18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi`nin 104. Yılı’ dün, gün boyunca düzenlenen etkinliklerle kutlandı. Sabah, Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen çelenk sunma törenine katılan Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, 18 Mart Stadyumunda düzenlenen resmi törene katılmadı. Başkan Gökhan, konuşmasını geçen yıl olduğu gibi bu yılda sosyal medya üzerinden yaptı. Konuşmasında, Çanakkale’ye gelen misafirlere ve Çanakkaleli hemşerilerine seslenen Başkan Gökhan; “Bitmeyen kardeş kavgalarının, dinmeyen acı ve gözyaşının adresi Ortadoğu coğrafyasına barışın hâkim olması için Çanakkale eşsiz bir örnektir. Çanakkale’de bugün, hangi dini inançta, hangi siyasi görüşte, hangi yaşam tarzı tercihinde olurlarsa olsunlar; Kadınların, erkeklerin, gençlerin, çocukların, yaşlıların, Türklerin, Kürtlerin, Romanların, Pomakların, Yörüklerin, Batı Trakyalıların, Karadenizlilerin, hatta savaştan kurtulmak için kentimize sığınmış Afganların ve Suriyelilerin, saçlarının tek bir teline zarar gelmeden, yıllardır huzur içinde, barış ve kardeşlik içinde özgürce ve gururla yaşadıkları yerdir” dedi.
“Anadolu coğrafyasında yaşayan herkes Ata`dan Çanakkalelidir”
Konuşmasında Çanakkale Savaşı’nın ve zaferinin önemini anlatan Başkan Gökhan; “Çanakkale; tarihiyle destanlar, kalemiyle laik demokratik Cumhuriyetin ön sözünü yazmış bir kenttir. Çanakkale, 1915`te Gazi Mustafa Kemal Atatürk` ün önderliğinde binlerce Mehmetçiğin canıyla korunmuş, atılan her bir adımda yürekleri titreten bir kenttir. Tüm bu nedenlerle Anadolu coğrafyasında yaşayan herkes Ata`dan Çanakkalelidir. Bugün, ‘18 Mart Şehitler Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi`nin 104. yılı anma törenleri’ için bir aradayız. Yüreklerimiz, 104 yıl önce olduğu gibi yine her birlikte atıyor. Gelin şimdi bir süreliğine hep beraber 104 yıl öncesine gidelim. 104 yıl önce sanki siperlerdeymiş, sanki ölümle burun burunaymış gibi hissedelim. Yıl 1915, aylardan Mart. Zor zamanlardan geçiyor koca imparatorluk. Anadolu işgal altında; İngiliz, Fransız, İtalyan haritadan yer beğenmekte. Halk yoksul, halk perişan, halk gelecekten umutsuz… Yıl 1915, aylardan Mart, Çanakkale`de, hemen karşı kıyıda günler geçmek bilmiyor, Geceler soğuk, her bir olukta rüzgâr uğulduyor. Ancak Mehmetçik üşümeyi unutmuş, soğuktan hiç mi hiç şikâyet etmiyor. Kocaman yüreği sadece “vatan” diyor. Çünkü, ‘Mart`ın Sonu Bahar’, bunu çok iyi biliyor. Çanakkale alışık olduğu maviden uzak, gerdanı kıpkırmızı. Anadolu`da bir anne dua ediyor. Hiç görmediği, hiç bilmediği bir diyara giden, hiç dönmeyeceğini bildiği evladına; “Ey kınalı kuzum, ey kokusuna doyamadığım yiğidim. Korkma evladım, gözün arkada kalmasın. Sen bu vatan için en hayırlı evlatsın”. Mehmetçik anasından, babasından, yârinden uzakta. Yârinin yarım, bebesinin babasız kalacağının farkında. Anasının yüreğinin nasır bağladığını, yaşlı babasının da fazla dayanamayacağını biliyor. Ama şunu da biliyor; toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bugün ölüm sırası belki onda, ama yalnız değil ki, bütün Anadolu bu topraklarda. Galatasaray`ın aslanları cephede, Kabataş`ın yiğitleri de. Sivas`ın gençleri boş bırakmamış siperleri. Mektep binaları hastane olmuş, cepheden gelen yaralılarla