Depremzede çocukların fırça izleri…

Gezgin ve müzisyen Edip Meriç’in öncülüğünde oluşturulan ve depremzede çocukların çizdiği resimlerin yer aldığı ‘Depremin Çocuk Sesi’ sergisi, 25 Mayıs’a kadar Turnagah’ta ziyaretçilerini bekliyor.

825

Edip Meriç, müzik yaparak gezen ve sanatın iyileştirici gücüne inanan bir gezgin… 6 Şubat depremlerinin akabinde Hatay’ın Samandağ ilçesine giden Meriç, depremin çocuklardaki yıkıcı etkisini bir nebze de olsun hafifletebilmek için onlarla beraber resim çizmeye başladı. 250’ye yakın çocuğa dokunan gezgin, 7 ay boyunca yapılan resimleri biriktirdi. Şimdilerde de ‘Depremin Çocuk Sesi’ sergisiyle; yaşananları hatırlatmak, o çocukların seslerini duyurmak ve hayallerine kavuşturabilmek için şehir şehir geziyor.

Annesini kaybeden 3 çocuk için Samandağ’a geçti

Deprem esnasında İzmir’den Diyarbakır’a geçmeye hazırlandığını anlatan Meriç, arkadaşlarının aramasıyla haberdar olduğunu söyledi. Meriç, planlarını iptal ederek, deprem bölgesine gitti. O dönemlerde sağlık sorunları ile de boğuşan Meriç, Defne’deki çalışmalara yardımcı olduğu esnada Samandağ’da annesini kaybeden, 6-9 yaşları arasında 3 çocuğun olduğu haberini aldı. Çocukların babasının Arabistan’da olduğunu ve depremin ardından onların yanına geldiğini belirten Meriç, babanın, yaşadığı travma nedeniyle kendisine zarar vermeye başladığını öğrendi. Meriç, duyduğu olaydan etkilenmesi üzerine çocukların bulunduğu Samandağ ilçesinin Sutaşı Mahallesi’ne gitti.

Çocukların, kendilerini ifade etmesine yardımcı oldu

Depremin yıkıcı etkisi, annenin kaybı ve babanın travması nedeniyle zor durumda olan çocuklara bir şekilde yardım etmek istediğini aktaran Meriç, “Aklıma, onlara resim yaptırmak geldi. Tema çalışmalarında, bir konu verilir ve onunla ilgili resim çizilmesi istenir. Bunun yanında bir de serbest çalışma var, yani çocuk neyi istiyorsa onu çizsin istenir. Bu çalışma, bilinçaltını yansıtıyor. İlk resim çalışmalarını sokak sokak çalışarak yaptık. Çalışmaların artılarını da gördük. Çünkü çocuklar, yemek yiyemez, tuvalete çıkamaz durumdayken ve psikolojik anlamda zorluk yaşarken, bizimle çalıştıktan sonra lavaboya çıkmaya, konuşmaya, yemek yemeye başladı. Bizim sihirli bir değneğimiz yok. Resim yapmaları, bizimle kurduğu iletişim, oyun oynamaları gibi kendilerini ifade etmeleri yardımcı oldu.” dedi.

Öğretmenlerini kaybeden çocuklar yine aynı korkuyu yaşadı

6.4 depremini birebir yaşadığını söyleyen Meriç, “2 binanın yıkılışını canlı canlı gördüm. Hemen çocukları görmeye gidecektim. O zamanlar yanımda olan 3 arkadaşım durdurdu beni… Bizim kaldığımız bölgede kayıp yoktu çünkü zaten korkudan kimse evlere girmiyordu. Son depremden sonra eleştiri okları direkt bana yöneldi, ‘artık kimse çocuklarını göndermez, bence çocukları bırakın enkazlara bakalım’ gibi şeyler söylendi. Ben yine de çocukları görmek konusunda ısrarcı oldum. Mahalleye gidişimizde de çocukların bize bir sarılışı oldu… Aileler geldi ve ‘çocuklar akşamdan beri ağlıyorlar’ dedi. 6 Şubat’ta öğretmenlerini kaybeden çocuklar, bizi de kaybettiklerini düşünmüş ve ağlamışlar. Ben de yanımdaki arkadaşlara dönüp, ‘sizin tercihiniz saygı duyarım ama ben yarından itibaren kaldığım yerden devam edeceğim’ dedim. Ailelerin bize olan güveni de bizi teskin etti. Orada da 2 ay kadar çocuklarla çalışmamız devam etti.” şeklinde konuştu.

