Bir toplumun yüzyıllar boyunca geçirmiş olduğu değişimlerin izlerine en güzel icra etmiş oldukları sanatlar ile şahit oluruz. Bazı geleneksel sanatlar günümüze kadar gelmiş olmayı başarsa da kimisi ise zamanla kaybolmaya mahkum olmuştur. Bir yandan da geleneksel sanatlar toplumların kültürel yapılarını da içlerinde barındırır. Geleneksel sanatlar arasında en köklü geçmişe sahip olan sanat dallarından biri de keçedir. En eski keçe örneklerine Milattan Önce 3. yy. tarihinde İskit sanatlarından örneklerle Pazırık kurganından çıkarılan keçe halılar ile karşılaşıyoruz. Bu örneklerde genel olarak hayvan figürlerinin işlendiği görülüyor. Öte yandan ilk kez Homeros’un İlyada’sında bahsedildiği söylentileri de var. Eserde; “Eyi denenmiş ve deriden kenarlarla çevrelenmiş bir başlık (bu senin armağanındır Meriones) onun şakaklarını taçlandırdı, içi yumuşak yünlü idi, dibine keçe döşenmişti” Eserde geçen keçe başlığın tanrıları ve soyluların başlıkları olması ihtimalinin ise olduğu düşünülüyor. Orta Asya Türklerinin konar göçer, yerleşik hayattan uzak yaşam tarzlarında bir parça olarak keçe karşımıza çıkıyor. Keçenin yapısı sayesinde soğuk iklimlerin hakim olduğu dönemlerde ısınmak için kullanılırken, sıcak havalarda serinlik elde etmek için kullandıkları biliniyor. Ardından keçenin saray ve halk tarafından da kullanılmaya başlanan bir ürün olduğu düşünülüyor. Keçenin kullanım alanına gelecek olursak, oldukça geniş bir alana hakim; yolluk, yorgan, yastık, namazlık, yatak ve minder, paspas, matara kılıfı, külah, terlik, çizme, çorap, ayakkabı, pantolon, palto, kuşak gibi. Keçe günümüze sanayi alanının vazgeçilmez ürünlerinden biri haline geldi. Günümüzde ise insanlara keçe denilince bir önyargı oluşmuş olsa da zamanla bu önyargının ortadan kalkacağı düşünülüyor. Çanakkale’de Hande Sanat Atölyesi bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı Keçe Sanatçısı Hande Sümer Yıldırım, gazetemiz Çanakkale OLAY Gazetesi’ne yapmış olduğu açıklamalarında, geleneksel keçe sanatına dair merak edilenleri anlatarak, bu sanatın bilinmeyen yönlerine ilişkin detaylara değindi.
Geçmişin en köklü izlerini taşıyan sanat dallarından biri olan Geleneksel Keçe Sanatının ne olduğunu anlatan Kültür ve Turizm Bakanlığı Keçe Sanatçısı Hande Sümer Yıldırım; “ Geleneksel keçe, isminden de anlaşılacağı üzere geleneksel bir iştir, en eski sanatlardan biridir, tarihi çok bilinmemekle birlikte milattan önce 3 binlere dayandığı söylenmektedir. Yapılan kazı çalışmalarında da keçeye dair bulgular vardır. Keçe; koyun, kuzu yünlerinden yapılan bir sanattır, su, sabun, yün, güç, ısı yardımı ile yünlerin birbirine kenetlenmesi ile oluşan tekstil yüzeyidir” şeklinde konuştu.
Resimle keçenin birleşiminin kendisini oldukça etkilediğini dile getiren Yıldırım; “Buraya yerleşeli iki sene oldu öncesinde İstanbul’da yaşıyordum, 2014 ya da 2015 yılları arasında İsveç kurslarına gittim İstanbul’da, orada keçe eğitimleri almaya başladım, keçenin bu kadar geniş kapsamlı bir sanat alanı olduğu bilmiyordum ben de, eğitimlere başladığım zaman çok ilgimi çekmeye başladı, içine çekti beni, bir yandan da güzel sanatlar mezunuyum, resmi farklı bir materyalle yani yün ile yapma fikri bana çok cazip geldi, eğitimlerin ardından kendi kendime yapmaya başladı, ardından bu işi öğretebileceğimi düşündüm, akabinde atölye çalışmaları açmaya başladım. Geleneksel keçe ve keçe iğneleme üzerine eğitimler veriyorum atölyemde” ifadelerini kullandı.
Keçeye hangi alanlarda karşılaşılabileceğine açıklık getiren Yıldırım; “Çok farklı ürün çıkartılabiliyor, giyimden ev tekstiline, duvar panolarına, aksesuarlara, halıya gibi birçok ürün çıkartılabiliyor. Ben yoğun olarak keçe iğneleme yani hayvan portreleri üzerine ağırlık verdim çünkü resim yapmayı seviyorum öte yandan hayvanları da çok seviyorum ve boya dışında beni cezbeden bir malzeme olmuş oldu, elbette yapısı itibari ile hayvan portrelerine inanılmaz yakıştı, gerçekten yaptığımız resmi çok gerçekçi göstermeye başladı ve hayvandaki tüy hissiyatını vermiş oluyorsunuz, hayvanlara karşı olan ilgim bu işi benim için daha da cazip kıldı” diye konuştu.
