havadurum

Türkeş; "Risk yönetiminde çok zayıfız"

Çanakkale'de meydana gelen yangının ardından yaralar tam olarak sarılmış değil. Türkiye'nin son zamanlarda yaşadığı en büyük yangınlarından birinin yaşandığı Çanakkale'de çok fazla hayvan telef oldu, ormanların ekolojik sistemi bozuldu. Konuya ilişkin konuşan Tema Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş; "Risk yönetimi ve kriz yönetimini eşit derecede ve bunun altındaki döngüleri de eşit derecede ele almamız gerekiyor" dedi.

851

22 Ağustos'ta Damyeri Mevkii'nde başlayan ve 24 Ağustos'ta kontrol altına alınan yangının ardından yaklaşık olarak 6 bin 500 hektarlık bir alanın zarar görmesiyle beraber, ormanların yanı sıra birçok hayvan da hayatını kaybetti ya da büyük zararlar gördü. Tema Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş meydana gelen yangının ardından Çanakkale OLAY Gazetesi'ne yaptığı özel açıklamada, inan yerleşkeleriyle tarım alanlarının bu kadar iç içe olmaması gerektiğinin altını çizerek; "bu yangın bize şunu gösterdi; insan yerleşkeleriyle orman parçalarının yeni tarım alanlarıyla bu kadar iç içe olduğu bir dünyada iklim değişiklikleri koşullarıyla bu şekilde yaşayamayız" dedi.

"İklim koşullarında her şey eskisinden çok daha tehlikeli"

Çanakkale'de çıkan yangında maddi hasarın yanı sıra birçok orman ve hayvan zarar gördü. Bu sene 2-3 tane yağışın dışına bir yağış olmadığı ve poyrazın da kurak ortamla yan yana gelmesi sonucunda yangının çıkmasının oldukça olağan olduğuna değinen Tema Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş; "Yangın aslında saf ormanlar içinde olmadı, Kızılkeçili yangınının ardından Kayadere yangını 6 bin 500 hektar büyüklüğünde bir yangın. 2021'deki gibi büyük orman yangınlarını saymazsan 2020 öncesi Türkiye'nin yıllık ortalaması 9 bin hektar, bunun 6 bin 500'ünün yaklaşık yüzde 50'si de şiddetlidir ama şöyle bir şey Ağı Dağı gibi Dumanlı Dağı gibi Kaz Dağı gibi saf bir orman değil, meşelikler kızılçamlar, anızlar, makiler, çiftlikler, hayvan damları ve köyler kültürel miras sayılabilecek şeyler de yandı aslında. Ama bu yangın bize şunu gösterdi; insan yerleşkeleriyle orman parçalarının yeni tarım alanlarıyla bu kadar iç içe olduğu bir dünyada iklim değişiklikleri koşullarıyla bu şekilde yaşayamayız. Ben uyardım neredeyse adres verdim orman içi tarım alanları orman yerleşmeler köy, bu yangınların hepsi öyle çıktı, iklim koşullarında her şey eskisinden çok daha tehlikeli. Neden? Mesela bu sene ne oldu yaklaşık haziran başından beri 2-3 yağış haricinde neredeyse hiç yağış olmadı. Son 1 aydır kuvvetli poyraz var. Poyraz zaten sıcak kurak yaz mevsimi üstüne her tarafı kuruttu, yanıcı maddeyi tutuştuğunda patlayıcı bir madde haline getirdi ve burada yaşadığım için biliyorum. Her an çıkabilecek bir yangının acısıyla günlerce durdum, bu koşullarda çıkarsa yangının büyüyeceğini biliyordum" şeklinde konuştu.

"Yangın çıktığında ilk 3 saatte söndürecek bir teknik kapasite yok"

