Cumhuriyetin 100’üncü yılında Çanakkale’nin yapılaşma, kentleşme ve planlama tarihi… 

Bir asır, yeni deyimle bir yüzyıl, Türkiye için, ancak elbette ki Çanakkale için, önemli bir dönemeç... Cumhuriyetin 100’üncü yılını iyi değerlendiremezsek, geleceğe de iyi bakamayız. Mimar İsmail Erten, geçmiş yüzyılın Çanakkale kentleşmesine, planlamasına, yapılaşmasına kendi bakış açışıyla, kentli, kent tarihi uzmanı, mimar kimlikleriyle değerlendiriyor. 

1590

1’inci Dünya Savaşı, birçok ülke için yıkıma neden oldu. Savaşta ölenler, yarılı kalanlar, kaybolanlar… İnsanlık tarihinin en yıkıcı dönemlerinden biri olarak, sebep ve sonuçları ile halen tartışılan ama elbette sadece insanlar için değil, savaşın cereyan ettiği kentler için de yaralar açtı. insanlar üzerindeki psikolojik etkisinin yanında, kentlerin yapıları, mimarileri de bu savaştan etkilendi. Çanakkale de, savaşın ardından yıkık dökük evler ve Osmanlı’dan kalma konaklar, korunmayı başaran tarihi yapıları ile Cumhuriyeti karşıladı 100 yıl önce… Yüz yıl önce, yeni rejim Cumhuriyet ile yurttaş olan tüm Anadolu halkı gibi Çanakkale halkı da kendi yeniden imar etmeye başladı. Yeni yollar, yeni evler, yeni ortak kullanım alanları vs… Ve tam yüzyıldır, kent yeniden ve yeniden imar edildi. Ancak, önümüzdeki günlerde de sürecek bu haber dizisinde de görüleceği üzere; kentin yapılaşmasının, planlamasının ve bir bütün olarak ‘kentleşmesi’nin kendi koşulları, tarihsel dönemeçleri oldu. Çanakkale’nin yapılaşma yolculuğunu Mimar İsmail Erten ile konuştuk…

Cumhuriyet ile birlikte kentleşme serüveni başlıyor Çanakkale’nin

Mimar İsmail Erten, Çanakkale’nin kentleşme serüveninin, çeşitli evrelerden oluşuyor oluştuğunu, genel olarak 10 yıllık evreler halinde kategorize edilse de, bazı dönemlerin içerik genişlemesi yaşayan özel haller aldığını söyledi. Erten, “Tıpkı ülkemiz gibi Çanakkale’de Cumhuriyeti, savaşların yıprattığı, her alanda tükenmişliğin yaşandığı, yıkım ve terk edilmişliğin, kente ve yapılara hakim olduğu bir durumda karşılar. Yeni Cumhuriyet heyecanı, mübadeleyle gelenlerin heyecanına karışır, il olmanın verdiği olanaklarla organize bir kentleşme serüveni başlar. Sınırda olmanın her daim etkisini yaşayan Çanakkale, 2. Dünya savaşının da tam kenarında yaşar, kent bir askeri savunma merkezine dönüşür. 1945 ve sonrası, yeni ve sükûnetli bir düzenin kurulması sürecidir. Cumhuriyetin en önemli atılımı olan ve modernizmin ana ilkesi haline gelen planlama Çanakkale kenti için de gerçekleşir. 1949 imar planı ilk olması kadar, kentin bütün gelişme süreçlerinin ilkelerini oluşturur. 1950’ler kentin kamusal yapıları ve meydanlarının, ulaşım akslarının ve gelişme bölgelerinin oluşumuyla geçer” dedi.

