CHP Çanakkale Milletvekili ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi İsmet Güneşhan TBMM Genel Kurulu’nda Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifinin geneli üzerine söz aldı.
Güneşhan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Okullar açılalı tam bir ay oldu. Sayın milletvekilleri, veli olanların özellikle vicdanlarına buradan soruyorum: Evladınızı bir okula gönderirken ilk beklentileriniz neler olur acaba? Tabii ki önce temizlik, güvenlik ve iyi bir eğitim. Şu an ülkemizdeki devlet okullarında bunların hiçbiri maalesef yok. Okulların ne zaman açılacağı belli, öncesinde üç ay tatil var, sorunlar da belliydi. Peki, bu arada Bakanlık ne yaptı bu sorunlarının çözümüyle ilgili? Hiçbir şey yapmadı, koca bir hiç. Ağustos böceği misali diyeceğim ama ağustos böceği kadar bile olamıyorsunuz. Ağustos böceği en azından karıncadan yardım istiyordu. Siz belediyelerimizin okulları temizlemesinin önüne bile geçiyorsunuz, onların yapmak istedikleri yardımı reddediyorsunuz. Sayın Bakana ve bu saçmalığı savunanlara buradan soruyorum: Çocuklarımızı pis okullara göndermekle ne umuyorsunuz? Bu size ne kazandırıyor? Eliniz varsa vicdanınıza koyun.
Bakın, değerli arkadaşlar, bugün Türkiye'de 61 bin devlet okulu var. Bunların içinde kocaman büyük binaları olanlar da var yani 3, 4 hizmetliye ihtiyaç duyulacak büyüklükteki okullar. Aklımızla maalesef alay ediliyor. Okulların temizliği için alınacak kişi sayısı ise yalnızca 30 bin, üstelik bunlar günlük yevmiyeli yani günde 650 lira yevmiye verilmek isteniyor.
Sayın Bakan, buradan size ben sormak istiyorum: Evladınızı pis okullara göndermek ister misiniz? Peki, bu durumda başınızı yastığa rahatça koyup uyuyabiliyor musunuz? Siz çocukların en temel ihtiyaçları olan temizlik, güvenlik ve iyi bir eğitimi sağlayamıyorsanız niye oradasınız? Siz orada ne iş yaparsınız?
Gelelim kanun teklifine değerli arkadaşlar. Eğitimin gücü, eğitimin başarısı bir ülkenin bütününü ilgilendirir ve geleceğini belirler. Bu bakımdan, ülkemizin geleceğine de yön verecek olan nesillerin, yeni kuşakların yetiştirilmesi açısından son derece önemlidir. Bunun önemini en iyi bilenlerin başında ise kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk gelmektedir. Değişmez önderim Mustafa Kemal Atatürk, daha Millî Mücadele döneminde, savaşın tam da ortasında, 1921 yılında Maarif Kongresi'ni düzenlemiştir. Top sesleri Ankara'da, Mecliste duyulurken "Düşman askerleri kapımızda, bu toplantıyı erteleyelim." önerisi kendisine iletildiğinde, kararlılıkla "Hayır, bu kongre yapılacak." yanıtını vermiştir. Bu kongrede modern, çağdaş, laik, demokratik bir ülke için sağlam bir eğitim sisteminin temelleri atılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet ilan edildikten sonra da Atatürk, ülkenin zeki ve akıllı öğrencilerini ülkenin içinde bulunduğu zor ekonomik koşullara rağmen iyi bir eğitim almaları ve aydınlık bir neslin inşası için Avrupa'ya göndermiştir ve o öğrencilere şöyle bir telgraf çekmiştir değerli arkadaşlar: "Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum, gür alevler hâlinde dönmelisiniz." demiştir. Yine, bundan tam yetmiş altı yıl önce bu Mecliste bir yasa çıkarıldı. Dönemi Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in hazırladığı bu yasa, daha çok bilinen ismiyle "harika çocuklar yasası" idi. Bugün ülkemizin ve dünyanın en önemli isimleri Gülsin Onay, Ateş Pars, İdil Biret, ilerleyen yıllarda Fazıl Say gibi pek çok sanatçı bu yasadan faydalanmıştır.
Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi, bahsettiğimiz bu yasayı çıkaran ve böylesine geleceği aydınlatan düzenlemelere imza atan bu Mecliste bugün Öğretmenlik Meslek Kanununu konuşuyor olmak gerçekten acı ve utanç vericidir. Bu teklif Yusuf Tekin'in de ifade ettiği gibi Külliye'de, sarayda hazırlanmış bir tekliftir. Yasa yapma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisindedir, yürütme buna karışamaz; en azından, demokratik ülkelerde bu böyledir. Teklif hazırlanırken ne eğitim bilimcilere danışılmış ne sendikalara sunulmuş, acelece, acemice hazırlanmış ve karşımıza çıkarılmıştır. Dün hepimizin bildiği gibi, eğitim meslek grubunu güçlü bir şekilde temsil eden 6 büyük sendika teklifin geri çekilmesi ve bazı taleplerinin yerine getirilmesi için Millî Eğitim Bakanlığının önüne siyah çelenk bıraktıktan sonra yüce Meclisimize yürüyüp, yüce Meclisimizin önünde basın açıklaması yapmışlardır. Buradan ben Sayın Bakana seslenmek istiyorum: Bu sese kulak verin, gerçeklere kulağınızı tıkamayınız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adına "meslek kanunu" denilmiş ama nitelik olarak meslek kanunu özelliğini taşımıyor. Buna ancak "öğretmenliği bitirme kanunu" demek daha doğru olur. Öğretmenlerin yetiştirilmesinden istihdamlarına, görev başında gelişimlerine, göreve atanma, sosyal haklar ve emekliliğe kadar birçok konuyu kapsayıcı nitelikte olmadığını görüyoruz bu kanun teklifinin. Başta ekonomik zorluklar olmak üzere, öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin, velilerimizin ve okullarımızın yığınla sorunu var. Bunların çözümlenmesi beklenirken, bu kanunla, iktidarın kendilerine koşulsuz itaat edecek, sormayacak, sorgulamayacak, partizan öğretmenler yetiştirme telaşında olduklarını gördük. Üstelik kendisi gibi düşünmeyen öğretmeni sistemde öğütmenin yolunu bulduklarını da gördük. Oysa beklenen neydi değerli arkadaşlar bu kanun teklifinde? Güvenceli iş, eşit işe eşit ücret, mesleki itibar ve saygı; bu kanun teklifinde bunların hiçbiri yok, hiçbir beklentiyi karşılamıyor.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifiyle öğretmenin aldığı eğitimi ve diplomalarını yok sayıyorsunuz. Bugün 1 milyon öğretmenin öğretmenlik haklarını elinden alıyorsunuz, emeği yok sayıyor, cumhuriyet tarihinin en büyük umut ve gelecek hırsızlığını yapıyorsunuz. Bu kanun teklifinde "Mezunsun ama öğretmen değilsin. Ancak öğretmen adayı olabilirsin." diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi aynı zamanda çelişkilerle de dolu. İki arkadaş eğitim fakültesini bitiriyor, devlette öğretmen olmak isteyene "Sen henüz öğretmen değilsin, önce seni bir akademiye alalım." derken özel okula girmek isteyen öğretmene "Tamam, sen öğretmensin." diyorsunuz; bu çifte standart dünyanın hiçbir yerinde Afrika ülkelerinde bile görülmüş değildir. Millî Eğitim Akademisini kurup Bakana da sonsuz bir yetki vererek öğretmenlik mesleğinin itibarını yerle bir ediyorsunuz. Bu ülkede kırk yıldan beri öğretmeni eğitim fakülteleri yetiştiriyor. Eğitim fakültelerini yetersiz bulduğunuz itirafıyla akademi eğitimini zorunlu hâle getirip 1 milyon öğretmeni atama sorumluluğundan kaçıyorsunuz. Bu teklif öğretmenleri atama sorumluluğundan hileyle kaçma ve sizin gibi düşünmeyen öğretmenlerin sesini kısma teklifidir.
Yine, bu teklifle öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırıyor, değersizleştiriyoruz, ekonomik zorluklar içerisinde bırakıyorsunuz, saygın bir meslek olmaktan çıkarıyorsunuz; gerçi artık bunlara şaşırmıyoruz değerli arkadaşlar. Bakın, Sayın Bakan daha geçenlerde, Erzurum'da çok vahim bir açıklamada bulundu, aynen şunu dedi: "Dünyanın hiçbir tarafında bu kadar büyük öğretmen kitlesi kamu tarafından fonlanmıyor." Sayın Yusuf Tekin öğretmenin emeği karşısında aldığı maaşı "fonlamak" olarak değerlendiren bir Millî Eğitim Bakanı. 1 milyon 150 bin çalışma arkadaşına bu gözle bakan Yusuf Tekin'in ta kendisi aslında Millî Eğitimin beka sorunudur.
Yine, bu teklifte hiç adına rastlamadığımız bir grup var: Özel sektör öğretmenleri. Teklifin hiçbir maddesinde onlara dair bir çalışma yok, onların hak ve hukukunu koruyacağınıza patronların insafına bırakmış durumdasınız.
Bu kanun teklifinde ücretli ve sözleşmeli öğretmen uygulamasının, hâliyle emek sömürüsünün de devam ettiğini görüyoruz, modern kölelik aynen devam ediyor bu kanun teklifinde.
Komisyonda da üzerinde çok konuştuğumuz bir madde var ki akıllara zarar, o da 34'üncü madde. İktidarın istemediği veya okullarda öğrencisiyle ters düşen bir öğretmenin bu madde gereğince akademiye gönderilme, hatta yeniden yetersiz bulunması hâlinde öğretmenlik görevinden alınarak genel idare hizmetleri sınıfında bir göreve verilme riskini taşıyor. Bu madde, iktidarla aynı görüşte olmayan öğretmenin sesini kısma maddesidir, öğretmeni iş güvencesizliğine mahkûm eder.
Sözlerime son verirken bu teklifin laik cumhuriyetin bilimsel eğitim idealinden ve Atatürk devrimlerinden âdeta nefret ettiği ve bir rövanş peşinde koştuğu açıktır; bu teklif açıkça Anayasa'ya aykırıdır. Gelin, bu teklifi geri çekin, hep birlikte toplumun her kesimince kabul gören, tüm paydaşların görüşleri alınarak hazırlanmış bir teklif olarak ortaya çıkaralım.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.”
(BÜLTEN)