Yangın süreçlerine tam olarak hazır olunmadığını vurgulayan Türkeş; "Bir yangın mevsimi var eskiden beri temmuz ağustos Türkiye'de ve Çanakkale yöresinde yangınların en sık çıktığı 2 ay. İklim koşullarına bağlı bundan sonra çıkacak yangınlar bizim yöremiz için de Türkiye'nin her yeri için de büyük yangınlara dönüşebilir. Yönetimi denetimi söndürülmesi büyük yangınlara dönüşebilir. Bu yıl burada böyle oldu aslında. Çok üst üste geldi bir yangın için bütün koşullar uygundu, iki aydan beri basında kendi hesaplarımda uyarılarda bulundum ama bir alarm durumunda bulunulamadı ne yazık ki, yani kamunun elindeki bütün olanaklar o dönemde ama özellikle poyrazın çok kuvvetlendiği kuraklık olduğu o dönemde kırmızı alarm durumunda olması gerekiyor çünkü o dönemde çıkan yangın büyür. İki yangın da öyle oldu. Birinin söndüğü yerde doğal olarak öteki başladı. Şimdi burada başka bir şey var, bu yangın bize bir şey daha gösterdi. Biz artık eskisi gibi yaşayamayız Orman çevrelerini temiz tutmak zorundayız, bu yangında gördük yangın damın içine kadar giriyor. Bu yangında biz hazır değiliz onu gördük. Dünyanın hiçbir ülkesinde yangın için gönüllü müdahale edildiğini bilmiyorum. Bu çok güzel bundan kahramanlık hikayeleri de çıkar ama olay bu değil, olay yangının çıkmaması, çıktığında da hemen söndürülmesi gerekiyor. Çanakkale yöresinde de gördük. Yangın çıktığında ilk 3 saatte söndürecek bir teknik kapasite yok, neden yangın 3 gün sürd,ü o küçücük helikopterlerin taşıdığı su kapasitesi yetersiz. Bir başka konu ABD ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi geçici işçilerle bu iş olmaz. Mevsimlik işçinin orman koruma ve yangın söndürmeyle ilgili ciddi bir eğitimi yok orman genel müdürlüğünün yangın söndürme ekipleri kalıcı kadrolu, eğitim almış hem orman muhafızı hem orman koruma orman ekosistemini koruyabilecek temel bilgilere sahip, aynı zamanda yangın yönetimi yani yangının denetlenmesi, söndürülmesi, soğutulması yangına ilişkin ayrıntılar insan yangın ilişkileri konusunda eğitilmiş bizim orman koruma ve yangın söndürme denetleme ekipleri oluşturmamız gerekiyor, bu da yok. Mevsimlik işçilerle bu yapılamaz, yapılamadığı da ortada. O zaman herkes koşturuyor ama böyle Çanakkale'de yaz döneminde alarm döneminde 500 tane çalışan olsa asker gibi itfaiye gibi yangın olmadığında eğitim yapan yangın olduğunda yangına koşan, orman itfaiyesini de içeren bir sisteme ihtiyacımız var bunlar büyük eksiklikler" ifadelerini kullandı.

"Ormanı korumadan su kaynaklarını koruyamazsınız"

Zarar görenin sadece orman değil orada yaşayan canlıların da ekolojik sistemlerinin de zarar gördüğünü dile getiren Türkeş; "Burada milyonlarca canlı yandı içimiz yandı, ciddi kayıp oldu. Orman alanı için özellikle Kızılçam kendini onarabiliyor, ormanın kendini yenileme kapasitesi maki çalılarının da katkısıyla kızılçamda çok yüksek. Dolayısıyla hemen bu alanları koruma altına almak gerekiyor. Bunların bir kısmını doğal gençleşmeye bırakmak gerekiyor; kayalık, tepelik, dağlık, toprak örtüsünün yeterli olmadığı dik yamaçların bulunduğu, toprağın daha az olduğu erozyona uğramış yerlerde de ağaçlandırma tekniğiyle oraların ağaçlandırılması mümkün ama bu alanlar korunurken de yangın koruma zonlarının da mutlaka oluşturulması gerekiyor, bunların çevresinde de yanıcılığı daha düşük olan ağaçlandırılma da olmalı yani kızılçam ormanlarının içerisinde yangın ormanları var, o yangın koruma ve yangın denetlenmesini kolaylaştıran alanların denetlenmesi gerekiyor. Yanıcılığı daha düşük olan yeşil yapraklı ağaçlarla sınır oluşturulması gerekiyor. Kaybımızı sayı olarak bilmiyoruz ama şunu hemen söylüyoruz; milyonlarca canlı yandı, üremek için göçle bir yere giden kuşların yuvaları çok önemli, önümüzdeki yıl gelip bulacakları bir yuvaları yok özellikle göçmen kuşların önemli bir bölümü birkaç yıl buraya gelmezler. Orman sadece ağaç değil ormandaki ekolojik ilişkiler yangında bozuluyor. Burada kayıp çok, burada yapılacak şey korumak, en önemlisi korumak. En önemlisi bu kadar geniş bir alanda demokratik katılımcı bir yaklaşımla aslında bunun halkla da paylaşılması gerekiyor. Yani bu eksik Türkiye'de. Yangında sadece kamu söz sahibi oluyor. Yangında 6 bin 500 hektar yanmış ve bunun içerisinde köylüler var, orada tarım yapan çiftçiler var, dışarıdan gelen insanlar var, onların da söz hakkı olmalı. Öyle düşünüyorum. Bu yıllardan beri var, bende her sene yazarım, ben yazdıktan sonra bakanlardan biri düzeltti cümlesini. Can kaybı yok cümlelerini duyuyoruz. Ormanı korumadan su kaynaklarını koruyamazsınız. Onu koruyamazsanız oradaki biyoçeşitliliği koruyamazsınız, tarımsal ekosistemleri koruyamazsınız, arı böcek yoksa meyvecilik yapamazsınız, yani tozlaşmayı kim yapacak dolayısıyla kayıplar çok, yani buradaki kaybı kimse küçümseyemez, sayılarla da açıklayamaz ama buradan ders çıkarmak gerekiyor. Biga dağı Dumanlı dağı... yangına daha açık özellikle Kaz Dağı'nın güney yamaçları Madra Dağı'nın güney yamaçları büyük orman yangınlarına daha açık hakle geldi Önümüzdeki 30 40 yıl içerisinde 100 yılın ortasına geldiğimizde aslında bugünkünden daha kurak bir iklimle karşı karşıya geliyoruz ve bu da büyük yangınlara daha elverişli hale getiriyor. Yangına elverişli hava durumu tipini anlayacak uzman personel yok. Bizde kamu kurum kuruluşlarının simi neyse o isme uygun bir mühendislik alanı her şeyi onlara yaptırmaya çalışıyorlar. Bu zamanda bir meslek bunu yapamaz ki mesela ben suçlama dilini hiç sevmem. Ben isterim ki konuşulsun bunlar mesela yangın çıktı biz bu yangını konuşabilmeliyiz. Bir sürü ilgili kurum var biz bu yangını konuşmalıyız. Yangınların büyük bir kısmı insan etkisiyle çıkıyor. Neyi daha iyi yapabilirdik hatalarımı var mıydı bunlar konuşmak lazım. Çözüm olmazsa bir zaman sonra yine yangın çıkacak" diye konuştu.

