Bir çanta; içinde dünya turu hayali ve seramik

Binlerce yılın gizlerini içinde saklayan, binlerce yılın şahidi olan seramik Çanakkale'de de oldukça önemli bir yere sahip. Yıllar içerisindeki kültürel, tarihi, doğal güzelliklerinin bir yansıması olarak zamanımıza kadar gelen seramik, kentin değerli yapı taşlarından biri denilebilir. Genç Seramik Sanatçısı Adayı Mehmet Süral ise seramiğin yapım aşamaları, tarihteki önemine, sanattaki yerine değinerek; "Seramiğin uzun bir mesaisi vardır, sevdiğin zaman sana zevk verir ama sevmediğin zaman sana çile olur" dedi.

1974

Ateşle çamurun bir araya gelmesiyle beraber ortaya seramik çıktı. Anadolu, bu sürecin en güzel örneklerini hiç şüphesiz bize göstermeye devam ediyor. Yaklaşık 8 bin yıldır insanlığın gelişimini, dönüşümünü seramik sayesinde görmeye, tanık olmaya devam ediyoruz. Gerek arkeolojik kazılarda gerek geçmişten günümüze yapılan tarihi yapılarda bu örneklerin en güzelleri ile karşılaşıyoruz. Seramiğin serüveni pişmiş toprak ile başlarken gün geçtikçe farklı formlarla insanoğlu ile bir araya geldi; çini, porselen.. Anadolu'da önemli bir yere sahip olan seramik özellikle Çanakkale, Diyarbakır, Alanya, Ahlat, Samsat, Harran ve birçok bölgede yerini aldı. Çanakkale'nin Çan ilçesinde bulunan Kaleseramik'in ise Dünya'nın seramik alanında en büyük fabrikalarından biri olması ile bu alanda aslında ne kadar zengin topraklara sahip olduğumuzu bir kez daha gözler önüne seriyor. Aslında Gaziantepli olan Seramik Sanatçısı Adayı Mehmet Süral ise lise dönemlerinde gezmek için geldiği Çanakkale'de şahit olduğu doğal, tarihi, kültürel güzellikler nedeniyle üniversiteyi Çan'da okuma kararı aldı. Ardından seramik alanına yönelme kararı almasıyla beraber Çanakkale serüveni tam olarak başladı. 25 yaşında olan genç Seramik Sanatçısı Mehmet Süral Adayı Çanakkale OLAY Gazetesi'ne yaptığı özel açıklamalarında; "Seramiği sevmemdeki neden uçsuz bucaksız olması, yapabildiğin kadar üretim ve yapabildiklerinin bir sınırı yok. Sanat dalından öteye bir sektör seramik" sözlerini kullandı.

"Su an çalıştığım yerde ilk stajımı yapmıştım"

Çanakkale'de bir atölyede seramik üzerine çalışmalar gerçekleştiren Seramik Sanatçısı Adayı Mehmet Süral, Gaziantep'ten okumak için geldiği Çan'da önlisans kazandıktan sonra seramik alanında ilerlemek istediğini farkederek DGS ile Mersin'de Güzel Sanatlar Fakültesi okumaya gitti. Ancak okulu bittikten sonra Çanakkale'ye geri dönmeye karar verdi. Lise dönemlerinde Çanakkale'ye yaptığı gezide oldukça etkilenerek hayatına burada devam etme kararı aldığını belirterek; "İş bulmasam bile buraya gelmeyi düşünüyordum, hatta şu an çalıştığım yerde ilk stajımı yapmıştım" şeklinde konuştu.

"Sanat dalından öteye bir sektör seramik"

Doğduğu, büyüdüğü şehir olan Gaziantep'in bu alana olan yöneliminde büyük bir rolü olduğuna değinen Süral; "Gaziantep'te seramiğin çok fazla kökü var, o çevrede eskilerin insanları halen seramik ile uğraşıyor, eski ocaklarını seramik çamurunda yapıyorlar. Seramiği asıl sevmemdeki neden uçsuz bucaksız olması, yapabildiğin kadar üretim ve yapabildiklerinin bir sınırı yok. Sanat dalından öteye bir sektör seramik. Şöyle düşünebiliriz; tıpın dalları gibi; çok fazla, çok fazla yöntem, çok fazla kimyası var. Sanatsal ve endüstriyel alanı var. Seramiğin endüstriyel tarafı daha ağır basıyor bende. Seri üretim ve fabrikasyon olarak kalıp sistemini sevdiğim için kalıba yöneldim. Hatta ÇOMÜ'de yüksek lisans yapmayı düşünüyorum, endüstriyel alanında yapmayı düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

