Çanakkale kültürü, kadınların emeğinden sokaktaki canlara uzanıyor…

Günümüzde kadın emekçilerin elinden çıkan eserleri görmek, sosyal değerler için büyük önem taşıyor. Çanakkale’nin kadın emekçilerinden Sibel Bozkurt, kendi elinden dökülen eserleri Çanakkale kültürü ile buluşturuyor. Bu eserlerin bir önemli yanı da sokak hayvanları için katkı sağlaması.

2093

Çanakkale’nin kültürü birçok yerde kendisinden bahsettiriyor. Özellikle de bir kadın emekçinin elinden, Çanakkale’nin izlerini görmek büyük bir değer taşıyor. Kadın emeğinin sokaktaki canlara yansıdığını bilmek ise bu emeği taçlandırıyor. Çanakkale kültürünü, emeğinin süzgecinden geçirerek sokaktaki hayvanlara fayda sağlamak için Çanakkale Cuma Pazarı’nda kadın emekçi Sibel Bozkurt ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Kendinizi tanıtır mısınız?

“Benim adım Sibel Bozkurt. 20 yıldır Çanakkale’de yaşıyorum. Sıkı bir hayvanseverim. Ayrıca Valiliğin resmi hayvan koruma gönüllüsüyüm. Yaşadığım bölgedeki hayvanlardan sorumluyum, onların kısırlaştırılması, beslenmesi ve rehabilitasyonuyla ilgili. Emekli el sanatları eğitmeniyim. Emekli olup bir kenara çekilmedik. Yaptığım her şeyin maliyetini çıkartıp hayvanlara mama alıyorum. Onlarla uğraşıyorum”

“Birilerinin bir şeyler yapması lazım…”

Ben buraya emekli olarak geldiğim için, eğitmenlikten ziyade bütün gönüllü projelerini içerisine girdim. Özellikle dezavantajlı grupların, çocuklar ve kadınlarla ilgili. En son Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’yle çalıştık, beraber projeler yaptık. O insanların bir yerlere tutunabilmesi için gönüllü derslere gittim. Toplum Ruh Sağlığı Merkezi’nde 6 ay el sanatları üzerine eğitmenlik yaptım. Birilerinin bir şeyler yapması lazım. Tabii ki önceliğim hayvanlar. Benim için bir tık daha öne geçiyor. Onlar da Allah’ın dilsiz kulları. Ama her türlü STK’larda, gönüllü projelerde bulundum.

“Çanakkale barış, kadın şehri…”

11 tane kişisel sergi açtım. Özellikle Çanakkale kadın kıyafetleri ve Çanakkale’de yaşamış kültür. Çünkü hep anlatılan Çanakkale savaşları; Troya Savaşı, Çanakkale Savaşı… Benim dedem de burada şehit olmuş, ben de bir şehit torunuyum. Ama Çanakkale barış, kadın şehri. Ve bunu hep anlattım. Burada dokuma tezgahlarında çıkanlar, yapılanlar… Milattan önceki kazılarda çıkıyor. Maydos kazılarında ilk dokuma çıkan kemikler, yapılan şeyler… Burada çok büyük pamuk, keten, kenevir tarlaları vardı. Bunların hepsi benim koleksiyonumda var. Eğer olur da yapabilirsem bir etnografya müzesi istiyorum. Kültür Bakanlığı beni bu konuda destekliyor.

Pazarda satışlarınız nasıl, insanlar size nasıl yaklaşıyor?

12-13 yıldır pazara çıkıyorum. Daha önce Emekçi Kadın Platformu diye oluşumumuz vardı, Belediyenin sosyal amaçlı peronlarını kullanıyorduk. Pandemiden sonra bayrağı başkasına devrettik, biz yer satın aldık. Belli bir oturmuş müşterim var. İnternet müşterim de var. Vergi mükellefi olduğumuz için de artık her şeyimiz düzgün muntazam bir şekilde gidiyor. Her kazancımızın vergisini ödüyoruz. Kendim üretiyorum, canım istiyor. Hem terapi gibi hem genelde büyük beden çalışıyorum. Büyük beden insanların sıkıntılarını biliyorum. Keyifli, yüzde yüz pamuklu ve bizim geleneksek yazmalarımızı günümüze uyarlıyorum en önemlisi de o.

Sizin gibi Cuma Pazarı’nda birçok kadın emekçi var. Onlara ve gelecekteki kadın emekçilere neler tavsiye edersiniz?

Biz kadınlar üretkeniz, çok güzel. 2007’de çıkan kanuna göre, tüm yerel yönetimler evde el işi emeği ürettiklerini vergi mükellefi olmadan, vergi muafiyet belgesiyle satma hakkına sahipler. Bunu yapabilirler, internet üzerinden satabilirler. Hem ekmek parası için, hem de kendi el emeklerini, güzelliklerini üretebilirler. Kışın Halk Eğitimlerin bir sürü ücretsiz kursları var onlardan faydalanabilirler. Belediyemiz bizi bu konuda çok güzel destekliyor, bütün projelerin içine alıyor. Üretici kadınların arkasında duruyor. Bu sadece gıda olarak değil, dantelini örer, şapka boyar, başka bir şey yapabilir. Bütün kadınlar her şeyi yapabilir. Vazgeçmek yok”

“Çanakkale’de gerçekten kültür fışkırıyor”

Burada Çanakkale rüzgarlarına dayanan kumaşlar Gelibolu’da dokunuyormuş. Balina yağıyla kaplanıyorlar. Bunlarla ilgili üniversite hocaları kitaplarını yazdılar. Kaynaklarımız var. O kumaşlar Çanakkale rüzgarında yırtılmıyorsa okyanusu geçiyormuş. Çanakkale’de gerçekten kültür fışkırıyor. İçeridekiler farkında değil, dışarıdan gelenler emekli şehri gibi düşünüyor. Ama gerçekten Çanakkale’de her köşede tarih var. Çok güzel bir öğrenci kenti. Gelen bir daha gitmiyor, bu çok güzel bir şey. Katma değer katılıyor. Bence devam ettirilmeli.

(ESRA GÜLLER)
Paylaş