Mardin, zengin tarihî ve kültürel mirasıyla Türkiye'nin en özel şehirlerinden biridir. Şehrin her köşesinde, yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan tarihi yapılar göze çarpar. Bu yapılar arasında camiler, Mardin'in mimari ve kültürel dokusunu en iyi yansıtan eserler arasında yer alır. Mardin’in simgesi olan Ulu Cami başta olmak üzere, şehirde birçok tarihi cami bulunmaktadır. Her biri, döneminin mimari özelliklerini ve sanatsal detaylarını taşırken, aynı zamanda şehrin manevi atmosferine de katkıda bulunur. Bu makalede, Mardin’in en önemli camilerinin tarihî ve mimari özellikleri ele alınacaktır.
Şehrin simgesi Ulu Cami, Mardin'in en önemli ve en eski mabedidir. Cami, yaklaşık dokuz asırdır ayakta olan bir kültür mirası. Tarihî dokunun yoğun olduğu kent merkezinde, kentsel sit alanı içinde yer alan Cami, üstündeki yazıta göre 1176 yılında Artuklu Sultanı Kutbettin İlgazi zamanında inşa edilmiş. Artuklu Dönemi mimari özelliklerini taşıyan, dilimli kubbesi ve minaresiyle şehrin sembolü olan Ulu Cami, kayıtlara göre iki minareli inşa edilmiş, ancak bir minaresi günümüze ulaşmamış. Anadolu'daki çifte minareli camilerin ilk örneklerinden olan yapının bugünkü silindirik gövdeli süslü minaresi de 19. yüzyılda yapılmıştır.
Şehrin hemen her köşesinden dikkat çeken minare, Mardin denince akla ilk gelen görüntüler arasında.Erken dönem de özellikle güneydoğuda görülen mihrap önü kubbeli enine gelişen cami plan ve formunun çok önemli bir örneğidir. Yapının malzemesi düzgün kesme taştır. Ulu Cami'nin kubbesi dıştan yivle me tekniğiyle yapılmıştır. Bu teknik, ilk olarak bu yapıda kullanılmış ve sonra Mardin'de gelenekselleşmiştir.
Avlunun kuzeyinde bulunan eyvan içerisindeki Artuklu çeşmesi insan ömrünü simgeliyor. Çeşmenin şekli, suyun geniş ve dar kanallardan akışıyla insan ömrü anlatılıyor. Doğum, çocukluk, yetişkinlik ve ölümün tasvir edildiği mistik bir atmosfere sahip avlu âdeta yaşamınızı yeniden sorgulamanıza neden oluyor. Ulu Cami'yi özel kılan sebeplerden biri de Hz. Muhammed'in "Sakal-ı Şerif" inin burada bulunması. Ulu Cami hâlen ibadet ve ziyarete açıktır.
Cumhuriyet Meydanı'nın güneyinde bulunan Cami'nin yapım tarihi kesin olarak bilinmese de 15. yüzyıla tarihlen dirilir. Bahçesine basit, sivri kemerli bir kapıdan girilir, ana mekâna ise kuzeybatıdaki kapalı bölümden giriş yapılır. Güneyinde türbe yahut zikir yeri olduğu düşünülen çapraz tonozlu bir mekân bulunur. Mardin'deki cami ve mescitlerin genel özelliği olan enine yayılan bir plana sahiptir.
Cumhuriyet alanının güney kısmındadır. Taç kapısında yer alan yazıta göre 1371'de Artuklu Dönemi'nde, Abdüllatif bin Abdullah tarafından yaptırılan Cami'nin minaresi ise 1846 yılında dönemin Musul Valisi tarafından ilave ettirilir. Doğu girişinde gösterişli bezemelerle süslü taç kapısı, Mardin'deki kapıların en iyi korunmuş olanıdır. Minber ve mahfil, geç dönem Selçuklu ahşap işçiliğinin özgün örneklerindendir.
Savur Kapı’ da bulunan Cami’nin kitabesine göre Melik Mahmut Cami, 1312-1362 yılları arasında Artuklu Hükümdarı Melik Salih tarafından yaptırılmıştır. Halk arasında Cami'ye bu ismin veriliş nedeni ise Artuklu hükümdarı olan Melik Mahmut'un kabrinin burada olmasındandır. Cami'nin ana mekânın ortası kubbeli, yanları beşik tonozludur. Sivri kemerli bir taç kapıdan tonoz örtülü küçük bir mekânla avluya geçilir; avlunun kuzeyinde selsebilli bir eyvan yeralmaktadır.
Medrese Mahallesi'nde ana caddede bulunan Cami'nin altındaki depoda yağ küpleri bulunmuştur. Bu nedenle Bizans şapelinin üstüne yapıldığı düşünülmektedir. 11. yüzyıl kayıtlarında ise yapıyı Şeyh Mehmed Dinari adlı kişinin yaptırdığı yazılıdır.
