Çanakkale’nin en büyük sorunları arasında yer alan konut sıkıntısı, hem ev sahiplerini hem de kiracıları etkiliyor. Konut fiyatlarının pahalı olmasının yanında, Çanakkale’de son zamanlarda yer alan gayrimenkul dolandırıcılığı iddiaları, güveni oldukça düşürüyor. Gayrimenkul sektöründe 10 yıldır hizmet veren Çanakkale Rigel Gayrimenkul sahibi Ramil Halilgil, son zamanlarda yer alan Çanakkale’deki konut sıkıntısı ve dolandırıcılık iddialarına yönelik Gazetemiz Çanakkale OLAY’a konuştu.
Konut fiyatlarının yüksek olması, yalnızca kiracıları değil mülk sahiplerini etkiliyor. Mülk sahipleri, artan kiralardan dolayı kazancını yüksek tutmak isterken kiracılar da artan zamlardan dolayı şikayet ediyor. Kiraya yapılacak zam, resmiyette yüzde 25 olsa bile bir yıl içerisinde gelen zamlar bu oranı oldukça düşük tutuyor. Kiralara yapılan zamlardan, iki tarafın bakış açısından bakan Ramil Halilgil “Sektörün içinde olduğumuz için şikayetlerle sık sık karşıya kalıyoruz. Gerek kendi kiraladığımız yerlerde, gerek sonradan kiracıları çıkarmak için bize ulaşan ev sahiplerinin bu tarz sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Burada temel sorun, kiracı haklı olarak eski kiracı olduğundan dolayı kira artırımını güncel rakamlar üzerinden yapmak istiyor. Biliyorsunuz temmuza kadar yüzde 25’lik kira sınırı mevcut. Mal sahipleri de eski kiracılara genelde bundan 4-5 sene önce evlerini 400-500 veya 1000 liraya kiraya veriyorlar. Buna yüzde 25 sınırı koyduğumuzda da bu rakam 1250-1500-2000 gibi bir rakama tekabül ediyor. Şu anda evini kiraya vermeye çalışan bir kiracı 15 bin liraya verecekken 2 bin lira bedel düşük geliyor. Ev sahipleri de bir taraftan haklı kiracılar da bir taraftan haklı. Burada önemli olan nokta şu; iki tarafı da üzmeden iki tarafın da çıkarına olacak şekilde herkesin inisiyatif kullanarak hareket etmesi en doğru yöntemdir. Bazı ev sahipleri yüzde 300, yüzde 500 arttırmaya çalışıyor. Bazı kiracılar ‘Ben kanuni hakkımı kullanırım, yüzde 25’in üzerine çıkmam’ diye hareket ediyor. Tabii bizim işimiz danışmanlık. Biz iki tarafın da işine gelecek şekilde, onları mutlu edecek şekilde bir orta yolu bulmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Ev kiralarken, daha uygun fiyata denk gelmesi için kiracılar bazen kendi konfor alanlarından dışarı çıkabiliyorlar. Evin doğalgazlı olması yerine, sobalı olması gibi seçenekler tercih edilirken, bütçeyi korumak daha ön planda oluyor. Öğrencilik dönemini Çanakkale’de geçiren birisi olarak, şu an öğrencilerin taleplerini anladığını dile getiren Halilgil “Ben de burada öğrenci oldum. Dolayısıyla öğrencilerin düşünme şeklinin nasıl olduğunu öngörebilen biriyim. Öğrenci eğer Terzioğlu’ndaysa tek vesaitle çıkmaya çalışır, Eğitim Fakültesi’ndeyse hiç vesait kullanmadan ona yakın bir yerde oturmaya çalışır. Çanakkale’de en değerli bölge; Barbaros Plaj ve Cevatpaşa bölgesi. Bu taraflarda kira rakamları çok yüksek olduğu için mecburen öğrenci kesimleri arka tarafa gitmeye çalışıyor. Örneğin; Esenler’in arka tarafı, stadyumun çok arka tarafları, Tekzen bölgesi, Barbaros’un havaalanı tarafları, Beldemiz tarafları. Burada vazgeçeceği durumlar ne olabilir? Doğalgazlı bir daire yerine sobalı bir daire tercih edebilirler. Veya ‘Soba kullanmak istemiyorum. Odunla kömürle uğraşamam’ diyenler klimalı bir yer seçmeye çalışabilirler. Bazı mülk sahipleri dairelerini bölerek daha uygun fiyatlı, oda oda kiralıyor. Bunları tercih edebiliyorlar. Burada bütçeyi koruyabilecek en düşük şekilde nasıl hareket edebiliyorlarsa ona göre hareket ediyorlar” sözlerine yer verdi.
