ProLatin Dans Akademi'nin kurucu ortaklarından Bahadır Sevgin ve Onur Ataman ile dansa başlama serüvenlerinden ortak bir okul açma sürecine uzanan yolu, Çanakkale'nin ve Türkiye'nin Latin danslarındaki yerini, geleceğe dair projelerini konuştuğumuz; inanılmaz keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. İki gün sürecek röportajımızın ilk bölümü ile sizleri baş başa bırakıyoruz. Keyifli okumalar...
Sohbetimize sizi tanıyarak başlayabilir miyiz?
Bahadır Sevgin: Ana branşım Sportif Salsa. Onun dışında resmi belgeyi almadığım ama ilgilendiğim, amatör olarak yaptığım Arjantin Tango ve Capoeira ve çok az da hiphop var. Sportif salsa dansı gereği içerisine giren diğer branşlardan, etkilendiği farklı danslardan ufak ufak dersler alıp; onlarla ilgili de bilgimiz oluyor.
Onur Ataman: 29 yaşındayım, harita mühendisiyim. Aşağı yukarı 18 yıldır dans ediyorum. Sportif Salsa benim de ana branşım. Zamanında salon dansları eğitimi de aldım. 1. kademe antrenörüm, yakında ikinci kademeyi alacağım. Türkiye şampiyonalarında 8 yıllık, dünya yarışmalarında ise üç yıllık bir yarışma geçmişim var. Dünya ikinciliğim, Türkiye birinciliği de dahil olmak üzere pek çok derecem var.
Onur Hoca zaten Lapseki, Çanakkaleli. Peki Bahadır Hocam siz Çanakkale'ye gelmeye nasıl karar verdiniz?
Bahadır Sevgin: Aslında bizim hikayelerimiz ortak çünkü çocukluk arkadaşıyız. Onur Hoca dansa başladıktan bir sene sonra ben dansa başladım. Dansta tanıştık, o zamandan beri arkadaşız. Ailelerimiz de birbirini tanıyor.
Onur Ataman: 2014 ile 2020 arası Çanakkale'de gerek üniversitede gerekse buradaki birkaç dans okulunda ders veriyordum. Sonra mesleğimi devam ettirmek için Bursa'yı tercih ettim. Mühendislik icra ederken bir anda karar verdim ve büyük ihtimalle Çanakkale'ye döneceğim dedim. Ben Çanakkale'de ders verirken Bahadır Hoca'ya buraya gelip tatil yapmasını söyledim. Bir haftalığına gelip bir buçuk ay kaldı. Ondan sonra her boşlukta her tatilde her fırsatta geldi.
İkiniz de Latin danslarını seviyorsunuz, bu konuda eğitimlisiniz, yarışlara katılıyor; antrenörlük ve hakemlik yapıyorsunuz ama yani biz kendimiz bir okul açalım, bir proje oluşturalım düşüncesi aklınıza nereden geldi? Her ikiniz de gençsiniz, hele dans okulu düşüncesi insanların ekonomik koşullar açısından pek de akıllıca bir girişim olarak nitelendirebileceği bir şey değilken; nasıl böyle bir şeye cesaret edebildiniz?
Bahadır Sevgin: Bizim hep bir hayalimiz vardı zaten. Çünkü işte bahsettiğimiz yaşlar hep küçük yaşlar olunca, Onur Hoca ortaokul ben lise 1'de başladığım için o zamandan itibaren de biz hep okulların iyi yerlerindeydik. Ya yönetim kısmında fikir alınan ya da işte bak şunu yapalım bunu yapalım diye sadece dans öğrencisi olarak değil de bir yerinden tutan insanlar olunca ve bunu sürekli halde o kadar yıl yaparken biriken tecrübelerimizle zaten hep düşünüyorduk. Hep aklımızda kendi okulumuzu açmak vardı.
Onur Ataman: Biz de buna "parkeden gelen" derler. Biz küçüklükten beri hep eğitim alma düzeyinin artık her okulda muhasebesinden tutun da öğrenci ilişkilerine, veliyle konuşmasına kadar hepsinde bulunduğunuz için bir yerden sonra örnek gösterebiliyorsunuz. Küçük yaşlardan itibaren dansın dışında işin yönetim kısmında da pişmiş olduk. Tecrübelerimizi aktaracağımız bir anı bekliyorduk zaten. Halen hem Bursa'da hem de Yalova'da aktif olarak da ders verdiğimiz için Çanakkale'ye de ara ara gelip atölye çalışmaları yapıyorduk. Burada tanıdığımız, sevdiğimiz okullara gidip destekte bulunuyorduk. Karşımıza böyle bir fırsat çıktı. Biz de bu riski alıp; sevdiğimiz işi yapmak için o güvenle kentimizi ortaya attık. Çünkü iyi şeyleri yapabilmek için birazcık risk alıp, gözü kapatmak; at gözlüğü takmak iyi olur diye düşündük.x
Bu projeyi başlatalı, tamam artık biz kapılarımızı açtık diyeli ne kadar oldu?
