İş bırakan eğitim emekçileri, “Şiddete dur” demek için yürüdü

İstanbul'da bir okul müdürünün öğrenci tarafından öldürülmesinin ardından tepkiler devam ediyor. Çanakkale’de eğitim sendikaları, “Ölmek değil, öğretmek istiyoruz” diyerek Truva Atı’ndan İskele Meydanı'na yürüdü.

1787

İstanbul’da özel bir lisenin müdürünün eski bir öğrencisi tarafından öldürülmesinin ardından tepkiler büyüyor. Eğitim sendikaları, “Eğitimde şiddete hayır” demek için bugün 81 ilde iş bırakma eylemi düzenledi. Çanakkale’de de KESK’e bağlı Eğitim-Sen, Birleşik Kamu-Sen’e bağlı Eğitim-İş, Hür-Sen Konfederasyonu’na bağlı Hürriyetçi Eğitim-Sen ve Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası iş bıraktı. İl Milli Eğitim Binası önünde bir araya gelen eğitim emekçilerine çok sayıda demokratik kitle örgütü ve vatandaş da destek verdi. Çanakkale’de son yıllarda gerçekleşen en yoğun katılımlı sendikal tepkilerden birinin gerçekleştiği basın açıklamasında 4 sendika başkanı ortak basın açıklamasında bulundu. Basın açıklamasının ardından Truva atının önünden İskele Meydanı’na yürüyüş gerçekleştiren eğitim sendikaları sıklıkla, “Vur vur inlesin, Yusuf Tekin dinlesin”, “Öğretmen ölüyor, Bakanlık bakıyor” sloganları atıldı.

Şiddete dur demek için yürüdürler!

Islıklar ve sloganlar eşliğinde, “Ölmek değil, öğretmek istiyoruz” şiarıyla yürüyen öğretmenlere, Çanakkale halkı da yürüyüş boyunca destek verdi. Eğitim-Sen Başkanı İnal Akoğlu, Eğitim-İş Başkanı Serkan Serbes, Hürriyetçi Eğitim-Sen Başkanı Serkan Dal ile Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Başkanı Erkan Barikan okudukları ortak açıklamada, “İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır. Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz” diye sordu.

“Eğitim emekçileri okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir”

Açıklamada, “Artık yeter! Can korkusuyla çalışmak istemiyoruz. Can güvenliğimiz sağlansın, gerekli tedbirler alınsın” sözlerine dikkat çekilerek, Millî Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeğimizin değersizleştirildiği, mesleğimizin itibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan eğitim emekçileri okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir. Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci oluşu ne de failin uyruğu ile ilgilidir” denildi.

“Bu ülkede okulda öğretmen öldürüldü”

Şiddetin ve cinayetin tek bir faili olmadığına dikkat çekilen açıklamada, “Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur. Bu ülkede okulda öğretmen öldürüldü. Söz bitti” ifadelerine yer verildi.

“Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür”

Eğitim emekçilerine yapılan her saldırının ülkenin ve toplumun geleceğine yapılmış bir saldırı olduğunun altı çizilen açıklamada, “Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür. Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Unutmayalım ki, eğitimsiz bir toplum, karanlığa mahkumdur” sözlerine yer verildi..

“Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz?”

Eğitim emekçileri yaptıkları açıklamada Milli Eğitim Bakanı’na çağrıda bulunarak şu soruları sordu, “Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor? İktidarın ve MEB’in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır. Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz?”

“Atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesidir”

“Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor ve onları çok iyi tanıyoruz” sözlerine yer verilen açıklamada, “Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son bu cinayetin de azmettiricileri; öğretmenler çalışmıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır. Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler; liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlar, her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan mülki amirlerdir. Öğretmenliğin aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir. Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir. Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır. Bugün eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması işte bunların eseridir. Bunun için atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesidir” sözlerine yer verildi.

Eğitim emekçilerinin talepleri

Öğretmen sendikalıları taleplerini şu şekilde sıraladı,

  • "Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler ortaya çıkarılmalı, eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır.
  • Okulda şiddetin son bulması için MEB’i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.
  • Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır.
  • Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı hazırlanmalıdır.
  • Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır.
  • Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm okulların güvenliği sağlanmalıdır.
  • Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK’ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır.
  • İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam dersleri içeren öğretim programları hazırlanmalıdır.
  • Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyor, can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz!
  • Artık yeter! Can korkusuyla çalışmak istemiyoruz!”

Fotoğraflar: Sevi Gözay Uğurlu

(DAMLA YELTEKİN)
Paylaş