Keçe ile resim yapmayı sevdiğini vurgulayan Yıldırım; “Sadece iğneleme üzerine çalışmalar yapmıyorum, geleneksel keçe üzerine de çalışmalar yapıyorum, Kültür Bakanlığı sanatçısıyım, somut olmayan kültürel miras taşıyıcısı diye geçiyor, geçen sene aldım bu unvanı, iğneleme ile alınan bir unvan değil, geleneksel keçeyi yapıyor olmanız lazım, bununla ilgili eğitimler veriyorum ve halen devam ediyor. Yaptığım işlerde insanlar, bu işi Hande yapmış diyorlar, benim de fark etmediğim bir şekilde yaptığım işlere yansıyor tarzım, ben keçe ile resim yapmayı seviyorum, sanırım tarzım da bu yönde gelişti. Keçeyi resme dökmek” sözlerini kullandı.
Oldukça köklü bir geçmişe sahip olan keçenin zorluklarına değinen Yıldırım; “Keçe sanatının zorluklarına gelecek olursak, algı konusunda bir zorluk var, keçeyi herkes plaka keçeden ibaret biliyor, keçenin ne olduğunu insanlar bilmiyor, dışarıda kırtasiyeden alınan plaka keçeler olarak algılıyorlar; kes, biç, dik olarak algılıyorlar halbuki öyle bir şey değil, gerçekten emek isteyen bir süreç, malzememiz koyundan oluşuyor ve bunları keçeleştirmeye çalışıyoruz, bir kere güç gerektiriyor, kesme işlemi gibi durumlarda güç oluyor, kolay bir iş değil maalesef, süreç alan bir iş” şeklinde konuştu.
Geleneksel Keçe Sanatında yaratıcılığın oldukça önemli olduğunu dile getiren Yıldırım; “Yaratıcılığım desteklenmesi amacıyla bol bol resimler inceliyorum, hayvan portleri üzerine daha çok çalışmalar sürdürdüğüm için hayvanların anatomileri üzerine araştırmalar yapıyorum, yurtdışından eğitimler almaya gayret gösteriyorum özellikle pandemi dönemini bolca eğitimlerle geçirdim, Macarlardan, Bulgarlardan ya da Ruslardan eğitimler aldım, kendimi her daim taze tutmaya ve yenilemeye çalışıyorum, sadece buradan aldığım eğitimler değil, farklı kültürlerden de aldığım eğitimlerle çalışmalarımı geliştirmeye çalışıyorum.
Bu tarz eski sanatlar ile uğraşanların ya da keçe ile uğraşanların çoğunun genel olarak amacı bu sanat dalını yaygınlaştırmak, bu alanı daha da hayatımızın içerisine dahil etmek çünkü son derece doğal bir malzeme, artık her tarafımızı sentetik malzemeler sarmışken gerçekten kıyafet olarak, evde kullanılacak olan malzemeler gibi ürünlerde keçeyi kullanmaya gayret etmeliyiz, bunu yaygınlaştırmak istiyorum. Bu alandaki en büyük amacım akıllardaki o ‘kalın keçe, bizi kaşındırır giyemeyiz’ algısını yok etmek, o yüzden daha ince yapılı yünleri tercih ediyorum, giydiklerinde üzerlerinde sadece kumaş varmış gibi hissetmeleri, elbiseler üzerine de yoğunlaşıyorum, insanlar bunu tercih etsin, keçe deyip burun kıvırmasınlar istiyorum” ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz günlerde Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Sergi Salonu’nda gerçekleştirilen Keçe Sergisi’ne dair de konuşan Yıldırım; “Bizi inanılmaz şaşırttı, gelen herkes ‘keçeyi böyle bilmiyorduk’ dedi. Hedeflediğimiz noktaya aslında ulaşmış olduk gerçekten. ‘Keçeyi böyle bilmiyorduk ve keçeden bu kadar çok şey yapılabileceğini de bilmiyorduk’ dediler. Başta da bahsettiğim gibi çok çeşitli ürün vardı, yastığından halısına, tablosundan, kolyesine, şapkasından, şalına yani bir sürü alternatif ürün vardı ve hepsi keçe ile yapılmış olan ürünlerdi ve bunları görünce insanlar gerçekten şaşırdı ve atölyeye gelip bu alanla ilgili eğitim almak isteyenler çoğalmaya başladı, bence sergi amacına ulaştı gibi gözüküyor, keçeyi sevdirmekti hedefimiz ve onu da başarıyor gibiyiz. Herkesin, her yaş grubunun hobisinin olması taraftarıyım, atölyedeki yaş ortalamam da çok düşük değil, çok keyifli bir iş ve o yüzden herkesin bir kez bile olsa keçeyi denemesini arzı ediyorum, şu ana kadar keçeye dokunup ‘bu iş bana göre değilmiş’ diyene pek rastlamadım, keçe çok büyüleyici bir malzeme, o yüzden bir kere bile olsun keçeyi deneyimlemelerini tavsiye ediyorum” dedi.
(Dilan Kaynak)
(HABER MERKEZİ)