Çanakkale’de uzun yıllar belediye başkanlığı yapan, 2002-2007 yılları arasında CHP Milletvekilliği görevinde bulunan, CHP’nin ve kent siyasetinin etkili isimlerinden İsmail Özay, referandum çalışmalarını hızla sürdürüyor. 10 yıldır aktif siyasetten uzak durduğunu dile getiren Özay, “Beni bir ölçüde duyuyorsunuz, tanıyorsunuz ama, ben pozisyonumu da anlatarak sözlerime başlayayım. Ben 36 yıl siyaset yaptım, 63 yaşındayım. Bundan 10 sene önce siyaseti aktif şekilde bıraktım. Bırakırken de şunun için bıraktım; kimseyi kızdığım için, partime darıldığım için falan değil, dedim ki, ‘Tamam, yeter.’ 13 yıl belediye başkanlığı bir dönem milletvekilliği… ‘Artık, gençler yapsın, başka arkadaşlarımız yapsın, hep o koltukta oturmayalım’ dedik. Ama, ‘eğer partim, ülkem sıkıntıya düşecek olursa, benim deneyimlerimle ilgili bir ihtiyaç duyulursa, bana görev verebilirsiniz’ dedim. Değerli arkadaşlarım, 10 yıldır siyaseten dolaşmıyorum, şimdi o görevin düştüğüne inanıyorum. Hiç kimsenin aklı fazla değildir, akıl akıldan üstündür, hepimizin aklı birbirinden üstündür… Ama hepimizin deneyimi var. Ben siyaset alanında ömür harcamışım. Ben bu referandumda, dilim döndüğünce maddeler üzerinde sizinle sohbet etmek istiyorum” diyerek sözlerine başladı.
“Şimdi alacağınız karar, evlatlarımızın nasıl yönetileceğini etkileyecektir”
“Bu seçim çok önemli, bu sandık çok önemli…” diyen Özay, “Ben hatırlarım siyasetçiler, her seçim için derler ki; ‘Bu seçim çok önemli…’ Neresi önemli bu seçimin? Bu sandık farklı. 1946’dan bu yana tam 70 yıldır önümüze çıkan sandıklar, kimin bizi yöneteceğine karar verdiğimiz sandıklardı. Bu sandık ise nasıl yönetileceğimize karar vereceğimiz bir sandıktır. Kimleri seçtik, kimleri? Rahmetli Celal Bayar’ları, rahmetli Menderes’leri, rahmetli Özal’leri, rahmetli İnönü’leri, Ecevit’leri, Süleyman Demirel’leri… Seçtik, oy verdik, beğendik/beğenmedik. 4 yılda bir! ‘Beğenmezsek değiştiririz’ dedik. Değerleri arkadaşlar, Türkiye anayasayı ilk kez konuşmuyor, tam 141 yıldır konuşuyor. Cumhuriyet kurulmadan önce de bu topraklarda anayasa var. Bizim ilk anayasamız 1876’da yürürlüğe girdi. 141 yılda anayasa ile ilgili Türk halkına iki kez soruldu, ne diyorsun diye? Şu anayasaları sıralayalım; bir, 1876 Osmanlı dönemindeki anayasamız, sonra cumhuriyet kurulmuş yeni bir anayasa var, 1921-24, ikisi birbirine benziyor. Üçüncü 1960 anayasası ve dört, 1980 anayasası. İkisi halka sorulmuş; 1960 ve 1980, şimdi de halka soruluyor. Demek ki 40 yılda, 50 yılda bir halka sorulan bir durum var burada. Senin partin, benim partim, az seviyorum, çok seviyorum yok. sadece yarın için oy vermeyeceğiz, çocuklarımız için, torunlarımız için, doğacak evlatlarımız için oy vereceğiz. Şimdi alacağınız karar, evlatlarımızın nasıl yönetileceği konusundaki kararı etkileyecek” ifadelerine yer verdi.
