Mavi çocuklar, pembe bulutlar asla sorgulanmamalı

Çimenlik Kalesi Muavenet-i Milliye Sergi Salonu`nda sergi açan dört kadın ressamdan biri olan Ceren Yılmaz, Çanakkale`nin mistik ve tarihi dokusunun sanatçıya ilham verici bir yönü olduğunu belirtti. Yılmaz ayrıca, kentte halkının ve idarecilerinin sanata yaklaşımının ise pozitif olduğunu söyledi.

1371
Çocukluk yıllarından beri resim tutkunu olan Yılmaz, “hemşirelik mi, resim mi?” diye bir seçim yapmak zorunda kaldığında resmi seçtiğini belirterek, çocukların sanat alanında desteklenmesive onların yaratıcılığının ve bu tutkusunun engellenmemesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, “Mavi çocuklar, pembe bulutlar asla sorgulanmamalı. Çocuk renklerini dilediğince, özgürce kullanmalı” dedi.
 
OLAY: Kendinizi tanıtır mısınız?
Yılmaz: 1987 Çanakkale, Yenice doğumluyum. Hüseyin Akif Terzioğlu Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi resim bölümünü bitirdim. 2009 yılında da ÇOMÜ Resim-iş Eğitimi Öğretmenliği’nden mezun oldum. Şu an çalışmalarımı evimde düzenlediğim atölyemde sürdürüyorum.
 
 
OLAY: Geçtiğimiz günlerde Çimenlik Kalesi`nde “Her Telden Bir Renk” resim sergisi açtınız? Serginin adını nasıl düşündünüz?
Yılmaz: Aslında pek çok isim düşündük. Tarzlarımız, konularımız farklı olduğu için isimsiz olmasını düşünüyorduk. Fakat tam da bu yüzden sergimizin bir ismi olmalıydı. Emine Gündüz arkadaşımız konuşurken böyle bir fikir attı ortaya ve hepimizin hoşuna gitti. Çünkü hepimiz sanatın içinde birer rengi temsil ediyoruz.
 
OLAY: Sergide kadın teması ve yörük kadınlar dikkat çekiyordu, Çanakkale bir ressamın gözüyle nasıl bir kent?
Yılmaz: Kadının hayata dair söyleyecek çok sözü olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple onlara bir kapı araladık. Çanakkale bir ressam için keyifli, aç bir kent. Ben hayattan detaylar yakalayıp çeşitli malzemelerimle sunuyorum. Bu ışıklı şehir de bana nefes oluyor. Çanakkale iyi bir dost. Yanımda olduğu sürece çiziyorum, siliyorum, renklerimle oynuyorum. Çanakkale şarkı söylüyor, rüzgarı renklerimi savuruyor, ben çiziyorum. Aslında Çanakkale bir ressam ve bana beni anlatıyor.
 
 
OLAY: Sergiyi 4 arkadaş açtınız, birlikte sergi açmak kimin fikriydi? Çalışmalarınızda ana tema neydi ve beklediğiniz ilgiyi gördü mü? Yeniden bir araya gelip sergi açmayı planlıyor musunuz?
Yılmaz: Sergimizi ben, Emine Gündüz, Gonca Gören ve Kadriye Uysal, birlikte açtık. Hepimiz uzun süredir bir sergi açmak istiyorduk. Kadriye arkadaşımızın teklifi üzerine kolları sıvadık. Çalışmalarımızda kadın teması ağırlıktaydı. Sergimiz çok yoğun ilgi gördü, özellikle gelenleri gezdirmek ve onlarla çalışmalarımız hakkında konuşmak hem bize iyi geldi hem de onları mutlu etti.
 
OLAY: Sergiyi açan 4 hanım sanatçı olarak normal zamanlarda da iletişiminiz devam ediyor mu? Aranızda rekabet oluyor mu, sanatta rekabet var mıdır sizce?
Yılmaz: Tabiki iletişimimiz her zaman devam ediyor. Rekabet her alanda var. Fakat sanatta rekabetten çok paylaşım olmalı. Rekabet paylaşımı engeller ve herkeste var olduğunu düşündüğüm, kişinin öne çıkma arzusunu perçinler. Bu da bence gelişime açık sanatçı beyinleri köreltir. Üretmeye, yakalamaya ve çizmeye doymayan bir beynim olduğunu düşünüyorum. Attığım her adım beni geliştiriyor fakat bu bana hiçbir zaman yeterli gelmiyor, gelmemeli de zaten. Eğer olumlu yahut olumsuz eleştiri almazsam, salt rekabet için yola devam etmek zorunda kalırsam renklerime haksızlık etmiş olurum. Bu yüzden sanatta gelişmek için müthiş bir paylaşım ve etkileşim önemli diye düşünüyorum.
 