"Belli bir sıcaklıkla buluşması gerekiyor"

Seramiğin tam olarak ne olduğunu, Anadolu'daki yerine dair açıklamalarda bulunan Süral; "Seramiğin en temel tanımı; doğal dediğimiz kilin, çamurun belli bir ısı ile buluştuktan sonra sertleşiyor. Belli bir sıcaklıkla buluşması gerekiyor. Mesela Anadolu'da yapılanı var, sırla üretim ya da sırsız üretim. Seramiğin atlı ana tekniği vardır; 1'inci teknik; sucuk diğer adı ile fitil ile şekillendirme, 2înci teknik ise elle şekillendirme, plaka yöntemi ile şekillendirme, kalıp içine döküm şekillendirme, tonla üretim aşamasında şekillendirme, kalıp içine sıvama şekilleme dediğimiz altı ana teknik var. Bunların içerisinde kalıp ile şekillendirmeyi daha çok tercih ediyorum; döküm ve sıvama yöntemlerini kullanıyorum yaptığım tasarımlarda. Aslında alanım endüstriyel kalıpçılık ama seramikteki o parmak izini, sıvamadaki kastım ise alçı içerisinde parmaklarınla sıvıyorsun, endüstriyel olarak görünen ürünün aslında el emeği, parmak izinin deformesini gösteriyorsun bir yerde; hem el emeği hem de endüstriyel üretim var. Her bir sanatçı adayının kendine ait çizgisi oluyor, estetik sanat görüşü, tarzını yansıtması gerekiyor" diye konuştu.

"Yaratmak bambaşka bir şey"

Seramiğin oluşum sürecine ilişkin bilgilendirmelerde bulunan Süral; "Şu an çalıştığım atölyenin üretim sirkülasyonu var, oraya yardım ediyorum, seramiğin mutfak kullanım alanındayım, günlük hayatta kullanılan kahve, kupa, tabak alanında çalışıyorum. Çok büyük bir haz veriyor bu alan, kendi yaptığın bir şeyi kullanmak, yaratmak bambaşka bir şey. Onun verdiği haz çok özel. Seramik çok uzun soluklu. Üretim oluyor ardından kurutma aşaması, ilk pişirim dediğimiz bisküvi pişirimi, bisküvi pişiriminden sonra gerekli aşamalar yapıldıktan sonra sırlama dediğimiz camsı taba dediğimiz sırlamayı yapıyoruz, en son aşama olarak fırından çıktıktan sonra kullanılır hale geliyor; bu aslında çok zevkli bir süreç, denemenizi öneririm" sözlerini kullandı.

"Seramiğin tekrarlanmamasını çok seviyorum"

İş dışında sosyal hayatında antikaya olan merakını seramikle birleştirdiğini, antikaların geçmişe dair izler taşımasını onu cezbettiğini dile getiren Süral; "Evdeyken genelde antika üzerine çalışıyorum, çok eski modellerin kopyalamasını yapıyorum, kalıplama işlemi. Küçük bir alanımı hobi olarak ona ayırdım. Bunu yaparken çok zevk alıyorum, seramiğin her noktasına dokunarak kendini keşfediyorsun, her gün yeni bir şeyler öğreniyorsun. Antikaları seviyorum çünkü bir geçmişi var, o antika aslında yaşanmış ya da yüzyıldan daha fazla yaşamış, bugüne kadar gelmiş, bütün duyguları barındırıyor. Onda kahve içen insanlar şu anda içemiyor, belleğine almış onu. Özel kılan şey o benim açımdan, antikadaki işçilik, eskiden kullanılan porselenler işçilik üzerine. Üzerinde naif hatalar görüyorum ama yapan sanatçının elinden çıkmış, hiçbir üretimden yer almıyor. Onu güzel yapan şey o hatalar, bir başka porselende o hatayı göremezsin. Seramiğin temeli seri üretimden çıkıp özel olması. Seramikle bütünleşiyorsun. Seramiğin uzun bir mesaisi vardır, sevdiğin zaman sana zevk verir ama sevmediğin zaman sana çile olur. Sevgini katıyorsun. Bir aşçının yemek yaparken sevgisini katması gibi. Seramikte biz hata olarak görüyoruz ama onu özel kılan bir şey bu. Mesela bir ürün yapıyorsun ve tekrar yapmak istesen bir aynısı olmuyor çünkü o artık o çıktı ve sanat kendini tekrarlamaz. Seramiğin tekrarlanmamasını çok seviyorum. Bir fincan yapıyorsun ve kesinlikle birbirine benzemiyor" şeklinde konuştu.