“Bu geleceğimiz meselesidir”
Özay, duygu ile hareket edilmemesi gerektiğine işaret ederek, “Dolaşıyoruz, insanlarla konuşuyoruz, soruyorum; Ne oy vereceksin? ‘Evet’ diyor, saygım var. Peki neden? ‘Ben sayın cumhurbaşkanımızı çok seviyorum, çok beğeniyorum’ diyor. ‘Tamam’ diyorum, çünkü sevginin arasına girmek doğru değildir, o onun takdiridir. Bana sadece saygı duymak düşer. Ama şunu söylüyorum; hepimiz faniyiz değerli arkadaşlarım. Sayın cumhurbaşkanımız da fani, ben de faniyim. Bu anayasalar 40 yılda zor değişen anayasalar. Allah uzun ömür versin, yasal görev süresi 10 yıl değerli arkadaşlar. Şuanda 64 yaşında sayın cumhurbaşkanımız, 74 olacak. ‘Bu iş sevgiyle çözülmez’ diyorum, ama ‘takdir senindir, nasıl istersen öyle davran’ diyorum. Başkasına soruyorum, biz de ‘Hayır’cıyız ya; ‘Hayır’ diyor. Neden? ‘Ben sevmiyorum Tayyip beyi, iktidarı sevmiyorum, kızıyorum, ondan hayır’ diyor. Sakın ha! Sana söyleyecek lafım var. Duyguyla hayır oyu verilmez, bu duygu meselesi değil, bu geleceğimizin meseledir. Sen hayır’ı savunuyorsun, bu iktidara kızıyorsun diye değil, vermeyeceksen 2019’da sandık gelecek o zaman vermezsin. Kahvede masaya oturduğunda niçin hayır vereceğini, duygunla değil mantığınla anlatmaya çalışacaksın diyorum” ifadelerine yer verdi.
“Güvenoyu bir denetim mekanizmasıdır”
“Bazı arkadaşlarımız da ‘kafam karışık’ diyor” diyen Özay, “Bu anayasa ne getirecek? Bir kere, başbakanlık kalkıyor. Ne zamandan beri var? Osmanlı da sadrazam var, cumhuriyette başbakan var, bu anayasa ile birlikte başbakan yok! bizim geleneğimizde bir başbakanlık sistemi var, yani padişahlıkta bile bir başbakanlık sistemi var. Peki, ne getirecek? Bakanları, sayın başkan atayacak. Seçiyoruz!... İşte seçtik, Hamdi Üçpınarlar… Mustafa Cumhur Ersümer… Cumhur Ersümer, geldi, Bergaz’da anlattı, oy verdiniz, seçtiniz. Görev yaptı, hizmet yaptı. Bakın nasıl çıktılar? Bergaz’dan çıktılar, Meclise gittiler, mecliste bakanlar kuruluna oturdular. Bu hepimiz için bir gurur değil mi? Demokrasi böyle bir şey… Şimdi bakanları bir kişi atayacak. İyi mi, kötü mü, neredendir? Güven oylaması bir denetim mekanizmasıdır, güven oylaması kalkıyor. Değerli arkadaşlarım, belediye başkanları, muhtarlar, bakanlar… Bundan önce denetim mekanizmaları vardı, 5’er yıl görev yapıyorlardı. Denetim mekanizmaları halkın elinden alınınca 5 yıl çok uzun bir süre. Başka neler oluyor? Mesela, başkan yardımcısı yine atamayla geliyor, kimin olacağı belli değil. Kaş yaşında, neyin nesidir? Her şey faniler için, bu can bedenden çıkmadığı sürece hiç kimsenin, kimseyi görevden alma hakkı yok. Diyelim ki, seçtiğimiz başkan Allah göstermesin bir sıkıntıya düştü, onun vefatını bekleyinceye kadar, atanmış, kimsenin haberi olmayan bir başkan yardımcısı tarafından yönetilecek. Değerli arkadaşlarım bu tür yerler atamayla sürdürülecek görev yerleri olmaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Tartışmalı yasa tasarısını örnek gösterdi
