışla, dostlukla, bilimle, kardeşçe gururla kutlamak istiyoruz.
Kavga değil, döğüş değil, baskı değil, bunların olmadığı huzurlu, mutlu ve özgür bir memleket istiyoruz. Cahit Sıtkı Tarancı’nın dizelerindeki gibi, “yaşamanın sevmek gibi gönülden olduğu, tek şikâyetin ölümden olduğu” bir memleket istiyoruz”
Paylaş