Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Çanakkale Şube Yönetimi tarafından, tarımsal ürünlerde uygulanan yanlı politikalara yönelik basın açıklaması yapıldı. 2018 yılı Nisan ayı son 38 yılın en kurak 2’nci Nisan ayı olduğunu belirten Şube Başkanı Türker Savaş; “Ekilmiş hububatta kuraklık kaynaklı verim düşüklükleri trajik olabilir” dedi. Tarımsal sorunların sadece iklim faktörü ile sınırlı olmadığını ifade eden Savaş, yanlış tarım politikaları nedeni ile üreticilerin tarımsal faaliyetlerine son vermek zorunda kaldığını söyledi. Toprak Mahsullerine neden sıfır gümrük vergisi ile ithalat izni verildiğini soran Savaş, Ziraat Odaları Genel Merkezi veya yerel birimlerin bu uygulamalara neden yüksek sesle karşı çıkmadığını ifade etti. Tarım ürünlerine ithal yetkisi verilmesini ve girdi maliyetlerinin yükselmesinin üreticilere yapılmış en büyük haksızlık olduğunu belirtti. Savaş; “İthalatın önü açılarak birkaç kişiye rant sağlanacak karşılığında ise tarım sektöründe büyük bir yıkımın önü açılacaktır” dedi. Bu dönemin hububatta su ihtiyacının en çok yaşandığı dönem olduğunu vurgulayan Savaş; “Ekim 2017 ile Mayıs 2018 arasında toplam yağış, uzun yıllar ortalamasının yaklaşık yüzde 4 üzerinde gerçekleşmesine karşın 2018 Nisan ayı içinde düşen yağış uzun yıllar ortalamasının yüzde 74 altında gerçekleşmiştir. 2018 yılı Nisan ayı son 38 yılın en kurak 2’nci Nisan ayı olmuştur. Bilindiği gibi, İlimizde Nisan ayı hububat üretiminde başaklanma-süt olum evrelerinin gerçekleşme dönemidir. Bu dönem hububatta su ihtiyacının en yüksek olduğu dönemdir. Bu evrede yeterli su alınmaması verimde büyük kayıplara yol açabilir. Sulama olanağı olan yerlerde kuraklığın bu etkisi sulama ile görece olarak azaltılabilirken sulama olanağı olmayan ve özellikle kıraç arazilerde ekilmiş hububatta kuraklık kaynaklı verim düşüklükleri trajik olabilir” dedi.
“Tarımsal sorunlarımız sadece iklim faktörleriyle sınırlı değildir”
Hükümetin yaptığı tarım politikalarını eleştiren Savaş; “İçinde bulunduğumuz tarımsal üretim yılında kış döneminin sıcak geçmesi buğday alanlarında büyük verim kaybına yol açan süne zararlısı yoğunluğunda aşırı artışa yol açmıştır. Ayrıca hububatta mantar ve pas hastalıkları kaynaklı verim kayıpları görülme riski de yüksektir. Tarımsal sorunlarımız sadece iklim faktörleriyle sınırlı değildir. Ne yazık ki tarım politikalarımız tarımsal üretimimizin ülke ihtiyaçlarımızı sağlıklı, doğayla dost ve sürdürülebilir şekilde karşılamasını sağlayacak planlamadan uzaktır. Tarımsal girdi fiyatlarının yüksekliği, tarımsal ürünlerimizin ithal edilen ürünlerle rekabet etmeye olanak bırakmamaktadır. Bu nedenle insanca yaşamını sürdürebilecek bir kazanç elde edemeyen üreticilerimiz tarımsal faaliyetlerine son vermektedirler” dedi.