Şehir merkezinde çarşı içinde bulunan Cami'nin adi 1540 tarihli vakıf kayıtlarında geçiyor. Yaklaşık 5 asırdır ayakta olan Cami, 19. yüzyılda onarım görmüştür. Bölgede sık rastlanan mihrap önü kubbeli yapıların gelişmiş bir örneğidir. Kare kaideli, sekizgen gövdeli minarenin şerefeden sonrası silindirik biçim alır ve sivri külahla son bulur.
Savur Kapısı'na giden yol üstündeki Cami'nin yapm tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, 16. yüzyıl kayıtlarında adı geçen Azaplar Ağası Mescidi' nin bu yapı olduğu düşünülüyor. Dikdörtgen planlı, beşik tonozlu Cami'nin girişi batıdadır.
Diyarbakır Kapısı'na doğru ana caddenin güneyindeki sokakta yer alır. Yazıtına göre 1724-1725 tarihinde yapılmıştır. Avlusu ve ekleri ile dikdörtgen bir alanı kaplayan Cami moloz taştandır.
Yeni Kapı Hamamı yakınında, evler arasında bulunan Türbe ve Mescit 15. yüzyıldan sonraya tarihlendirilir. Hazireli ve namazgâhlı küçük bir yapıdır. Son yıllarda onarılarak avlunun kuzeyine eyvan ve ekler yapılmıştır.
Mesken Mahallesi'nde bulunan külliye; cami, medrese, çeşme, hamam ve hastaneden oluşur, halk arasında Maristan adıyla da anılır. En erken tip medresesi ve şifahane örneklerinden biri olan Külliye, Anadolu'da külliye şeklinde inşa edilen ilk yapı toplulukları arasındadır. 1108 - 1112 yılları arasında Mardin Artuklu Sultani Necmeddin İlgazi' nin kardeşi Eminuddin' in başlattığı inşaat Sultan tarafından tamamlatılmıştır. Mardin'deki en erken tarihli Artuklu yapısı olarak bilinmektedir.
13. yüzyılın başlarında Artuklu Sultanı Melik Nasreddin Artuk Aslan tarafından yaptırıldığı düşünülüyor. Medrese yapılan eklemelerle öz günlüğünü yitirmiş durumdadır. Ancak zengin bezemelerinden izler yer yer görülmekte. Güneyinde küçük bir cami bulunan yapının minaresi 1916-1917 yıllarında Sarkis Lole tarafından yapılmıştır.
Caminin vakfiyesinde, 12. yüzyılda inşa edildiği yazmakta. Mardin’in en eski vakfı olan yapı, kare planlı tek katlı bir camidir. Üst örtüsü düz damdır. Hz. Muhammed’in 13. göbek torunu Zeynel Abidin’in adıyla anılan camide kendisinin ve kız kardeşi Sitti Zeynep’in makamı vardır. Nusaybin’in en önemli camisi olarak nitelendirilen yapı, kültür ve inanç parkı projesi ile Unesco geçici listesine girmiştir.
Anlatılanlara göre Selman-ı Pak (Selman-i Farisi) çocukluğunda Hıristiyanlığı benimseyerek ailesinin yanından ayrılır. Suriye’deyken ölüm döşeğindeki öğretmeni ona Hz Muhammed’in ortaya çıkacağını haber verince gittiği Arabistan’da, esir edilip satılır. Selman-ı Pak (Selman-i Farisi)’ın Medine’de İslam dinine girdiği ve Hz Muhammed tarafından özgürlüğüne kavuşturulduğu anlatılır. Hz Muhammed’i tıraş ettiği için de berberlerin piri olarak anılır. Burada bulunan mezarı, Kerbela’yı ziyaretten dönenlerin uğrak yeridir.
İlçenin en önemli tarihi mabedidir. Artuklu Ulu Camilerinin son klasik örneğidir. Açık renkli kesme taş ve tuğla kullanılarak yapılmış olan cami, önemli taş işçiliği örnekleriyle bezelidir. Kitabede belirtildiğine göre, caminin inşaatına 1200 yılında Artuklu hükümdarı Hüsamettin Yavlak Aslan’ın ölmeden önce verdiği emirle başlanmış ve 1204’te kardeşi Artuk Aslan zamanında bitirilmiştir.
1915 yılında yapılan cami, kalın duvarlı, avlulu bir yapı. Caminin ortasında küçük bir kubbesi bulunuyor. Caminin minaresi, Midyat taşından yapılmış silindir şeklinde. İki şerefeli olup bitkisel ve geometrik şekillerle süslenmiştir.
800 yılında yapılmış mihrabın üç tarafı bitkisel bezemelerle süslü bir camidir. Minaresi tek şerefelidir.
1915 yılında yapılan caminin, bir şerefesi bulunan bir minaresi vardır.
(ERHAN TAYLAN)