Öğrenciler, kendi konfor alanlarının dışına çıkmasının yanı sıra kirayı ucuza mal etmek için daha fazla kişiyle kalmak istiyor. Bu ucuza halletmek gibi görülse de ev sahiplerinin tercih ettiği bir yöntem olmuyor. Kiralanan evden daha az kar edilmesinin evde daha fazla problem yaşayabiliyorlar. Öğrencilerin, az odalı evlerde daha fazla kişiyle kalmasına yönelik taleplerin devam ettiğini söyleyen Gayrimenkul Danışmanı Halilgil “Genelde bu tarz talepleri üniversiteye ilk defa kayıt olan kişilerde yaşıyoruz. Buraya gelmeden önce sosyal medyadan tanışıyorlar, ‘Birlikte eve çıkalım’ diyorlar. 2+1 eve genelde 3-4 kişi taşınmaya çalışıyor her bir odada 2 kişi kalalım ümidiyle ama mülk sahibi de kiralayacağı mülkün içerisinde çok fazla kalabalık bir yaşam istemiyor. Çünkü kiralanan mülkün, içeride kullanımı kötüye gittiği zaman problem yaşayacaklarından dolayı bunu tercih etmiyorlar. Mülk sahipleri olabildiğince 2 veya maksimum 3 kişiye kiralamak istiyor. Buradan ortaya ne çıkıyor? Öğrenciler diyor ki; ‘Ben tek kişi kalacağım’. Bir kişinin üzerine kontrat yapılıyor. Ama sonrasında arkadaşlarıyla beraber 4-5 kişi kalmaya çalışıyorlar. Bu da hem ev sahibiyle hem kiracı arasında problem oluşturuyor” diye konuştu.
Yıllardır kiralık evlerde alışık olduğumuz sözlerden biri de ‘Memura ev’ sözleri. Ev sahipleri kiranın garanti olması için bu yöntemi tercih ediyor. Bunun günümüzde de devam ettiğini söyleyen Halilgil “Bu hala mevcut. Ama bu her dairede geçerli değil. Çanakkale’de standart, sıfır 3+1 dairenin kirası ortalama 20-25 bin lira civarında. Bu rakam üzerinde olan evlerde mal sahibi garanti kira olması için memur veya çalışan bir kiracı tercih ediyor. Ama bu demek değildir ki; ‘Biz memur değiliz, esnafız. Kendi işletmemiz var. Memurdan daha fazla kazanıyoruz.’ Mülk sahibi böyle bir durumda ısrarla memur kiracı isteyebiliyor. Ama bekar veya öğrenci kesiminde böyle bir taleple son zamanlarda çok karşılaşmadık. Bir tek ‘Memur kiracı olsun’ diyorlar o da garanti kira için” dedi.