Bahadır Sevgin: Bizim bir de üçüncü ortağımız var. Alpay Hoca. O zaten burada yaşıyor. Onur Hoca ile çocukluk arkadaşı. Ben de Alpay Hocayla yıllar öncesinde Onur Hoca vasıtasıyla tanışmıştım. Hatta Onur Hoca burada ders verdiği zamanlarda hafta sonu etkinliği yaptı Megabeach'te. O dönemde Alpay Hoca da var ama dans etmiyordu, gelip sadece oturup izleyip giden kısımdaydı. Sonra o da dans başladı. 8 yıldır dans ediyor. İstanbul ve Bursa'da çeşitli okullarda eğitim aldı. Böyle bir yerin varlığından bizi ilk o haberdar etti. Siz işlerinizi yoluna koyana kadar ben burada dururum dedi. Anahtarı alıp işe başlayışımız Ocak sonunda oldu. Her şeyi devraldık, bütün hesapları kapattık ve dedik ki evet biz buradayız.
Çanakkale'deki öğrenci potansiyelini nasıl görüyorsunuz? Çanakkalelinin genel anlamda dansa bakış açısı özellikle de Latin dansları söz konusu olduğunda nasıl? İnsanlar size ilk etapta önyargılar ile mı yoksa biraz araştırıp mı geliyorlar? Tabii ki size gelen öğrenci portföyünde bir ayrım vardır. Çanakkale zaten bir öğrenci kenti olduğuna göre muhakkak büyük bir kesim öğrencidir. Öğrencilerden aldığınız sorularla daha ileri yaş grubundan gelenlerin soruları arasında farklar var mı?
Bahadır Sevgin: Çanakkale'de inanılmaz bir potansiyel var. Zaten burayı açmamızın en büyük etkenlerinden biriydi bu potansiyel. Okulu açmadan önce, Bursa'da ders verirken, Çanakkale'den gelip bizden özel ders almak için gelenler vardı. O kadar yolu aşıp gelip, ders alıp, dönüyorlardı. Hocam burada da yarışmak isteyenler var, keşke siz de gelseydiniz diyorlardı.
Onur Ataman: İnsanların özellikle bir şeyi fark etmesi gerekiyor. Dansın sosyal yanları var ama bunun bir spor olduğunu fark etmeleri gerek. Bize gelenler tanıtım derslerine izleyici olarak katılmak istiyorlar. Yani bu izlenecek bir şey de değil. Çünkü bunu denemesi gerekiyor. Bir saat o derse girip; ilk bir saati bizzat deneyimleyip, beğenmeyebilir. Buna herkesin saygısı sonsuz ama ben daha o bir saati deneyimleyip, beğenmeyen görmedim. 18 yıldır daha hiç karşılaşmadım. Bunun bir spor branşı olduğuna dair bir ton belge ya da yazı da gösterebiliriz ama ancak bizzat yaparsanız anlaşılabilir bir durum bu. Özellikle düğün dansında geçerli bu durum. Çiftler buraya geldiğinde en çok "Biz 15 dakikalık bir vals yapalım" diyorlar. Yani ben ya da Bahadır Hoca dünya standartlarında 3 dakikalık bir şova çıkarız, o 3 dakika sonrasında gerçekten nefesimiz kesilir. Hiç dans etmemiş birilerinin, hele de düğüne bir ay gibi bir süre kalmışsa 15 dakika vals yapabilmesi imkânsız. 3 dakika tam performans dans etmenin ne demek olduğunu tecrübe etmeden bilemezler ama genel karşılaşılan durumda belirli bir yaş kitlesinin üstünde hep "Ne olacak 10 dakika dans ediyorsunuz" gibi oluyor. Temel amaç bunu kırmak zaten. Özellikle küçük yaştaki çocuklar zaten ilk geldiği etaptan itibaren bir saat derse girdikten sonra hiçbir çocuğun bıraktığını görmedim. Çünkü onlar sosyal latin dansı dersi almıyorlar; bildiğiniz sportif latin dansı öğreniyorlar.
Sportif Latin Dansları kavramı hem Türkiye'de hem de Çanakkale'de daha yeni yeni tanınıyor gibi. Sportif Latin Dansları özellikle çocukların fiziksel gelişimine sizce nasıl etki ediyor? Siz de benzer bir altyapıdan geliyorsunuz. Biri ortaokul, diğeri lise çağında dansa başlamış iki genç insansınız. 18-19 yıl bu dans ve sporu yapınca ister istemez bazı fiziksel değişiklikler yaşanıyordur. Aileler özellikle erkek çocuklarını bu tarz derslere gönderirken bazı çekinceler yaşayabilirler; ki siz de muhakkak yaşamışsınızdır, onlara ne söylemek istersiniz?
