Ayvacık ilçesine bağlı Arıklı köyü; tarihi ve doğal güzellikleri ile görenleri kendisine hayran bırakıyor. Kuruluşu Milattan Önce 4. yüzyıla kadar dayanan bu muhteşem köyde son günlerde yapılan alt ve üst yapı çalışmalarıyla bir yandan tarihi doku korunuyor; öte yandan köy halkının ve ziyarete gelenlerin yaşam standartları yükseliyor.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde göreve gelen muhtar Yahya Güler önderliğinde hem yerel idarelerin hem de halkın katkısıyla köyün çehresi yenileniyor. Son yapılan çalışmalarla köy okuluna giden yol tekrar Arnavut kaldırımı taşlarla döşendi, köy sahil girişi genişletilmeye başlandı. Köy konağı yapımında sona gelinen Arıklı köyünde, otopark alanı için belirlenen bölgeye beton dökümü işi de tamamlandı.
1989-1997 yılları arasında Arıklı Köy Öğretmeni olarak görev yapan Mehmet Bircan’ın kaleminden Arıklı’nın tarihçesi:
(Arıklar Karye / Tuzla Kazası / Hüdavendigar Livası) (1)
TARİHÇE
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı olan köyümüzün bulunduğu yeri ve tarihini üç aşamada incelemek mümkündür. 1.Gargara Dönemi 2.Osmanlı Fatih Dönemi 3.Milli Mücadele Dönemi.
I.DÖNEM
M.Ö.1200 yıllarında Truva Akalılar tarafından yıkılmış, bir kısım Truvalı daha güneye inerek bu bölgeye gelip yerleşmişlerdir.(2)
Bu bölgede kurulan ilk şehir kalıntıları Paleo Gargara şehri kalıntılarıdır. Yine M.Ö.333’te Büyük İskender’in Batı Anadolu’yu ele geçirmesiyle bu şehir istila edilmiştir.(3)
Günümüzde bilinen ilk Gargara şehir kalıntıları bu döneme aittir. Günümüzdeki adı Zindan Tepe olarak bilinen yerde kurulan Gargara şehri Paleo Gargaralıların kurduğu yeni şehir olmuştur. Günümüzde; bin dokuz yüz doksan yılında dahi bu kalıntıların bir kısmı ayakta durmaktadır.(4)
KALE
Kale kalıntılarının büyük bir kısmı yıkılmış olsa da şehri çeviren kroki istenildiğinde çizilebilir.
ZİNDAN KUYUSU
Zindan kuyusu, iç çeperleri ezilmiş sarı taştan yapılan lök ile sıvanmış su sarnıcı olduğu anlaşılmaktadır. Barış zamanında dolu bulundurulan bu kuyu savaş zamanında kullanılmaktadır. Zindan kuyusu denilmesinin nedeni ise köydeki yaşlıların şahit olduğu ve anlattığı bin dokuz yüz yirmi ikide yaşanan bazı olaylardır.
KİRSE
Kirse, Şehri su ihtiyacı yönünden besleyen ve aynı zamanda çamaşırlık olarak kullanılan su kaynağıdır.
KAYA YOL
Kaya Yol, öküz arabalarıyla Kirse’den su taşımak için kullanılan yoldur. Ayrıca kayabaşından kanallarla geçirilen Eşmecik suyu da şehre getirilmeye çalışılmıştır.
BERGAZ TAŞI
Bergaz Taşı şehrin güneyinde yer alan kaya oyma Zeus altarına çok benzeyen şehir sunağıdır.
TÜNEL
Corumbulla ise şehre çıktığı tahmin edilen deniz yönünde yer alan ve denize yakın mesafede olan gizli tüneldir.
Öğrencilerimle her pikniğe gelişimde bu tepenin üzerine oturur ve Zeus’un da burada oturduğunu, Batıda Assos’u, Doğuda Adremitum’u, Güneyde Lesbos’u, Kuzeyde Paleo Gargarayı ve kısacası İda ile Ege’yi doya doya seyrettiğini hayal ederim.
Derler ki:
“Tanrılar tanrısı Zeus, Gargar yamaçlarına oturup keskin çam ve kekik kokuları arasında, İda’nın yeşili ve Ege’nin mavisi sizi sararken yiyeceğiniz zeytin çeşitlerimizin lezzetini ve batan güneşin seyrindeki doyumsuz zevki hiçbir yerde bu kadar güzel bulamazsınız.”(5)
II DÖNEM
İstanbul’un fethi öncesi yapılan çalışmalarda gerekli olan kızak ağaçları Zağanos Paşanın teklifi ve idaresinde Kaz Dağlarından yapılmıştır.(6) İyi keman kullanan ve Toroslardan getirilen Tahtacı Türkmenlerinin kestiği ağaçlar Edremit körfezine taşınmıştır. Ancak, Bizans’a destek vermek isteyen Venedikli ve Cenevizli korsanlar bu ağaçları geceleri açıklara çekerek çalışmalara zarar vermişlerdir. Bunun üzerine Edirne’den bir miktar yeniçeri birliği bölgeye getirilmiş ve denize en hâkim ve en yakın olan Zindan Tepenin doğu yamaçlarına günümüzde ‘Bademli’ denilen mevkiye yerleştirilmişlerdir.