Kanun yapma yetkisi konusunda da açıklamada bulunan Özay, yeni sistemde başkanın kararnamelerinin kanun hükmünde olacağına işaret ederek, “Kanun şimdiye kadar nerede yapılırdı? Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. Bir haftadır, 10 gündür süresi. Şimdi kanun yapma yetkisi sayın başkana da veriliyor. Başkanın hazırlayacağı kararnameler kanun hükmünde olacak. Peki Meclisin çıkardığı kararlar onun üzerinde değil mi? Onun üzerinde. Siz yapmak istediklerinizi yaparsınız, onun vetosu var, yeniden görüşülme süresi var. En azından bir ay içerisinde kanunlar geriye işlemediği için o uygulamaları yaparsınız. Örneğin, Eylül-Ekim aylarında. Bir gece yarası, tecavüzcüsü ile evlendirilmeyle ilgili bir yasa teklifi geldi, alelacele, bir gecede geçiyordu. Ondan sonra sayın Cumhurbaşkanının kızı dahil olmak üzere, ‘bir dakika’ dediler, ‘Ne yapıyorsunuz, öyle şey mi olur? İnsanlığa da yakışmaz, ahlaka da yakışmaz, dine de yakışmaz’ denildi değerli arkadaşlarım. İktidar biraz savunur gibi oldu, sonra o da vazgeçti. Bakın işte parlamentonun denetim gücü. Eğer bir kişi karar verseydi, tek başına, böyle bir yasayı ertesi gün gönderseydi, parlamento deseydi ki; ‘Hayır, uygun değil’ bu düzeltilinceye kadar, bir ay içinde bu suçu işleyen insanların aklanması söz konusu olurdu” dedi.
1 Mart tezkeresine değindi
Özay, “Bir şey daha var, çok önemli. Başkomutanlık yetkisi! Savaş açma hali!” dediği konuşmasında; “Bakın ülkemiz, kan gölü, etrafımız da. 1 Mart 2013’ta Irak Tezkeresi geldi. Ben de o zaman parlamentodaydım. Biz 187 Cumhuriyet Halk Partili Milletvekili, 60 veya 70 civarında Adalet ve Kalkınma Partili Milletvekili arkadaşımız, gizli oylama yapılıyordu, oylamada ‘Hayır’ oyu verdik. Neydi o? 65 bin Amerikan askeri Güneydoğu’ya yerleşecek, TSK da isterse 20 kilometre Irak sınırından içeriye girme hakkına sahip olacaktı. O gün değerlendirdik, konuştuk. Yanlış olur, o bataklığa girersek çocuklarımızı kırdırırız, sınırlarımızı güvenlik altına alalım denildi. 2003’ten bu yana Irak’ta bir milyon Iraklı insan öldü. Çocuklar, kadınlar yok oldu. Bakın daha hala Irak’ta Amerikan askeri var. Bunlar oturularak ortak karar verilmesi gereken konular. Doğruyu bir tek benim partim bulur, yok böyle bir şey. Hepimiz buluruz. Bunun MHP’si, CHP’si olmaz. Bakın biz bu yetkiyi Atatürk’e vermedik. Milli kurtuluş savaşında başkomutanlık yetkisi üç aylık sürelerle verildi. üç ayda bir Atatürk Meclise geldi, hesap verdi, ‘Sakarya’ya şu zaferi kazandım, devam’ dedi, ‘Şurada eksikliğim var, devam’ dedi. Kurtuluş savaşı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kazanıldı” ifadelerine yer verdi.