Süral, seramik alanında yapılan yarışmalardan, sempozyumlardan bahsetti

Seramik alanında birçok yarışmalarda yer aldığını, sempozyumlara katıldığını belirten Süral; "Bu alanda iki yıl önce Mersin Üniversitesi'nin 30'uncu yılına ait bir yarışmaya katıldım ve ardından ödülü kazandım. Yüzeysel tasarım dersinde yaptığım klasik Anadolu'da düz tabak, döküm yöntemi ile şekillendirildi. 2'inci kazandığım ödül; İzmir'de düzenlenen Altın Testi Ödülü, orada ilk yüze girdim. Bizim alanımızda yapılan çok fazla sempozyum oluyor, onlardan Eskişehir Odunpazarı'nda Şehrin Ateşi adlı sempozyuma katıldım. Sempozyum, ilkel pişirimler üzerine yapılıyor. Hemen arkasında Eşkişehir'de Tepebaşı Belediyesi'nin düzenlemiş olduğu Pişmiş Toprak Sempozyumu'na katıldım; yirmi günlük bir süreç ve seramiğin baştan sona kadar şekillendirilmiş ve sanatsal alanda seramikler yapılıyor" ifadelerini kullandı.

"Seramik alanında Kaleseramik dünyanın 3'üncü en büyük fabrikası"

Pandemi ile birlikte insanların farklı alanlara yönelme isteği ile seramik alanının Türkiye'deki popülaritesinin arttığını vurgulayan Süral; "Seramik, özellikle son iki yıldır altın çağını yazıyor Türkiye'de. Çok fazla atölyeler açıldı, insanlar bu alana yönelmeye başladı. Bunun en büyük nedeni pandemi çünkü insanlar bu süreçte sanatsal işlere yöneldi, özellikle seramik ve cama ilgi göstermeye başladılar. Seramiğin özellikle fincan alanına yöneldiler, daha çok kadınların ilgisini çekti. Üretmenin hazzını almaya başladı. Fırın aldı birçok kişi. Fırını alıp kendi evinde seramik yapmaya başladılar. Şu anda Çanakkale'de 150'den fazla atölye var, bu bildiğimiz kadarıyla böyle. Çan'da Kaleseramik dünyanın 3'üncü en büyük fabrikası seramik alanında. Seramik alanında iş imkanı, güzel sanatların içerisinde en olanaklı bölüm aslında. Çok büyük bir yelpazesi var, özellikle Çan'da. Kütahya'da, Eskişehir'de, Ankara'da. Çok fazla fabrika olduğu için bu alanda iş bulmak çok kolay, çok fazla atölye var. Kendi atölyeni açıp kendi üretimini yapabilirsin. Kendi tarzını ve çizgini oluşturduktan ve elbette çevreni oluşturduktan sonra çok fazla insanın önüne geçebilirsin, insanlar özel bir şeyler istiyor. İnsanların seramik almasının nedeni kendi özel hissetmek istemesi" diye konuştu.

"Kazılarda seramikçilerin rolü büyük"

Arkeolojik kazılarda seramikçilerin rolünün büyük olduğu ama arka planda kaldıklarını vurgulayan Süral; "Kazılarda seramikçilerin rolü büyük. Kazılarda çıkan ürünlerin yüzde sekseni seramik olduğu için orada bulunabiliyoruz. Seramikçiler kazılarda daha çok arka planda ama çıkan kazılarda seramikçilere başvurmaları gerekiyor çünkü çıkan seramiklerin üzerindeki sıra, tekniğine, çamurun cinsine göre yardımcı oluyor. Seramiğin kendisini okumuş insanların orada bulunması çok önemli, aslında arkeologların da seramik dersi alması gerekiyor. Seramikçilerin arka planda kalmaları mantıklı değil, Türkiye çamur konusunda yani kilde verimli topraklar. Güzel sanatlar alanında seramiğin farkındalığın artması gerekiyor. Son iki yıldır hak ettiği değeri görmeye başladı. Sosyal medyada vs görüyorum atölyeler açılmaya başladı, hiç denk gelmediğim atölyelerin kapandığını yani bir şekilde iş yapıyor, Çanakkale de turistik bir bölge olduğu için gelen turistler de seramik alanında bilinçli olduğu için o değeri hak ediyor" sözlerini kullandı.

