İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada adaletsizliğe, hukuksuzluğa ve milli birlik ruhuna zarar veren uygulamalar yaşandığını dile getirdi.
Uz konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"Bakıp sanmayın ki ben öldüm/Deyin ancak askerin son rütbesini buldum/Dini ve vatanı yaşaması için Türk'ün/Bilin ki kardeşler en şereflidir bu ölüm." Çanakkale'de yeni bulunan şehitliklerde Safranbolulu Ali oğlu Mehmet Çavuşun mezar taşında yazan yazı bu arkadaşlar. Akif'in dediği gibi "Kimi yamyam, kimi Hindu, kimi bilmem ne bela." diye yedi düvele karşı mücadele edilen yerde, Çanakkale'de yani "Türk olmak zordur dünyayla savaşırsın, Türk olmamak daha zordur Türk'le savaşırsın." denilen yerde, bu milletin asil vücudunun yer bulduğu noktada, bugün Meclisimizde bir terör örgütünün, bir çapulcunun isminin zikredilmesini esefle kınadığımı buradan bir kez daha belirtmek istiyor ve şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.
İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hem milletimizi hem de Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Milletimizin geleceğini karartan, millî birlik ve beraberlik ruhuna zarar veren her türlü adaletsizliğe karşı birlikte mücadele etmek zorundayız. Tutuklu siyasetçiler, tutuklu gazeteciler, tutuklu vatandaşlar ve 2025 yılında yapılması düşünülen 11 yeni cezaevi... Milletimiz özgürce fikir beyan etmenin bedelini demek ki ağır bir şekilde ödeyecek. Biz İYİ Parti olarak, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tutuklandığında yanında olduk, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş çağrıldığında yanındaydık, İstanbul Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ifadeye çağrıldığında da yarın yanında olacağız; bunu adalet adına yapıyoruz çünkü adalet, dinin temeli ve direğidir.
“MÜCADELEMİZİ SONUNA KADAR SÜRDÜRECEĞİZ”
Kıymetli milletvekilleri, malumunuz bir gün yaralı bir kuş, derviş kılığında bir şahsın, derviş cübbesi giyen birisinin attığı bir taşla kanadı kırılır. Dönemin şahı, padişahı, peygamberine gider ve şikâyet eder; der ki: "Bu derviş taş attı, kanadımı kırdı." O da dervişi huzura çağırtır, "Niye yaptın?" der. O da der ki: "Yanına kadar yaklaştım, eğildim, taş aldım, o da kaçmadı." "Sen niye kaçmadın?" diye kuşa sorar, o da der ki: "Bu, derviş elbisesi giymiş; elinden, dilinden ve Allah korkusundan emin olunan adamdır, dolayısıyla ben niye kaçayım?" Bunu söyleyince şah der ki: "Kısasa kısas, bunun da kolunu kırın."
Orada kuş derhâl itiraz eder: "Efendim, kolunu kırarsanız, iyileştiğinde yine aynı şeyi yapar; en iyisi siz üzerindeki derviş hırkasını çıkarın ki benim gibi başkalarını da aldatmasın." İşte tam da bu yüzden milletimizin kolunun kanadının kırıldığı bu düzende bunun yerini bulmaması adına mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizi beyan ediyorum.
“MİLLETİN SABIR TAŞI ÇATLADI”
Kıymetli milletvekilleri, Türkiye'de adaletin tam ve kâmil manasıyla yer bulması en büyük arzumuz ve umudumuzdur. Bu sebeple, önce adalet için Sayın Cumhurbaşkanının üstündeki hâkim ve savcı cübbesini çıkartması gerekir, zengin ve müreffeh bir Türkiye için ekonomi cübbesini üstünden çıkarması gerekir, şanlı tarihimizin hatırası için Yahudi üstün cesaret cübbesini çıkarması gerekir; bu ülkenin çocuklarının, kadınlarının yaşaması için sahte derviş cübbesini çıkarması gerekir. Bu millet beklemesini ve sabretmesini bilir ama artık sabır taşı çatlamıştır.
“NE ÇOCUK, NE GENÇ NE DE KADIN BIRAKTIK!”
Yenidoğan çetesi bebekleri katlederken yoktunuz, Kahramanmaraş depreminde göçük altında günlerce "Yok mu kurtaran biri?" diye yalvaran insanlarımızın yanında yoktunuz, Bolu Kartalkaya'da 36'sı çocuk 78 kişi yanarken yoktunuz. Ne oldu sizin, bizim “Kenar-ı Dicle'de bir kurt kapsa koyunu, gelir de adliilahi Ömer'den sorar onu." sözü ne oldu? Ne çocuk bıraktık, ne genç bıraktık, ne kadın bıraktık!
Bu vesileyle son olarak şunu söylemek isterim: Bir gün, Halife Ömer halkın içinde gezerken bir evden çocuk ağlamalarını duyar, bir girer ki bir yaşlı kadın tencerede taş kaynatıyor; gider bir çuval unu sırtlanır, evinden getirir ve oraya bırakır; sonra der ki: "Teyzem niye Halifeye söylemezsin, burada bu çocuklarla aç aç durursun?" O da der ki: "Biz halifeyi uyanık sanırdık." Bu millet de hem Cumhurbaşkanını hem sizi uyanık sanıyor ama siz uyuyorsunuz; lütfen, artık uyanın. Teşekkür eder, saygılar sunarım.”
(HABER MERKEZİ)