Yesemek Açık Hava Müzesi nerede?

Yesemek Açık Hava Müzesi, Gaziantep'in İslahiye ilçesinde bulunan ve Kommagene Krallığı'na ait antik kalıntılarla dolu bir müzedir.

860

Yesemek Açık Hava Müzesi, Gaziantep'in İslahiye ilçesinde, tarih ve doğa severler için eşsiz bir destinasyon sunmaktadır. Kommagene Krallığı'na ait kalıntıları barındıran bu müze, ziyaretçilere antik dönemin büyüleyici mirasını keşfetme fırsatı sunar. Yesemek M.Ö.II'nci binin dördüncü çeyreği ile M.Ö.8'inci yüzyıl arasında, Yakın Doğu'nun en büyük taş ocağı ve heykel işleme atölyesiydi. İslahiye İlçesi'nin 22 kilometre güneydoğusunda bulunan Yesemek Köyü'nün Karatepe sırtlarında yer almaktadır. Yerli halk Hurriler'in çalıştığı atölye, bölgenin Hitit hakimiyeti altına girdiği, M.Ö.1375-1335 yılları arasında, İmparator I. Şuppiluma zamanında işletmeye açılmıştır. Bir ara faaliyeti zayıflayan atölyede Geç Hitit Krallıkları zamanında çalışmalar tekrar yoğunlaşmıştır. Yeni dönemde özellikle Hitit, Suriye, Arami ve Asur sanat unsurları ağırlık kazanmıştır. Oriantalizm adıyla anılan bu üslup, batıda gelişmeye başlayan Ege kültürlerini etkileyerek Yunan sanatının çekirdeğini oluşturmuştur.

M.Ö VIII. yüzyılın son çeyreğinde Asurlular’ca, faaliyetine son verildiği ve ustalarının Asur’a götürüldüğü bilinen atölyede, her şey olduğu gibi kalmış ve 1890 yılına kadar zaman donmuş gibidir. Üç yüzün üzerindeki yontu taslağının toprak altından çıkarılıp belli bir düzende sergilendiği Yesemek Açık Hava Müzesi’nde taslakların büyük çoğunluğunu kapı aslanları oluşturmaktadır. Sfenksler, kapı aslanları, oturan aslanlar, kanatlı aslanlar, Amanos Dağları'nı temsil eden Dağ Tanrısı kabartmaları, savaş sahnesi kabartmaları ve mimari parçaların kendi doğal ortamlarında sergilendiği alan, Gaziantep Müze Müdürlüğü tarafından çevre düzenlemesi yapılarak açık hava müzesi haline getirilmiştir.

Sonuç olarak büyük bir organizasyonla işletildiği anlaşılan Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi, taşların ocaktan kesilmesi, yontu taslaklarının hazırlanması ve tamamlanmasına kadar ki evrelerin teker teker örnekleriyle görülebileceği dünyada başka bir benzeri olmayan bir heykel okulu niteliğindedir. O dönemde bu büyüklükte bir sahayı kaplayan atölyeye ve atölyede meslek icra eden heykeltıraş sayısına, günümüzde meydana gelen teknolojik ve sanatsal gelişmeye rağmen ulaşmak mümkün olamamıştır. Bu durum o dönemde burada yaşayan insan topluluklarının sanata verdikleri önemin büyüklüğünü göstermektedir.

(ERHAN TAYLAN)
Paylaş