"Son sözü fırın söylüyor"

Seramik yapım sürecinin oldukça sancılı olduğunu, birçok aksiliklerle karşılaşılabileceğini ifade eden Süral; "Üniversitedeyken, çizimimiz onaylandıktan sonra tasarıma başlıyorduk, yaptıktan sonra sırlamasında aşağı yukarı ne çıkacağını biliyorsun, mesela fırın açılışı ortalama iki gün sürüyor, o gece uyumadığım zamanlar oluyordu, o süreci yaratıyorsun, istediğin şekilde sırlaması oluyor. Bazen fırına koyduğun yerdeki atmosfer bambaşka bir şey çıkarabiliyor, o yolda değişebiliyor ve sürpriz çıkabiliyor. Seramiği diğer dallardan ayıran nokta bu, bazı noktalarda kontrol senden çıkıyor, bir ressam resim yaparken kontrol elinde ama seramikte asla hatayı düzenleyemezsin, o fırından çıktıktan sonra fırın belirliyor son sözü. Sır seni rezil de ediyor vezir de ediyor. Yüzeysel tasarım dersinde pano yapıyorsun, fırına gidecek ürün için aylarca uğraşıyorsun, fırında çok küçük bir hatada patlayarak çıkıyor ve seni yıkıyor, mesleğini seviyorsan aldırış etmemen lazım çünkü bu oluyor. Fırında büyük bir kumar var, yanına koyduğun arkadaşının ürünü sağlam olmadıysa senin ürününü de etkiliyor" şeklinde konuştu.

"Hem fiziksel hem de ruhsal olarak yoruluyorsun"

Seramik alanının oldukça zor olduğunu ama sevdikten sonra bu sürecin insanın gözüne gelmediğini dile getiren Süral; "Bu alanı okumak istiyorlarsa, seramiği iyice araştırmaları gerekiyor çünkü sanat dallarından çok daha farklı bir alan. Seramiği sevmen gerekiyor eğer sevmiyorsan hiçbir şekilde işin içine girme. Bölümdeki çoğu arkadaşım seramiği sevmiyordu, çamura dokunmak bile istemiyorlardı. Sevmediğin zaman yapamazsın, seramik seni üzebilir. Bekleme süreci, fırına yerleştirirken kırılabilir, çok hassas. Kimsenin birbirinin işine dokunmaması gerekiyor çünkü çok kırılgan. Hava şartlarından dolayı iş kurumuyor ya da hızlı kurutmaya çalışınca çatlıyor, seramik aslında çok narin, güç gerektiriyor. Ağır bir iş seramik, çamuru yoğurmak, yoğurmak gerçekten güç isteyen bir iş, hem fiziksel hem de ruhsal olarak yoruluyorsun, işi sevince bunları göz ardı ediyorsun" ifadelerini kullandı.

"Gezerken seramiği de yanımda götürmek istiyorum"

En büyük hayalinin dünyayı gezmek olduğunu, gezerken de seramiği de yanında götürmek istediğini dile getiren Süral; "En büyük hayallerimden biri dünyayı gezmek, burada seramiği bir araç olarak kullanmak istiyorum. Gezerken seramiği de yanımda götürmek istiyorum. Kalıplama yaparak kazandığım para ile şehir şehir geziyorum. Yurtdışına taşımak istiyorum bu durumu. İleriyi görecek kadar planlı biri değilim, daha çok anı yaşamaya çalışıyorum. Gittiğim şehirlerin etnik yapısı etkiliyor beni, daha çok sanatsal yapılarıma ilham oluyor" diye konuştu.

"Bilinçaltımı oraya aktardım"

Son olarak yaptığı çalışmalar arasında gözbebeği olarak nitelendirdiği çalışmasına değinen genç Seramik Ustası Süral; "Yapmış olduğum temel sanattaki nokta çalışmam gözbebeğim. Üç ayımı aldı, bilinçaltımı oraya aktardım diyebilirim, yaparken aşırı zevk aldım" dedi.

Paylaş