Matbaa, insanlık tarihinin en önemli icatlarından biridir. Bilginin yayılmasını, eğitimin artmasını, kültürel ve bilimsel ilerlemenin hızlanmasını sağlayan matbaa, dünyayı değiştiren bir teknolojidir. Peki, matbaayı kim icat etti? Matbaa ilk olarak ne zaman, nasıl ve nerede icat edildi? Matbaanın Osmanlı’ya gelişi nasıl oldu? Matbaanın tarihçesi, önemi ve gelişimi hakkında merak edilenleri sizler için araştırdık.
Matbaa, harflerin, resimlerin veya diğer şekillerin bir yüzeye basılmasını sağlayan bir makinedir. Matbaa, kâğıt, kumaş, deri, metal, plastik gibi malzemeler üzerine baskı yapabilir. Matbaa, kitap, gazete, dergi, broşür, afiş, kartvizit, etiket gibi basılı ürünlerin üretiminde kullanılır.
Matbaanın icadı, tarihte farklı zamanlarda ve farklı bölgelerde gerçekleşmiştir. Matbaanın ilk örnekleri, Uzak Doğu’da Çin, Kore ve Japonya’da görülmüştür. Bu bölgelerde, harflerin ağaç plakalar üzerine oyulması veya metal harflerin kalıplara dökülmesi yöntemleriyle baskı yapılıyordu. Çin’de ilk basılı gazete MS. 700 yılında, ilk basılı kitap da MS. 9. yüzyılda basılmıştır.
Matbaanın batıya yayılması ise Türkler ve Müslümanlar sayesinde olmuştur. Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türkleri, MS. 9. yüzyıldan itibaren matbaayı kullanmaya başlamışlardır. İslam coğrafyasının Türkler ve Çinliler ile irtibat kurması sonucu ise matbaa kullanımı İslam dünyasına geçmiştir. İslam dünyasında ahşap baskıyla yapılan birkaç örnek günümüze kadar ulaşmış olsa da matbaa tekniği pek fazla gelişmemiş ve baskılar uzun yıllar boyu el ile yapılmaya devam etmiştir2.
Matbaanın Avrupa’da icadı ise Alman mucit Johann Gutenberg’in eseridir. Gutenberg, 1450 yılında tek tek metal harflerle baskı tekniğini geliştirmiş ve modern matbaanın temelini atmıştır. Gutenberg’in matbaası, Avrupa’da Rönesans ve Reform gibi hareketlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamış, kilisenin otoritesini sarsmış, bilim ve sanatın gelişmesine katkı sağlamıştır3.
Matbaanın Osmanlı’ya gelişi, Avrupa’dan çok daha geç olmuştur. Osmanlı’da matbaanın gecikmesinin nedenleri arasında, Arap alfabesinin baskıya uygun olmaması, yazma kültürünün güçlü olması, dinî ve siyasî engeller, basılı kitaplara karşı duyulan güvensizlik sayılabilir.
Osmanlı’da ilk matbaa, Macar asıllı İbrahim Müteferrika tarafından 1727 yılında kurulmuştur. Müteferrika, matbaanın kurulması için padişah III. Ahmet’ten izin almış, din adamlarının itirazlarını gidermeye çalışmış, matbaasında çoğunlukla coğrafya, tarih, dil gibi konularda kitaplar basmıştır. Müteferrika’nın matbaası, 1745 yılında ölümüne kadar faaliyet göstermiş ve toplam 17 eser basmıştır.
Osmanlı’da matbaanın yaygınlaşması ise Tanzimat döneminde gerçekleşmiştir. 1831 yılında Takvim-i Vekayi adlı ilk resmî gazete yayınlanmış, 1860 yılında da ilk Türkçe gazete olan Tercüman-ı Ahval çıkmıştır. Matbaacılıkta kullanılan teknoloji de zamanla gelişmiş, 1874 yılında daktilo, 1884 yılında linotip, 1892 yılında da rotatif makine kullanılmaya başlanmıştır.
Matbaanın önemi, bilginin çoğaltılması, yayılması ve korunması açısından büyüktür. Matbaa, kitapların ucuzlamasını, okuryazarlığın artmasını, eğitim seviyesinin yükselmesini, kültürel ve bilimsel gelişmelerin hızlanmasını sağlamıştır. Matbaa, aynı zamanda siyasal, sosyal ve dinsel değişimlere de etki etmiş, insanların düşünce ve inanç özgürlüğünü artırmıştır.
Matbaa, tarih boyunca sürekli gelişim göstermiştir. 19. yüzyılda fotoğrafik baskı, 20. yüzyılda ofset baskı, 21. yüzyılda da dijital baskı teknikleri ortaya çıkmıştır. Günümüzde, internet, e-kitap, e-gazete gibi teknolojiler sayesinde matbaanın rolü değişmiş, basılı ürünlerin yerini elektronik ürünler almaya başlamıştır. Ancak matbaanın insanlık tarihi için yaptığı katkılar unutulmamalıdır.
(HABER MERKEZİ)