Erikli ismiyle anılan bu yerleşim yeri, fetih sonrası yeniçerilerin çoğunluğunun geri dönmesiyle köy halini almıştır. Ancak azalan nüfus korsanlardan zarar görmeye başlayınca bu bölgedeki diğer yalı köyleri gibi tepe arkasına yerleşmişlerdir. Bu dönemde ise Koca çeşme civarı ilk yerleşim yeridir.
III. DÖNEM
Milli mücadele yıllarında Küçükkuyu’nun bazı köylerine Yunan Askeri yerleştirilmiş(7) ve bu durumdan çevre köyler etkilenmiştir. Köyümüz, Rum köyü Çete köyü gruplaşmasında milli çetelere destek vererek çete köyü olmuştur.
Köyde iki üç aile Rum uzun yıllar yaşamıştır. Köydeki bazı evlerin ve cami minaresinin bu Rum ustalar tarafından yapıldığı söylenmektedir.
KÜLTÜR
Yemek kültürü olarak Akdeniz mutfağının ağırlıklı olmasıyla beraber en belirgin özellik çevre köylere kıyasla et kültürünün daha etkin olmasıdır. Bahar aylarında köy meydanında günde dokuz on oğlak kesildiğine şahit oldum. Köyde hangi evin dolabını açsanız mutlaka bir parça et bulunur.
Geçim kaynağı zeytincilik, hayvancılık ve gündelik işçiliktir. Birkaç aile önceki yıllarda balıkçılıkla uğraşmıştır.
Her evin kendine ait küçükte olsa sebze bahçesi ve birkaç ağaç meyve ağacı vardır.
Besicilikte keçi ön plandadır. Köy çobanı Hamdi abi, her evden aldığı birkaç keçiyle köy sürüsünü oluşturur ve para karşılığında otlatmaya götürür.
Evlenmeler, kız isteme, sözkesen, büyük nişan ve davullu-çengili düğünle tamamlanır. Arıklı düğünleri çevre köylerde meşhurdur.
Kandiller ve bayramlar çok etkin kutlanır. Aile büyükleri mutlaka ziyaret edilir.
Dini bayram ve Hıdırellez kutlamalarında Somakçıönü’ne gidilir.
Düğün ve kutlamalarda çevre köylere göre daha asri yaşam tarzı sergilenir. Yine çevre köylere göre köyümüz misafirperverlikte en üst noktadadır. Köye gelen yabancıyı misafir etmek adettendir. Aç açık bırakılmaz. Köyümüzün çayı kahvesi boldur.
Köyde çalışır durumda bulunan iki bakkal, bir berber, üç kahvehane vardır. Köyde evlerin çoğunluğu yalı tipi evler olmakla beraber değişik ve tek katlı evlerde yapılmıştır.
Ustaların yaptığı evlerin duvarlarına yazdığı yazıtlar da görülmeye değerdir. Özellikle İsmail Koç ustanın yazdığı: ‘Ara bul ver erbabının erbabına. Kalsın evladının evladına. Bu işte hile çoktur. Dışı sıra içi boştur.’
Kıyafette, erkeklerde dar paça üst geniş pantolon gömlek ve çeket, kadınlarda ise entari etek şalvar ve ferace kullanılmaktadır.
Cuma günleri işe gidilmez. Cenaze olduğunda işe gidilmez gidilse bile geri gelinir.
Aretlik kelimesi köy halkının kullandığı en güzel sözdür.
Burası türkü söylemeyi adet haline getiren güzel sesli insanların köyüdür.
Ancak bu köyün öyle bir özelliği vardır ki tüm ilçede hatta tüm ilde bilinir: Arıklı kahvesi gibi sözü her yerde söylenir. Araştırdığım ve incelediğimde ortaya çıkan şuydu; Kahve sohbetlerinde halk fısıltıyla dedikodu etmek ve birbirlerinin arkasından konuşmak yerine daha açık sözlü ve sesli olarak konuşuyor. Bir de ses tonları buna eklenince ‘Arıklı Kahvesi’ ortaya çıkıyor.
Ve yine derler ki: “Zeus, gittiği her yerden bir şeyler öğrenmiştir. Gargaralılardan ise misafirperverliği öğrenmiştir.”
Mehmet Bircan, 1989-1997, Arıklı Köyü Öğretmeni
(1)166 No’lu Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri Sayfa169 – İ.Binark 1995
(2)Strabon un Antik Anadolu coğrafyası
(3) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 1998/5056 tarih/sayılı yazıları
(4)Arkeolog Heinrich Schilamann’ın Truva kazıları
(6)Osmanlı Tarihi Cilt I Y:Öztuna
(7)Milli Mücadelede Çanakkale Bölgesi –M. Erat ÇÖMÜ Tarih
(5),(8)Köy İncelemeleri M.Bircan 1991 MEB
Kaynak: Arıklı Köyü Facebook Sayfası, Mehmet Bircan, Arıklı Köyü Öğretmeni
Arıklı köyünden fotoğrafların yer aldığı fotoğraf galerisi için linke tıklayabilirsiniz.