İlk boyalar, okul enkazından çıkanlardı…

Sadece resim çalışmaları yapmadıklarını, oyunlar oynadıklarını ve kitaplar okuduklarını anlatan Meriç, bu süreçte çeşitli yerlerde konakladığını söyledi. Meriç, “Bir halı saha sahibi bize kapılarını açtı ve oraya oyun çadırı kurduk. Orada hem yattık hem kalktık… Oyun çadırının yanına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden gelen Mavi Kore Çadırı kuruldu. 5 buçuk aya yakın da orada kaldım. Bu sefer kayıtlar almaya başladım: Çocuğun ismi, yaşı, ayakkabı numarası ve kaçıncı sınıfa gidiyor… Okuma yazması olmayanlar da vardı. Artık kitap okuyup, hayal ettiklerini anlatmaları gibi çalışmalar yapmaya başladık. Ödüller verdik, bizim bulduğumuz veya onlar için gelen hikaye kitaplarını veriyorduk. Oyun alanına psikolog arkadaşlar gelmeye, haftada 1—2 kez terapi çalışmaları yapmaya başladılar. Sendikalar da bizimle iletişime geçip, yardımcı oldular.” ifadelerine yer verdi. Zamanla salıncaklarının ve kaydıraklarının olduğunu dile getiren Meriç, “Bunlar benim için büyük büyük şeyler çünkü ilk başladığımda A4 kağıdı ve devrilen okuldan düşen kuru boyaları götürerek, çocuklara resim yaptırdım. Sonra boyalar çeşitlendi…” dedi.

Çizdikleri resimleri sakladı

Ağustos ayında okullarda telafi eğitimlerinin başladığını ancak çocukların okula gitmek istemediklerini söyleyen Meriç, “Sürekli artçı depremler yaşanıyordu. Her sallantıda çocuklar, ailelerine, okula gitmek istemediklerini söylüyordu. Çocuklara alıştıra alıştıra yaklaştık, Eylül ayında da okula başladılar. Ben de oyun çadırımı toplayıp, alandan ayrılma kararı aldım. Malzemeleri ailelere dağıttık. Geçirmiş olduğum iki kalp krizi nedeniyle dinlenmem de gerekiyordu. Tek olmamın da zorluğu oldu… Ben resimleri gün gün dosyalamıştım. Ben burada yaptıklarımı anlatmalıyım diye düşündüm. Edip olarak anlatmaktan ziyade travmayı yaşan çocukların resimleriyle anlatmak istedim. Çizdikleri resimler, aslında bu çocukların haykırışı… Resimleri sergilemek için çağrıya çıktım ama umduğum gibi olmadı. Çok hızlı unutan bir toplumuz… Herkes hayatına devam ediyordu ama ben Hatay’dan giderken, insanlar içme suyu bulamıyordu. İlk sergimize Köyceğiz Belediyesi ile başladık.” dedi ve arkasından sergilerin devamının geldiğini kaydetti.

Çocukların hayallerini gerçekleştirmek istiyor

Serginin amacından bahseden Meriç, “Birincisi ve en önemlisi, depremin hatırlatıcısı olmak. Oradaki insanların normal bir hayatı yok. Oyun Karavanı projemi hayata geçirmek istiyorum. Ve sanatın iyileştirici gücüne inandığım için bir Sanat Terapi Merkezi kurmak istiyorum. Alandan ayrılmadan önce çocuklardan ‘en çok istedikleri 3 hayallerini’ yazmalarını istedik. Annesini, babasını, evini kaybeden çocuklar vardı. Korktuğum da oldu. Ailelerini kaybedenler, ‘annemi istiyorum’ yazdı. Ama bunu söyleyen çocuk, 3. maddede paten istediğini söylemiş. Ben annesini getiremem ama paten alabilirim. Şu an gerçekleşmesini istediklerini hayallerini gerçekleştirmek gibi bir misyonum da var. Sergideki amaçlardan birisi de bu…” dedi.

Çanakkale’ye tekrar gelmek için belediyelerden destek bekliyor

Çanakkale’de 9 Mayıs’ta başlayan ‘Depremin Çocuk Sesi’ sergisi, Kemalpaşa Mahallesi’nde Yoga ve Şifa Alanı olarak faaliyet gösteren Turnagah’ta 25 Mayıs’a kadar ziyaretçilerini ağırlamaya devam edecek. Alanını kendisine açtığı için Turnagah’ın sahibi Bilge Cansu Saltık’a teşekkür eden Meriç, ilerleyen süreçte tekrardan Çanakkale’de sergi açmak istediğini ve belediyelerden destek beklediğini ifade etti. Meriç, sergide bulunan bağış kutusu ile çocuklara gerçekleştirmek istediklerini hayallerini sağlamayı hedefliyor.

(Sevi Gözay Uğurlu)

(HABER MERKEZİ)
Paylaş