Çanakkale'de amfi tiyatro çevresinde evlerin kapılarına, araba sileceklerine ve vatandaşların kolaylıkla ulaşabileceği alanlara; şeriat sistemini savunan, laikliği hedef alan ifadelerin yer aldığı 'Müslüman olmak neyi gerektirir' başlıklı bildiriler dağıtılıyor. Dağıtılan bildirilerde en dikkat çeken ifadelerden biri ise "Türkiye Büyük Millet Meclisi, dine uygun kanunların çıkarılmadığı, çıkarılmasını teklif etmenin dahi suç sayıldığı bir meclistir. Bu sebeple bu mecliste devamlık küfür sözleri ve kanunları konuşulacağından Müslümanlar burada bir an dahi oturamazlar" oldu. Öte yandan bildirinin içerisinde, Türkiye'de kutlanan milli bayramların, verilen eğitim sisteminin, uygulanan siyasi sistemin şeriata uygun olmadığına değinilerek, oy kullanan kişilerin ise Müslüman olmadığı vurgulanarak; "Oy verenler de laikliğe ve demokrasiye bağlı kalacaklarına dair yemin edecek olan ve Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermeyecek olan kimselere oy verip devletin başına idareci olarak getirdiklerinden dolayı, imandan çıkarlar" sözlerine yer verildi.
Daha önce Türkiye'nin belli başlı illerinde şeriat yanlısı, Türkiye'deki laikliğe ve demokrasiye dayanan sistemini hedef haline alan bildiriler Çanakkale'de de dağıtılmaya başlandı. Dağıtılan bildirilerde kendilerine hangi sosyal medya hesapları üzerinden ulaşılabileceği bilgisi verilirken, Atatürk'ün getirmiş olduğu ilke ve devrimlere ilişkin eleştirilerde bulunarak; "Atatürk'ün İslam'a zıt olarak yaptığı devrimler iyi bir şeymiş gibi gösteriliyor. Mesela şeriat bizi geride bıraktı, en iyi yönetim Demokrasidir. Laikliktir. Arap harfleri karma burma olduğu için harf devrimi yapıldı. Latin harfleri getirildi. Kadın ve erkek kıyafetleri değiştirildi. Zina, faiz, içki daha birçok şey serbest bırakıldı. 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 30 Ağustos gibi günler bayram olarak kutlandı. Çünkü bu günlerde hakimiyet hakkı millete verildi. Yani şeriat kanunları kaldırıldı. Ve yine gayri Müslimlerin yılbaşısı kutlandı" diye belirtildi.
Türkiye'de çıkarılan kanunların şeriata uymadığı ve oy verenlerin de kanunları çıkaranlar kadar suçlu sayıldığı belirtilerek; "Türkiye Büyük Millet Meclisi ise dine uygun kanunların çıkarılmadığı, çıkarılmasını teklif etmenin dahi suç sayıldığı bir meclistir. Bu sebeple bu mecliste devamlı küfür sözleri ve kanunları konuşulacağından Müslümanlar burada bir an dahi oturamazlar. Çünkü Allahu Teala oturmayın o halde sizde onlar gibi olursunuz buyurmuştur. Kimileri bu konudaki ayet ve fetvalara kulak vermeyerek sadece iyi niyetle, mesela yavaş yavaş olacak veya bu gelmezse daha kötüsü gelir diyerek veya daha başka niyetlerle oy verirler. Ama bu kimseler bilsinler ki iyi niyet haramı helal yapmadığı gibi şirki de imana çevirmez. Yani iyi niyetle de olsa yapılan, haram yine haramdır, şirk yine şirktir. Ama bir haramı ve şirki değiştirmeye gücünüz yetmiyorsa ona destek olmamaya gücünüz yeter. Allah'ın huzuruna çıktığınızda Ya Rabbi İslam Devleti kurmaya gücüm yetmedi ama İslama uymayan bir devleti de hiçbir zaman ve hiçbir şekilde desteklemedim dersiniz" denildi.
Laikliğin şeriatin önünde bir engel olduğu ifade edilerek; "Laikliğin olmadığı sadece demokrasinin olduğu Cezayir'de yapılan seçimlerde %80 çoğunlukla seçilen ve şeriati savunan Milli Selamet Cephesi askeriye tarafından kapatılmıştı.(ibret alınmadığı için Mısırda da aynı olaylar sergilenerek tekerrür etmektedir) Bu da gösteriyor ki demokrasinin yani halkın çoğunluğunun görüşünün kabul edildiği söylenen yerlerde bile halkın çoğunluğu islamı isterse buna izin vermiyorlar. Darbe meydana geliyor. Ya bir de laikliğin bulunduğu ve şeriattan bahsetmenin suç olduğu bir ülkede bu yolla şeriati getirmek hiç mümkün olur mu? Mümkün olmaz ama farz edelim ki bir İslam devleti kurdular. Ama kurana kadar da Allahu Tealanın ve Resulünün izin vermediği birçok küfür sözleri ve hareketleri yaptılar. O zaman bu kimseler şu hadisi şerifte bildirilen kimselerden olmuş olmazlar mı, Allah bu dini, dinde nasibi olmayan kimselerle de kuvvetlendirir. O halde bu kimselerden olmamak için din adına çalışırken dine uymayan işler yapmamak gerekir. Eğer denirse ki başkan ve milletvekilleri o meclise girebilmek için böyle küfür sözleri söylemek ve yemin etmek mecburiyetindeler onlar isteyerek söylemiyorlar. Cevaben deriz ki siz hala neyden bahsediyorsunuz!" sözlerine yer verildi.
Seçme ve seçilme hakkı olan oy kullanmanın ise bir dinden çıkma sebebi olduğu ifade edilerek; "Oy verenler de laikliğe ve demokrasiye bağlı kalacaklarına dair yemin edecek olan ve Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermeyecek olan kimselere oy verip devletin başına idareci olarak getirdiklerinden dolayı imandan çıkarlar. Çünkü küfre rıza göstermek ve küfrü desteklemek küfürdür. Başka bir ifade ile demokrasi partilerle ayakta durur, partiler de oylarla ayakta durur. Küfür sistemini ayakta tutmak kafirliktir" diye belirtildi.
Resmi nikah kıyılırken nikah memurunun 'bana verilen yetkiye göre' ibaresinin de şeriat dışı bir davranış olduğu ifade edilerek; "Belediye nikahı kıyılırken de nikah memuru belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak diyerek belediye nikahı yapar. Yetkiyi Allah' dan başkasına vermek de küfürdür. Bu muameleyi yapmak zorunda kalanlar bu küfür sözünü söyletmeden işlemini yapmalıdır" sözlerine yer verildi.
Dağıtılan bildirileri fark eden Çanakkaleliler ise Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunarak, bu bildirileri dağıtan kişi ya da kişilerin bulunarak, gereğinin yapılmasına ilişkin dilekçeler yazdılar.