 
OLAY: Resim sanatına ilginiz ne zaman başladı, resim dışında başka sanat dalına ilginiz var mı? Resim eğitimi almasaydınız, başka bir meslek düşünür müydünüz?
Yılmaz: Resme ilgim ilkokulda vardı. En değişik mekan, en değişik renk, en değişik konu arayışı içindeydim. Tabii bu duruma annemin de resim öğretmeni olmasının katkısı var. Müziksiz resim düşünemiyorum, müziğin de resim kadar etkisi var hayatımda. Hem Güzel Sanatlar Lisesi’ni hem de Sağlık Meslek Lisesi hemşireliği kazanmıştım. Ailem kararı bana bırakmıştı, çok düşündüm. Sonuçta hemşire olacaktım diyemiyorum, çünkü duygusallığım beni yine sanata götürürdü.
 
OLAY: İlerde hedefiniz neler?
Yılmaz: Öncelikli hedefim atanmak. Çocuklarla iletişimin bana ve sanatıma çok şey kattığına inanıyorum. Bunun için bir yandan KPSS’ye hazırlanırken bir yandan da kendimce düzenlediğim atölyemde çalışıyorum. Bunun yanı sıra yurtdışında dil ve sanat eğitimi almak istiyorum.
 
OLAY: Sergi açarken yer sıkıntısı çektiniz mi?
Yılmaz: Yer sıkıntısı çekmedik. Çok önceden irtibat kurmuştuk zaten. Sağ olsun komutanlarımız da bize çok yardımcı oldular. Çanakkale, gelişime açık ve sanatla ilgili bir kent olduğundan aslında her yerde sergi açılabilir. Hatta bu konuda bazı planlarım var. Sadece belirli yerler değil Çanakkale’nin her karesi sergi açmaya müsait.
 
OLAY: Çanakkale sanatla yeterince ilgili bir kent mi sizce?
Yılmaz: Çanakkale sanatla çok ilgili. Gerek mistik tarihi gerekse sosyo-kültürel yapısı şehrimizi, diğer şehirlere göre bir adım öne taşıyor. Çanakkale halkı ve idarecilerinin sanata olan desteğini de burada yadsıyamayız. Ancak Çanakkale bu çıtayı daha yukarılara çıkarmak için çalışmaya devam etmelidir.
 
OLAY: Sizce iyi bir ressam olmanın altın kuralları nelerdir?
Yılmaz: Kesinlikle hayal gücü ve görmek önemli. Eğer baktığınız yerde bir şeyler görüyorsanız bu harika bir başlangıçtır. Baktığımız, gördüğümüz, etrafımızdaki her şey bize renk veriyor. Şöyle ki hayata dair ipuçlarınız var ve oyun oynamak istiyorsunuz, renkler de size eşlik ediyor. Bol bol çizim, karalamalar, farklı bakış açıları. Zengin hayal gücü kitaplarla güçleniyor ve müzikle etkili bir anlatıma kendini bırakıyor. Bu tamamen kurgusal bir dünya ve istediğiniz her şey serbestse yaratıcılıkta sorun yaşamasınız.
 
OLAY: Genelde hangi tür resimler yapıyorsunuz?
Yılmaz: Ben üniversitedeyken sürrealizmden etkilenmiştim. İnsanların boyutuyla oynadım. Hepimiz hayatımızda olumsuz giden bir şeyler varsa cama konan bir sinekle uçup gitmek isteriz. Bir müddet hayatımıza ara vermek, bir kadının bu hayalinden yola çıkmıştım. Serüvenime köpeklerle devam ettim.Karakterlerim resimlerimdeki hayvanlardan küçük oluyor, onlarla oynuyordu ama aslında ben onlarla oynuyordum. Mezun olduktan sonra güncel sanatı araştırmaya başladım. Akrilik ve suluboya çalışmaya ağırlık verdim. Şu an çizgilerim daha özgür ve elimdeki malzemeleri her şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Ve konu olarak çıkış noktamdan çok kopamadım ve o sinek eserlerimin vazgeçilmezi oldu. Bir yerlerden çıkıyor resimlerimde kadınlarıma da cesaret veriyor.
 
OLAY: Resimle ilgilenen çocukların ebeveynlerine tavsiyeleriniz nelerdir? Resim tutkusu olan çocuğa nasıl yaklaşılmalıdır?
Yılmaz: Resim tutkusu olan çocuklar her zaman bana ilham vermiştir. Onların yaratıcılığının ve bu tutkusunun engellenmemesi taraftarıyım. Mavi çocuklar, pembe bulutlar asla sorgulanmamalı. Çocuk renklerini dilediğince kullanmalı, hayal gücü, yaratıcılığı sınırlandırılmamalı. Mümkünse onlara geniş çalışma alanları yaratılmalı. Çocuğun kendini dilediğince ifade etmesi zeka gelişimine önemli katkıda bulunur. Bırakalım çocuk sanatla buluşsun, renklere dokunsun, hayatımıza dokunsun. Tam anlamıyla özgürleşebildiği ortamında soluklansın.
 
OLAY: Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Yılmaz : Ben teşekkür ederim.
Paylaş