Kamplaşma, ayrışma ve bölünme uyarısı
Özay, buradaki açıklamasında; “Herkes şimdi dolaşıyor, ne bu telaş? Ne zaman yürürlüğe girecek? Tam iki buçuk sene sonra. Ama iki madde hemen yürürlüğe girecek. Nedir onlar? Başkanın partili olması. Rahmetli Celal Bayar partiliydi, bir tek bastonundan tanırdık, bastonundan. Ağzından başka parti lafı çıkmazdı. Başkanlar da partili olabilir, ama tarafsız davranır. Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlığı döneminde taraflı mıydı? Tarafsızdı. Rahmetli Özal da öyleydi, Anavatan Partiliydi. Ama olabildiğince herkesi kucaklamaya çalışan bir yapısı vardı. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun tekrar yapılanması! Demek ki çok lazım! Hepimizin yargıda işi olmuştur. Çok büyük dertler için Allah düşürmesin, ama ihtiyaçtır. Şimdi hakimleri kim atayacak, Hakim Savcılar Yüksek Kurulu. Hakim ve savcıları kim atayacak? Başkan atayacak. Şimdi diyorlar ki, dördünü atayacak! Yapmayın, kimsenin aklıyla alay etmeyin. Tamam, başkan dört tane atayacak da, Adalet Bakanı Müsteşarını kim atayacak? Başkan! Adalet Bakanını kim atayacak? Başkan! Parlamentodan kaç kişi seçilecek? 3 kişi, çoğunluğu olursa? Oldu mu size 9? Zaten 12 kişi. Bakın şu olur; siyasetçinin atadığı hakimden, Ezine Adliyesi’ne gitmeden önce hangi parti iktidardaysa onun ilçe binasına gidip ‘hamili yakınımdır’ kartını almanız gerekir. O hale gelir bu ülke! Bunları düşünün. Herkes çeşitli olanaklara ulaşabilmek için siyaset kapısından geçmek zorunda kalacak. Kamplaşmalar, bölünmeler, o partidensin, bu partidensin dönemi başlayacak. Bunlar toplumda sıkıntı yaşatacak konular” ifadelerini kullandı.
“Parti meselesi değil, ülke meselesi”
“18 yaş meselesine gelelim” diyen Özay, konuşmasını “Ben 18 yaşındaki kişilerin milletvekili olmasına hiç de soğuk bakmam, sıcak da bakarım. Ben 22 yaşında merkez ilçe başkanı oldum CHP’den. 1977 yılında iktidardık üstelik. 33 yaşında belediye başkanı oldum. Gençler bizden daha akıllı, bunu kabul ediyorum. O çocuğu çağırsak, ‘sen ne istiyorsun kardeşim?’ desek, herhalde ilk önce ‘milletvekilliği istiyorum’ demez. Ne der? İş isterim, iş isterim, iş isterim… Sen evlatlarımıza iş imkanı sağlamıyorsun, milletvekili ol diyorsun. Bunlar meclise tek başına gelse, hay hay, uzlaşma ile halledilir. ‘CHP gençlere güvenmiyor’ deniyor. Ne demek güvenmiyor? Bu ülkenin en genç başbakanı Bülent Ecevit oldu. Bu ülkenin en genç belediye başkanlarından biri benim, Çanakkale’de hizmet etme şansına eriştim. Bakın sadece CHP’liler ‘hayır’ demiyor. ‘Hayır’ diyen çok insan var. Mesela 28 siyasi partimiz var, bunların üç tanesi ‘evet’ diyor, geriye kalan 25 tanesi ‘hayır’ diyor. İrili küçüklü… Fikrin büyüğü küçüğü olmaz. Bu parti meselesi değil, bu ülke meselesi. Nasıl yönetileceğimiz konusunda karar verme meselesi. Bakın bu tartışma açıldığı günden bu yana, dolar 2.94’tü, 3.70 oldu. Parası en hızlı düşen ülke, Türkiye. Neden? İç siyasi tartışma. Siyasetçi ‘dolsa da olur olmasa da olur’ diyemez. ‘Dolsa da olur, dolmasa da olur’ dersen, dolarla alıyorsun akaryakıtı, çiftçi tarlasına gideren o doların vebalini ödüyor” ifadeleriyle tamamladı.
(Seçkin Sağlam)