Meme kanseri, her geçen gün daha fazla kişinin yaşamını etkileyen bir hastalık haline geldi. Bununla birlikte, teşhis ve doğru tedavi ile bu mücadelede başarılı olmak mümkün. Bu nedenle Medipol Sağlık Grubu, 1-31 Ekim tarihleri arasında Meme Kanseri Farkındalık Ayına dikkat çekmek için önemli bir etkinlik düzenledi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen “Bana Bir Şey Olmaz Deme, Kanser Farkındalığı İçin El Ele” başlıklı söyleşide katılımcılar, meme kanseri survivorları gazeteci Fulya Soybaş, influencer Demet Işıl ve Milli atlet Nagihan Karadere’ninumut dolu hikayelerini dinleme fırsatı buldu. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ebru Karcı ve Medipol Mega Üniversite Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Özgür Açıkgöz, söyleşide son tedavi yöntemleri, erken tanının önemi ve bu süreçte yaşam kalitesinin artırılmasına dair değerli bilgiler verdi.
Meme kanseriyle mücadelede her zaman farkındalık çalışmaları yapmaya devam edeceklerini söyleyen Fulya Soybaş, “16 kemoterapi aldım. Şu anda hormon tedavilerim devam ediyor. Erken tanı hayati öneme sahip. Her 8 kadından biri meme kanserine yakalanmaktadır. Meme kanserine yakalananların sayısı her geçen gün artmaktadır. Kanser olduğumu ilk duyduğumda asla benim başıma gelmez diye düşünüyordum. Kendimi ihmal etmişim. İlk düşündüğüm çocuğumun büyüdüğünü görebilecek miyim oldu” dedi.
30 yaşında meme kanseri olduğunu öğrendiğini ifade eden İnfluencer Demet Işıl, “24 seans kemoterapi gördüm. Sürecim ağır ilerledi. Özellikle bu hastalıkta güçlü olmak çok önemli. Amacım benden sonra bu hastalığa yakalanan kadınlarımızın daha tedbirli ve bilinçli olması. Bunun için mücadele etmeye devam edeceğim” diye konuştu.
Demet Işıl yaşadığı süreci, “Yakalanmadan önce de Youtuberdım. O yüzden insanların tanıdığı biri olarak bir gün karşılarına çıktım ve dedim ki ‘ben bundan sonra olur muyum bilmiyorum ama hastalandım.’ O süreci çok şeffaflıkla yayınladım. Yayınlama sebebim bir içerik üreticisi olmam değildi. Oğlum 2 buçuk yaşındaydı. Onun annesinin mücadelesini görmesini istedim. O dönemde çok büyük kayıplar yaşadım. Tabii ki onlar hala daha benim yüreğimi çok sıkıştırıyor. Ama her zaman söylediğim gibi hastalıkla yaşamıyorum ama bu gerçeği unutmuyorum. Benden sonra gelecek olan insanlar için de ‘bir gün senin gibi olabiliriz’ denmesi için aslında varım ve bu ortamlarda bulunuyorum. Normalde bizim gibi hastalık atlatmış insanlara çok iyi gelmiyor bunlar çünkü. Hikâyemin herkese umut olmasını istiyorum” şeklinde anlattı.
Hayatının spor ile geçtiğini, 39 yaşında ise meme kanseri tanısının konduğunu dile getiren Milli atlet Nagihan Karadere, “Yapılan kontrollerde hem meme hem de rahim kanseri olduğumu öğrendim. İlk öğrendiğimde rüyada gibiydim. Yaşadığım süreç çok zorlu ve ağır bir süreçti. Bu süre içerisinde hep kızımı düşündüm. Normal hayatıma dönmek için çok mücadele verdim. Düşüncelerimi her zaman pozitif tuttum. Olumsuz bir düşünceyi hayatımdan çıkardım. Sağlığımız için herkes elinden gelenin fazlasını yapmalı” dedi.
Hikâyesini anlatırken gözyaşlarını tutamayan Karadere,” Kadınlar belirten her zaman çok güçlü. Zaten sporcu olduğum için düzenli check uplarım yapılırdı. Ancak vücudumda bir gariplik hissettim ve bu defa kendiliğimden yaptırdım. İçime doğdu sanırım. İnsan kendine böyle bir şeyi yakıştıramıyor tabii. Bakıldığında ekranda her yerimiz kas, fizyolojik olarak her şey mükemmel. Dış görüntü on numara ama içeride neler olduğunu hiç hissettiremiyor. Testleri yaptırıncaya kadar” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ebru Karcı, “Meme kanserinde tüm kanserlerde olduğu gibi erken teşhis önemli. 20 yaşından sonrası için Dünya Sağlık Örgütü de KETEM uygulamalarımız da yurdumuzda meme kanserinde kendi kendine muayeneyi yıllık olarak önermekte. 3 yılda bir de mutlaka doktor tarafından muayene önerilmektedir. Ama radyolojik tetkik olarak 40 yaşından sonra mamografi mutlaka olmazsa olmaz. Her kadının çektirmesi gerek. İnsanlarda şöyle bir yanlış var; mamografi meme kanseri riskini artırır diye düşünüyorlar. Benim de bazı hastalarım bu konuda endişe yaşıyor. Ama bununla ilgili dünyada birçok çalışma var. Kesinlikle arttırmadığı gibi erken teşhise vesile oluyor. Hastalar ilaca maruz kalmadan erkenden tedavi olabiliyor” açıklaması yaptı.
“Her 8 kadından birinde olduğu gerçeğini bilmek gerekir” diyen Karcı şunları söyledi: “Polikliniğe geldiğinde bu durumdan kaçan birçok hasta var. Çoğunun çocuğu, hayattan beklentisi var. İnsan tümör tanısı koyulduktan sonra sanki gerçekten de çok kötü bir sürece girecek gibi düşünüyor. Ama erken evre önemli. Evre 3’ler dahi bizim için erken sayılabilir. Öncesinde tedavi verip küçültüp sonrasında ameliyata bunu taşıyabiliyoruz. Keza evre dört kanserler için bile bu artık kürlerden bahsedemezsek bile daha akıllı ilaçlar var. Daha kronikleşti bu süreç. O yüzden de bence çok korkmamalı. Bir an önce doktora başvurmaları gerekiyor.”
(İHA)