dolmuş. Münevver hanımlarımız ve kızlarımız gece atölyede cepheye giyecek dikerken, gündüz hastanede kahramanların yaralarını sarmakta. Türlü imkansızlıkların içinde, eşit olmayan şartların, ateşin tam ortasında. Siperler sessiz, askerler birbirlerinin nefesini duyuyor. İki siper ortasına yaralı bir düşman askerinin yaralı bedeni düşüyor. Siperler suskun, siperler şaşkın. Bir Mehmetçik çıkıyor siperinden, yardıma koşuyor. Düşman askerini siperine taşıyor. O an anlaşılıyor ki, Mehmetçikte bu kocaman yürek varken, Çanakkale geçilemez. Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale, Orhaniye topa tutulmuş. Düşman saldırıyor. Büyük top mermiler acı ve ince bir çığlıkla göğü deliyor. Yahya Çavuş, emrindeki 68 Mehmetçik ile tek yürek olmuş. Seddülbahir`de 2000 kişiye karşı destan yazıyor. Seyit Onbaşı 215 kiloluk vatan yükünü sırtlıyor. Tarihin akışını değiştiriyor. Çanakkale, Nusrat Mayın Gemisi`nin sırrını saklıyor. Mehmetçik düşmanı püskürtüyor. Çanakkale tanımadığı gemileri derin sularına gömüyor, Çanakkale gururlu. Denizden geçmeyi başaramayan düşman, karadan saldırıyor. Mavi gözlü bir dev 19. Tümenin başında. Seddülbahir`e çıkan düşman bin pişman olmuş. Arıburnu tarihin kaderini değiştireceğinden henüz habersiz. Mustafa Kemal Conkbayırı`nda. 27. Alaydan geride kalan erlerin geri çekildiğini görüyor. Askerler! “Ben size taarruz emretmiyorum ölmeyi emrediyorum” diyor. Yürekli Mehmetçik düşmana direniyor. O gün Arıburnu`nda, Conkbayırında destan yazılıyor. Mustafa Kemal bir güneş gibi parlıyor. Dehası, zekâsı dillerde, yüreğindeki vatan aşkı yurdun dört bir yanına ulaşmış. Çanakkale sakin. Yaralarını sarıyor. Çanakkale, Mehmetçiğini, düşman askeriyle beraber koynuna alıyor, bir anne gibi uykuya yatırıyor. Ve tarihin kaydettiği en büyük liderlerden Mustafa Kemal, tarihe geçen şu satırları yazıyor mektubuna; “Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” dedi.
“Devletin içine çöreklenen çeteler, Cumhuriyetimize, demokrasimize kafa tutuyor”
Bugün ise başka acıların yaşandığını belirten Başkan Gökhan; Seneler geçiyor. Zamanında binlerin canıyla korunmuş bu topraklarda artık tatlı bir rüzgâr var. Kızıl topraklarda barışın çiçekleri gelincikler açmış, sükûnet hâkim. Savaşın yakıcı sıcağı bu topraklardan uzakta artık, ancak bugün başka türlü acılar yaşanıyor acımasızca, hunharca. Gençlerimiz yine şehit oluyor, bize uzak gizli kurguların, gizli emellerin cellatlığında. Öfke, nefret ve düşmanlık yine diz boyu. Bir zamanlar bu toprakları omuz omuza birlikte savunmuş ‘Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler’ birbirlerine düşürülmüş, sanki aynı vatanın çocukları değillermiş gibi. Devletin içine çöreklenen çeteler, Cumhuriyetimize, demokrasimize kafa tutuyor. Tam bir akıl tutulması yaşanıyor, cehalet takdir görüyor, liyakat yerlerde sürünüyor. Cehalet, ilkellik, vahşilik çocuklarımızı, kadınlarımızı öldürüyor. Allah`ın sessiz kulları hayvanlar, Allah`ın sesli kullarınca şiddete, tacize maruz kalıyor, acımasızca öldürülüyor. Tüm bu olumsuzluklara karşın, dünya tarihinin en acı savaşlarını bizzat bağrında yaşayan Çanakkale, bugün bizi bağrımızdan vurmaya devam eden öfkeden, nefretten, şiddetten, ötekileştirmeden kurtulmanın da yaşayan bir abidesi olarak dimdik ayakta” dedi.