"Biz kriz yönetiminde pek çok ülkeden müdahalede daha iyiyiz"

Yangına hazırlık sürecinde pek iyi bir millet olmadığımızı öte yandan yangına müdahalede gerçekten gözümüzün karardığını belirten Türkeş; "Özellikle bu yüksek alanlar Kazdağı başta olmak üzere buraların su kaynağını oluşturuyor. Şimdi bu yörede, yöre içinde de yer değiştiren canlılar var bir kere o yöre içindeki harekette zayıflama oldu. Göçmen kuşlar geliyor, Biga yarımadası zengin bir bölge. Kuşların bir kısmı evlerini kaybetti ne yazık ki karacalar yandı tavşanlar yandı kuşların bir kısmı kaçtı, şöyle söyleyeyim orada yırtıcı kuşlar var onlar sürüngenleri yiyor, sürüngenler diğer böcekleri yiyorlar, bu ilişki bozuldu. Orada diyelim tilki vardı onlar leşleri ve hastalıklı hayvanları yiyordu o bozuldu. Dar alanlı göç alanları zarar gördü. Kazdağı yöresiyle de dolaylı olarak etkileşim olduğu için olumsuz oldu. Türkiye'de orman yangını meselesi çok eskiden beri var ve Türkiye'de kamu kuruluşları mesela Tema yangınlarla ilgileniyor, yanan alanlarla yangın sonrası ağaçlandırılması ama bizde temel sorun o sadece orman yangınları açısından değil mesela biz genellikle risk yönetiminde çok zayıfız. Biz risk yönetiminde başarılı değiliz pek çok ülkeye göre, bizde kahramanlık da var seviyoruz da böyle şeyleri, vatanseverlik, doğaseverlik de var. Afet olduktan sonra geçmişten gelen bir kamu kurum kuruluşları silahlı kuvvetler, polis, vatandaşlar, sivil toplum elinden geleni yapıyor, yani can siperhane bir şekilde hayatına mal olsa bile bunu yapıyor. Biz kriz yönetiminde pek çok ülkeden müdahalede daha iyiyiz. Müdahalede yine de iyiyiz her şeye rağmen afet riskinin azaltılması bir döngü. Risk yönetimi ve kriz yönetimini eşit derecede ve bunun altındaki döngüleri de eşit derecede ele almamız gerekiyor. Yangın çıkmasını önleyelim, çıkarsa da tepesine çökelim. En büyük yangın olma olasılığının bile o hale gelmemesi için önceden önlemler alınabilir. Yangına elverişli hava tiplerinden söz etmiştim, bunları belirlersiniz ve beklersiniz. Bu Türkiye'nin neresinde olacak? Çanakkale'nin kuzey kıyılarındaki sırtlarında uzun zamandan beri sıcak, kurak ve poyrazlı hava durumu tipi var bütün gücünüzle gözlem gücünüzü denetim gücünüzü orada yoğunlaştıracaksınız, kırmızı alarm vereceksiniz, bir anız yangını çıktı diyelim ya da piknik yangını çıktı, hemen söndürülmek zorunda yoksa 5 saat sonra az önce tanımladığım hava tipleriyle yangını denetlemek çok zor oluyor. İyi ki o dönem tek yönden esti mesela ben o günlerde lodos çıkmadığı için çok mutluyum" dedi. (Seçkin Sağlam - Dilan Kaynak)

Paylaş