Çanakkale’de son zamanlarda çıkan haberlerden birisi de gayrimenkul dolandırıcılığı. Bu dolandırıcılıktan, kiracıların mağdur olduğu kadar mülk sahipleri de mağdur olabiliyor. Bu tarz olayların, dönem dönem patlak verdiğini söyleyen Halilgil “Bu tarz durumlar için bilgi almak isteyenler oldu ama çok şükür bizimle iş yapan müşterilerimiz böyle bir şeyle karşılaşmadık, dışarıdan duyduklarımız oldu. Biz yetki belgeli çalışan bir ofisiz. Danışanlarımızın tamamının yetki belgeli çalışıyor, yetki belgesiz çalışan tek bir danışanım bile yok. Dışarıdan yetki belgesi olmayıp ‘Ya bunu ben size paslayayım, siz satın’ diyen insanlar da oluyor. Biz bunlarla çalışmıyoruz. Bu tarz çalışmak isteyenler diğer firmalara gidebilirler ama bu şekilde çalışma prensibi bizim için uygun değil. Son dönemde Çanakkale’de bu dolandırıcılık durumları birkaç kere kulağımıza geldi. Bunun da sebebi şu; Çanakkale, İzmir ve özellikle İstanbul tarafından çok fazla göç alan bir yer. Dolayısıyla alım satımın hızlı döndüğü bir lokasyon haline geldi. Lapseki’de köprünün yapılması itibariyle de bu talep kat kat arttı. Böyle bir durumda dolandırıcıların meydana çıkması gayet olağan. Bizler, işini bilen, tecrübeli danışmanlar olarak bu dolandırıcıların önüne geçebilmek için her şeyi resmiyette yaparak işlem yapıyoruz. O yüzden de bu tarz işlemlere giren mülk sahipleri bir emlak alım satımı yapacaklarsa mutlaka yetki belgesini kesinlikle sorsunlar. Ofisini mutlaka sorsunlar, ziyaret etsinler. Yetki belgeli çalışan bir danışanın nereye bağlı olduğunu mutlaka araştırsınlar” ifadelerine yer verdi.
Dolandırıcılıktan korunmak için tavsiyelerde bulunan Ramil Halilgil “Bir örnek üzerinden gidelim. Bir satılık veya kiralık ilanı gördü. İsim var, aradı. O aradığı kişinin nerede çalıştığını, yetki belgesini, yetki belgesinin numarasını mutlaka sorsun. Bu numarayı aldıktan sonra Ticaret Odası’nın resmi sitesine girerek bu yetki belgesi sorgulayabilir. Süresini, ne zaman aldığını, hangi firma çatısı altında çalıştığını… Hepsi resmiyette kayıtlıdır. Bunları sorgularsa en azından kiracının ya da satın alacak kişinin içi rahat olur” dedi.
Sektöre yıllarını vermiş kişilerin başına bu dönemde çok fazla şey geliyor. Bazı olaylar komik bir öyküyü anlatırken bazıları da tecrübe oluşturacak olaylardan oluşuyor. Kendi başına gelen bir anısından bahseden Ramil Halilgil “Köprünün yapıldığı dönemde şöyle bir durumla karşılaştım. Çok fazla talep oluşmaya başladı. Köprünün daha hiç temeli atılmadan köprü yapılacak durumu kesinleştiği çok fazla talep oluşunca o zaman da bu dolandırıcılık olayları çok fazla çıkmaya başladı. Benim, kendime ait yetki belgemin olduğu bir portföyü bana dışarıdan ayakçı diye tabir ettiğimiz bir kişi tarafından 3 kat daha fazla fiyatla geldi. ‘Burası satılık, burayı birlikte satalım. Ben mülk sahibiyle birebir görüşüyorum. Portföyü sana vereyim. Sen sat, bana da payımı verirsin’ diye geldi. Ben yeri görür görmez, benim kendi yetki belgemin olduğu portföyü gördüm. ‘Tamam, satarım. Mülk sahibini yarın getir, Benim müşterim var. Bu paraya satarım. Getir, kaporasını verelim sözleşme imzalayalım’ dedim ortaya çıkarmak için. Ondan sonraki bir haftalık süreç içerisinde çeşitli bahanelerle karşılaştık. Mülk sahibini aradım. ‘Bizim portföyümüzü başka birisine verdiniz mi? Yetki belgemiz var dedim. Zaten tanıdığım birisiydi aynı zamanda. Yok vermedim dedi. Dedim senin yerin bana üç katı fiyatla geldi’ dedim. Benden getiren kişinin ismini isteyerek dava edeceğini söyledi. Bu tarz problemlerle karşılaştık. Başımıza gelen en kötü olay buydu. Bunlarla karşılaşıyoruz” diye konuştu.
(ESRA GÜLLER)