Planlamanın yerelleşmesi süreci 80 sonrası başlıyor

Kentin planlama süreçlerindeki dönüm noktalarına vurgu yapan Erten, “1960’larda kırsal göçü içinde hisseden Çanakkale, 1970’lerde kabuklarını genişleterek gerek yatay gerekse düşey büyümenin sorunlarını yaşar. 1980 ve sonrası planlama yetkisinin yerelleşmesi, mevzii planlama anlayışıyla kentin karmaşık hale gelmesini başlatır. Bu anlayış 1990 lı yıllarda en zirve noktalarını yaşar. Öbür yandan 1990’lı yıllar tarihi kent merkezinin korunması ve iyileştirilmesi süreçlerinin başlangıcıdır. Aynı zamanda büyük yatırımlar, büyük projeler, metropol isteklerinin tartışıldığı bir dönemdir. 1999 depremi 2000’li yılların ranta bağlı kentleşme süreçlerinin frenlemesiyle geçer. Ancak, fazla geçmeden kentin büyük alanlarının yıkılıp tekrar ihyası süreci, kent rantını yine hakim kılar. Barbaros mahallesi yıkılır tekrar yükselerek inşa edilir. Kentin yapıları kendini beğendirmek ve satmak üzere, estetik arayışlara yönlenir, boyalı ve süslü apartman yapmak modası renkli bir yapılaşma sürecini doğurur. Son dönemlerde kentin motorlu taşıt trafiği ve otopark sorunu, yetersiz olan toplu taşıma sistemi, en önemli sorun haline gelir” dedi.

Erten ayrıca, “2023 şubat depremi, kentlerin metalaşması, ranta dayalı imar yağmasının hâkimiyetindeki yapılaşmanın bir defa daha irdelenmesinin, çürük zeminli, dolgu ve sıvılaşma riskli kent merkezindeki çok katlı yapılaşmanın irdelenmesinin dönemecidir. Geçmiş 100 yılın hatalarının en aza indirildiği ve geleceğe daha insani, yaşanabilir, çevreci ve sürdürülebilir kent kurmanın fırsatını da sunuyor... “ ifadelerine de yer verdi.

Cumhuriyetin hemen öncesi kentin fotoğrafı..

Cumhuriyet devrimi öncesi yapılaşma odakla bir kent fotoğrafı çeken Erten, “1923 öncesi bu kent, her şeyden önce 1915 Çanakkale savaşlarının ve Kasım1918-Eylül 1922 tarihleri arasındaki İngiliz işgalinin perişanlığı içindeydi. Kentin birçok bölümü savaş sürecinde bombalanmış, savaş sürecinde kent boşaltılmış civardaki köy ve kasabalara göç yaşanmıştır. Yani 1923 yılında Çanakkale; hem fiziki çöküntü, hem toplum, kentli halkının popülasyonunu kaybetmiş, ekonomik, sosyal, kültürel yaşamı olmayan bir halde Cumhuriyeti karşılamıştır. Halbuki Çanakkale, özellikle 1850 ve sonrası ticari misyonu önde olan, kültürel farklılıklarını zenginliğe dönüştürmüş, ekonomik zenginliğini binalarına ve kentine yansıtmış, 30 a yakın Avrupalı ticari ataşenin yaşadığı güzel bir kenttir. Balkan savaşlarıyla başlayan huzursuzluk, bölgeden gelen göçlerin, gayri Müslimler üzerindeki tedirginliği, savaş öncesi Ermeniler, Rumlar, Avrupalı ticari ateşe ve ailelerinin kenti terk edişine yol açmıştır. 1915 savaşı ise tüm kentlinin kenti boşaltmasına yol açar “ dedi.

Cumhuriyet ve mübadele; 1923-24 yılları...