“Tarımdaki ürünlerde yüzdeler düşürülürken ithalat yükseldi”
Tarım ürünlerinde gümrük vergilerinin düşürülmesinden sonra ithalatın arttırıldığına dikkat çeken Savaş; “27 Haziran 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararıyla buğdayda yüzde 130 olan gümrük vergisi yüzde 40’a, arpada yüzde 130 olan gümrük vergisi yüzde 35’e düşürülmüştü. Yine Mısırda yüzde 130 olan gümrük vergisi yüzde 25’e, canlı hayvanda yüzde 135 olan gümrük vergisi yüzde 26’ya, büyükbaş etlerinde yüzde 100’e, yüzde 225 olan gümrük vergileri yüzde 40’a düşürülmüştü. Ardından 29 Temmuz 2017 tarihli Resmi Gazetede yer alan Bakanlar Kurulu Kararı ile Toprak Mahsulleri Ofisine 2018 yılı hasat dönemi öncesine kadar gümrük vergisi alınmaksızın 750 bin ton buğday ve mahlût, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır ve 100 bin ton pirinç ithal yetkisi verilmiş. Et ve Süt Kurumuna ise yine sıfır gümrük vergisi ile 5 yüz bin baş büyükbaş hayvan, 475 bin baş koyun ve keçi, 95 bin ton et ithal etme yetkisi verilmişti” ifadelerini kullandı.
“Ülkeyi, mutlak ithalatçı bir ülkeye döndürme çabası nedendir?”
Açıklamasında, kimi tahıllar için Toprak Mahsullerine neden sıfır gümrük vergisi ile ithalat izni verildiğini soran Savaş; “Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi olarak bizler konuyu gündeme getirmiş ve sormuştuk. Ülkemizde hasat başlamışken buğday, arpa ve mısır ithalatı için gümrük vergilerinin düşürülme nedeni nedir? Buğday taban fiyatları neden hasat öncesinde açıklanmamış ve taban fiyat açıklanırken maliyetler dikkate alınmamıştır? Neden kimi ürünlerde hasat devam ederken kimilerinde ise henüz başlamamışken Toprak Mahsullerine sıfır gümrük vergisi ile kimi tahıllar için ithalat izni verilmiştir? Neden, Kurban Bayramı öncesinde Et ve Süt Kurumuna sıfır gümrük vergisi ile canlı hayvan ve et ithalatı izni verilmiştir? Kendine yetebilecek tarımsal üretim potansiyeline sahip bir ülkeyi, tarımsal ticarette mutlak ithalatçı bir ülkeye döndürme çabasının nedenleri nelerdir? Ziraat Odaları Genel Merkezi veya yerel birimleri doğrudan üyelerini hedef alan bu uygulamalara neden yüksek sesle karşı çıkmamaktadırlar?” dedi.
“Birkaç kişiye rant sağlanırken, büyük bir yıkımın önü açılacak”
Tarım sektöründe uygulanan yanlış politikaları eleştiren Savaş; “Bu sorularımıza bu güne dek bir cevap alamadık. Konuyu unutmadık ve takipçisi olmaktan da vazgeçmedik. Kamu kurumlarına gümrük vergisiz tarım ürünü ithal yetkisi verilmesi, girdi maliyetlerini düşündüğümüzde üreticilerimize yapılmış büyük bir haksızlıktır. İthalatın önü açılarak birkaç kişiye rant sağlanacak karşılığında ise tarım sektöründe büyük bir yıkımın önü açılacaktır. Son 15 yılda buğday üretimimizde yüzde 20 verim artışı sağlanmış: ancak ekim alanlarında 17 milyon 280 bin 000 dekar bir azalma gerçekleşmiştir. Buğday üretimimiz ihtiyacımızı karşılamamaktadır. Ülke olarak üretimimizi arttıracak potansiyelimiz olmasına karşın üreticinin tarım dışına itilmesine neden olacak politikalar uygulanmaktadır. Yetiştirici örgütleri bu duruma sessiz kalarak vebalde suç ortaklığı yapmaktadırlar.” TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Şubesi olarak talebimiz tarımsal üretimde yerli üretici ve tüketiciyi koruyacak, sağlıklı, çevreyle dost ve sürekli bir tarımsal üretimi sağlayacak tarım politikalarının oluşturulması ve hayata geçirilmesidir. Gelecek yıllarda tarım sektörünü ilgilendiren konularda alınacak kararların sektörün tüm bileşenlerinin katılımlarıyla yapılacak değerlendirmeler sonrasında uygulanmasının yararlı olacağı düşünülmektedir” dedi.
(Eren Aşnaz)