“Emperyalizme karşı verilen mücadelenin en yalın halidir Çanakkale”
Uzak diyarlardan Çanakkale`ye gelen misafirlere seslenen Başkan Gökhan; “Biliniz! Vatan toprağı için gösterilen cesaretin, umudun, özgürlük ve bağımsızlık inancının en yüce göstergesidir Çanakkale. Emperyalizme karşı verilen mücadelenin en yalın halidir Çanakkale. Bu topraklara ilk defa ayak basanları, ilelebet bağrına basan yerdir Çanakkale. Asya ile Avrupa`yı birbirine bağlamakla yetinen değil, birbirleri arasında dostluk bağı kurandır Çanakkale. Bugün Barışa ve Özgürlüğe ev sahipliği yapandır Çanakkale” dedi.
“104. yıl önceki kızıl topraklarda şimdi kızıl gelincikler açıyor”
“Ey Çanakkale`de bir hilal uğruna savaşan kahramanlar. Sizler, tarihimizde ve yüreğimizde büyük izler bıraktınız” ifadeleriyle devam eden Başkan Gökhan; “Merak etmeyiniz, bizler, bıraktığınız emanete gözümüz gibi bakıyoruz. 104. yıl önceki kızıl topraklarda şimdi kızıl gelincikler açıyor. Ey Şanlı Çanakkale`min güzel insanları, en iyi sizler bilirsiniz. Emperyalizme karşı bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin baş temsilcisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ün liderliğinde; Bin bir ağıtla, bin bir gözyaşıyla, bin bir zorlukla korunmuştur bu topraklar. Bu nedenle, Ata`ya minneti ifade etmenin en güzel yolu; Barış için, özgürlük için, demokrasi için, adalet için, insan hakları için mücadele ederek. En büyük mirasımız olan Türkiye Cumhuriyeti`ni birlik ve beraberlik içinde, kararlılıkla sonsuza dek yaşatmaktır. Çünkü bizler; tarihin en zor sahnelerinde bile bu vatanı kurtarma inancından bir an olsun vazgeçmemiş bir liderin inancı ve kararlılığını taşıyoruz. Mücadelemiz büyük; her geçen gün barışa, adalete, aydınlığa beraberce, daha güçlü ve emin adımlarla yürüyoruz. Omuz omuza, birlik, beraberlik ve kardeşçe bir yaşam düşlüyor, bu yaşam için var gücümüzle çalışıyoruz” dedi.
“Çanakkale barış ve kardeşlik içinde yaşanılan yerdir”
Gökhan konuşmasına; “Çok Değerli Misafirler ve Çok Sevgili Hemşerilerim, Çanakkale gerçeğinin ülkemizin tüm bölgelerine, hatta dünyaya örnek olması için, daha da iddialı olacağız. Çünkü; bitmeyen kardeş kavgalarının, dinmeyen acı ve gözyaşının adresi Ortadoğu coğrafyasına barışın hâkim olması için Çanakkale eşsiz bir örnektir. Çanakkale bugün, hangi dini inançta, hangi siyasi görüşte, hangi yaşam tarzı tercihinde olurlarsa olsunlar; Kadınların, erkeklerin, gençlerin, çocukların, yaşlıların, Türklerin, Kürtlerin, Romanların, Pomakların, Yörüklerin, Batı Trakyalıların, Karadenizlilerin, hatta savaştan kurtulmak için kentimize sığınmış Afganların ve Suriyelilerin, saçlarının tek bir teline zarar gelmeden, yıllardır huzur içinde, barış ve kardeşlik içinde özgürce ve gururla yaşadıkları yerdir. Çünkü birlikte burada yaşamayı seçmişlerdir ve bizim için hepsi Çanakkalelidir. 3.000 yıl önce Troia`da, 104 yıl önce de Gelibolu`da Anadolu`nun dört bir yanından, bin bir farklı kültüründen gelip burada, Çanakkale`de, omuz omuza varoluş mücadelesi vermiş insanlarımızın anısını yaşatmak istercesine bu özgürlüğü ve bu gururu fazlasıyla hak etmiyor mu Çanakkaleliler?” ifadeleriyle devam etti.
“Şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum”
Başkan Gökhan son olarak; “Değerli Hemşerilerim. Tüm bu hislerimle her geçen yıl önemi giderek artan bu anlamlı günde; demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ü; Özgür ve bağımsız bir vatan için canlarını veren tüm şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. “Çanakkale`nin geçilmesine” dur diyerek, tarihin akışını ve dünyayı değiştiren Deniz Zaferimizin 104. yıldönümü hepimize kutlu olsun ve barış kültürümüz olsun” dedi.
(Eren Aşnaz)