Cumhuriyet ile birlikte mübadele sürecinden de etkilenen kentin etnik kimliğinin de kent yapılaşmasında önemli bir rol oynadığı bir gerçek. Peki mübadele dönemi ve Cumhuriyet kenti nasıl etkiledi? İşte bu durumun değerlendirmesini de fotoğraflardan ve anılardan yola çıkarak fikir sahibi olunabiliyor. Erten, bu konuda; “Cumhuriyet, Anadolu ve Trakya’nın her kentinde olduğu gibi Çanakkale kentinde de sevinçle karşılanır, davul-zurnayla kutlanır, oyunlar oynanır, eğlenilir. Cumhuriyete aktarılan Müslümanlar ve Yahudilerdir. Rumlar, Ermeniler ve ticari ateşe topluluğunu oluşturan Levantenler, savaş öncesi ve anında gitmiştir. Bu kentli topluluklar bir daha geri dönmezler. Ancak mevcut yerleşiklere ilave bir topluğun, kente geldikleri görülür. Yunanistan Müslümanları ile Ege Rumlarının değişimini sağlayan mübadele, Çanakkale’ye Yunanistan’dan birçok Müslüman nüfusun geldiğin gösterir. 1890 ve sonrası Yunanistan ana karası ile Ege adalarındaki Müslüman nüfusun bir kısmının cumhuriyet öncesi bu kente gelmesi, yeni gelenlerin alışması ve yaşama katılmasını kolaylaştırır. Yeni gelenlerin büyük çoğunluğu Rumlar tarafından boşaltılan özellikle 2. Rum (Venizelos) mahallesine yerleştirilir. Bu mahallenin kenarına 30 civarında evsiz kalanlar için tek katlı muhacir evleri yapılır ve dağıtılır” dedi.

Vilayet olan kentin kuruluşu.. 1925-1935 yılları...

“Mübadeleyle gelenlerin yerleşmesiyle kentin popülasyonunda ve fiziki yerleşimlerinde yaşanan değişimler stabil hale gelir” diyen Erten, “Cumhuriyet ile birlikte Çanakkale vilayet (il) olur. Daha önceki Osmanlı dönemlerinde yer yer Gelibolu, yer yer Biga sancağına bağlı bir alt yerleşim olan Çanakkale, artık bölgeni baş şehri olarak vilayet haline gelir. Bu değişiklik, kente yeni yöneticilerin, okumuş yazmış müdürlerin ve onlarla kente yerleşen ailelerin gelmesine yol açar. Bu yeni yönetici, bürokrat kesimin Cumhuriyete hizmet edecek mekanları ve binalarının, yeni yapılmadığı daha çok Avrupalı Ticari Ataşelerin boşalttıkları kordon boyunca dizilmiş büyük yalı-köşk-konak türü binalarda hizmet verdikleri ve konakladıkları gözlenir. Örnek verecek olursak; Şu andaki üniversiteye tahsisli Emilie Vitalis konağı yeni Cumhuriyetin Tekel Müdürlüğü ve ürün satışına tahsis edilir. İskele Meydanı’ndaki eski konaklar ise Belediye ve Valilik-Özel idaresine verilir. Memleket hastanesi şimdiki 18 Mart İlkokulu olan Hasan Basri Paşa konağında işlev verir. Gidenlerin okulları, örneğin Rum okulları İstiklal ve Cumhuriyet ilkokulu olarak kullanıma modern Cumhuriyet müfredatıyla devam eder. Gazi ilkokulu ise Sakızlı Çeşme sokağının batı girişine yakın bir Yahudi konağında (Daha önce Musevi sıbyan mektebi olduğu söylenir) hizmete açılır. Birkaç örnek de olsa, Çimenlik kalesinin hemen girişindeki müze-galerisi binası ise 1927 yılında Yapılmış çok özel bir erken cumhuriyet mimarlık eseri olarak yeni inşa edilen binalara örnektir” ifadelerini yer verdi.

Bir Cumhuriyet Belgesi; 1932 tarihli Çanakkale Hali Hazır Haritası...