Bahadır Sevgin: Müziğin ve egzersizin bir arada olduğu bir şeyden zarar gelmez. Dansın evet bir sürü çeşidi olsa da aslında temelde sosyal dediğimiz kısımdaki eğlence ve hobi ile hayatınıza kattığınız bir kültür, bir aktivite hali var; bir de spor kısmı var. Biz de ilk başta bu sporu yapacağız diye girmedik. Biz de sosyal kısmından başlayıp buna "aa böyle bir şeymiş" diye farkındalık kazanarak girdik. Burada dansın zaten kendi içinde insanı etkilediği, hem genci hem yetişkini etkilediği birkaç dinamik var. Bunlardan bir tanesi evet kesinlikle sağlık. Çünkü dans eden birinin postürü, duruşu düzgün olur, omurgası düzgün olur. Elini, kolunu, bacağını nasıl oynatacağını, nasıl kaldıracağını, nasıl iyi bir şekilde hareket ettireceğini, nasıl yere adım basacağını, güçlü adım basmayı, kafasını dik tutmayı ve özgüvenli bir şekilde yürüyebilmeyi, durabilmeyi öğrenir. Aynı zamanda bunun psikolojik de etkileri var. Çokça yazılmış bunun üzerine yazılar var. Ben mesela dansa başlamadan önce düğünde kollarını kaldıran biri değildim. Psikolojik olarak insana verdiği özgüven, kattığı bir şeyler yapabilme, ifade edebilme ve bireysel olarak hareket edebilme becerilerini kazandırınca; bireysel olarak hayatta insan kendiyle ilgili daha barışık hale geliyor. Kendi vücut sınırlarını bilip, kendi yapabildiklerini gördükçe kendini daha iyi ifade edebiliyor, özgüveni artıyor. Sportif olsa da sınıf arkadaşları, takım arkadaşları, rakipleri oluyor. Bu rakipleri kanlı bıçaklı rakipler gibi değil; tatlı rekabetler ve rakipleriyle de gayet düzgün bir şekilde, sportmence, profesyonelce selamlaşabildikleri, takdir edebildikleri ve bilgi alışverişi yapabildikleri bir ortamdan bahsediyoruz. Özellikle Türkiye Dans Sporları Federasyonu yarışmaları içerisinde bunu çok güzel bir şekilde görüyoruz. Sportif kısmın dışında sosyal kısmında da insanlar bir sürü farklı mesleklerden, farklı kültürlerden, farklı inanışlarda bir araya geliyor. Normalde dışarıda denk gelemeyecekleri kişilerle aynı ortamı paylaşıp, onlarla dans edebilme, sohbet edebilme şansını elde ediyorlar. Özellikle pratikler, dans geceleri, festivallerde olay sadece dans olmuyor. Bir sohbet, bir bilgi alışverişi, bir tanışma ve bir network de olduğu için Türkiye'nin çeşitli yerlerinden, hatta dünyanın çeşitli yerlerinden tanıdığımız insanlar ve gerçekten yazıştığımız arkadaşlarımız ve kurduğumuz güzel ilişkilerimiz var. O yüzden bu bağlamda da insana çok güzel bir sosyallik katıyor.
Onur Ataman: Dans zaten evrenseldir. Dünya üzerinde konuşmadan anlaşabileceğim bu kadar etkili bir dil yoktur. Bu, 5 yaşından itibaren her yaş grubu için geçerli.
Bahadır Sevgin: Kesinlikle. Müzik işin içinde olduğu için aynı zamanda dans terapi olarak da geçiyor. Müziğin zaten insana kattığı bir şey var. Aynı zamanda insana endorfin, serotonin ve dopamin salgılatıyor. Farklı bir bakış açısı kazandırıyor, kültür de öğrettiği için hem daha fazla insanla tanışmış oluyorsunuz hem aktif halde oluyorsunuz.
Yabancı bir dil öğrenmek gibi beynin farklı alanlarını çalıştırıyorsunuz. Komut öğreneceksiniz, hareketi doğru yapmaya çalışacaksınız, fiziksel olarak efor sarf edeceksiniz aynı zamanda uyum sağlamaya çalışacaksınız, yeni insanlarla temas halinde olacaksınız. O yüzden her yaş grubunun farklı farklı fayda sağlayabileceği bir şey dans.
Bahadır Sevgin: Kesinlikle, yani dansa gelenlere bizim en önce söylediğimiz şey: Evet, kurallar var. Çünkü belli bir kültürden gelmiş, belli bir yapısı, belli bir müziği, belli hareketleri, belli komut sistemi var ama önce eğleneceğiz! Dans eden herhangi birini gördüğünüzde yüzü asık değildir. Yüzünü ekşiterek dans eden birini göremeyiz, herkes bunu yaparken yüzünde bir gülümsemeyle yapar. Özellikle Latin danslarında bunu daha çok görebiliriz. Çünkü zaten oradaki insanların, o sıcak insanların, o sıcak samimiyeti ve eğlencesini çok daha net gördüğümüz için. Bu işte biraz daha kuralların da olduğunu biliyoruz, evet ama en çok da eğlencenin ön planda olduğunu ve bunu gözetmemiz gerektiğini biliyoruz. İnsan eğlenmek için geliyorsa; gerçekten burada stres atıp, kendini motive edip ondan sonrasında hayatına devam edebiliyor. Bir kaçış noktası da oluyor aslında. Kendine aslında izole bir alan da yaratmış oluyor.
Röportajın ikinci bölümünü yarın okuyabilirsiniz...
(HADİYE AYŞE İRİM)