Erten, 1932 haritasının Çanakkale için önemine değinerek, “Tüm bu sürecin ortasında çizilen 1932 yılı halihazır harita, dönemin belgelenmesinin en önemli belgesidir. Bu haritada, Mübadeleyle gelenlerin yerleştiği Rum mahalleleri (hatta Rum Kilisesi), Ticari ataşelik binaları, Ermeni ve Yahudi mahalleri, ve tabii ki bombalarla ve çıkan yangınlarla en fazla tahribi yaşayan Müslüman mahallesi kısmen ayakta kalan binalarıyla ve dokusu korunmuş sokaklarıyla, meydanlarıyla ayaktadır. Boşalan büyük ölçekli binalara yerleşen resmi kurumlar ve kuruluşlar ile kentin önemli mekanlarının üzerine yazılmış notlar bize dönemin bütün fotoğrafını gösteriyor. Kent savaşlarda kısmi bomba ve yangınlarla tahrip olsa da, büyük bölümü cumhuriyet sonrası kullanılabilir hale gelmiştir. İngilizlerin, bir sabah sessiz sedasız kenti terk edişleri, yunan işgali yaşamış Anadolu kentlerinde yaşanan çekilme aşamasındaki mevcut yerleşimlerin yakılıp yıkılmasını yaşamamış olmasını şans olarak görebiliriz. Güzel olan bir başka şey ise, gelenlerin gidenlerle aynı kültürel kotları taşıyor olmasıdır. Yani boşalan Rum mahallesine yeni gelen Yunanistan Müslümanlarının, ege kültürünün ortak değerlerini yeniden yaşamasıdır. Mekanlar, bugünkü deyişle geri dönüşüme alınmış, sürdürülebilirlik kavramıyla büyük bir çevrecilik hareketi yaşanmıştır” ifadelerini kullandı.

Yeniden Savaş yılları; 1935-45 hatta 1950...

1’inci Dünya Savaşı’nın yaraları henüz sarılmamış Avrupa’da başlayan, doğu Avrupa’yı, Balkan ülkelerini ve Rusya’yı içine alan, Türkiye’yi ise tehdit eden 2’inci Dünya Savaşı, yeni bir yıkım getirecekti. Öyle de oldu. İşte bu sürecin Çanakkale’ye yansımalarına dikkat çeken Erten, “Yaşlı Avrupa sanki 1. Dünya Savaşı hiç yaşanmamış gibi, 1930’lu yıllarla birlikte oluşan milliyetçilik ve genişleme politikasını yaygınlaştırmış, faşist anlayışlı siyasetçiler iktidar olmuştur. Bu iktidarlar, Alman Faşist Nazileriyle müttefikler kurmuş ve diğer Avrupa kentleri başta olmak üzere, Asya ve hatta Afrika’ya doğru saldıra geçmiştir. 10 yıl süren bu savaşta, yine kazananı belli olmayan bir durum oluşmuş ve güçsüz toplumlar dünyayı yeniden kurmanın derdine düşmüştür. Türkiye bu savaşa katılmamıştır, lakin savaşı süreç ve sonuçlarını bütün ekonomik, sosyal, kültürel, askeri ve idari alanlarında yaşamıştır. Türkiye’deki bu tedirgin sürecin yaşandığı en üç noktalar ise, Çanakkale gibi sınır kentleri ve ülkenin batısındaki yerleşimlerdir. Çanakkale, var olan nüfusu 8-10 bin civarında iken 1935 sonrası 15 bin artışla 25 bin nüfusa gelmiştir. Bu gelen nüfusun tamamı askeri erkandır. Çanakkale yenide bir savaş kenti ve askeri kente dönüşür. Kuruluşundan bu yana bir çok defalar yaşadığı “Savunma ve Garnizon Kenti” misyona geri döner. Kentin özellikle Kuzeyinde kurulan (1880 sonrası) askeri alanlar, binalar ve depolar, tekrar askeriyeye devredilir ve yoğun kullanıma sunulur. Kentteki askerlerin can sıkıntısını gidermek, sağlıklı spor faaliyetinin işe yaraması amaçlı olarak, Çanakkale Kordonunun bu dönemde askerler tarafından doldurtulduğu ve kıyının rıhtım-kordon haline getirildiği ifade edilir. Belki bu dönemin en büyük fiziki dönüşümü bu olmuştur. Bu dönem genç Cumhuriyetin yapısal değişim ve oluşumları sürdürdüğü de izlenir. 1938 yılında açılan Çanakkale Devlet hastanesi bu dönemin önemli yapılarından birisidir. Kız ve Erkek Sanat Okulları’nın da bu dönemde serpildiği ve geliştiği görülür. Calvert parkı, İngiliz Bahçesi olarak da isimlendirilen Halk bahçesinin içinde yeni baraka ve binalarda başlayan Erkek Sanat Okulu eğitimi ülkenin önemli bir okulu haline dönüşür” ifadelerine yer verdi… (Devam Edecek)

(HABER MERKEZİ)
Paylaş