İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Şahin Kalkan, bebeklerde sarılık konusunda bilgilendirmelerde bulundu. Sarılığın tanımını yapan Dr. Öğr. Üyesi Kalkan, “Sarılık terimi en basit ifadeyle bilirubinin deri ve mukozalarda birikimi sonucu deri ve göz beyazının sarı renkte göru¨lmesini ifade eder” diye konuştu.
Sarılığın total serum bilirubin (TSB) adı verilen değerin 5 mg/dL'yi aştığı hallerde görüldüğünün altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Kalkan, “Sarılık, fizyolojik (normal) sarılık ve patolojik sarılık olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Yenidoğanların hemen hepsinde hayatın ilk haftasında total bilirubin du¨zeyinin yu¨kselmesi ve bunların 3'te 2'sinde de klinik olarak sarılık göru¨lmesi nedeniyle bu geçici bilirubin yükselmesine fizyolojik sarılık denir. Değerler nomogram dediğimiz belli çizelgeler baz alınarak değerlendirilir. Bu çizelgeler bebeğin kaç haftalık doğduğu, uyuşmazlık olup olmadığı, doğumdan itibaren kaç saat veya kaç gün geçtiği gibi belli kriterler göz önünde bulundurularak oluşturulmuştur. Patolojik sarılık dediğimiz tedavi edilmesi gereken sarılıklar ise bu çizelgelerde sınırın üstünde olan durumlar için ifade edilir” ifadelerini kullandı.
Sarılığın bebeklerde görülme oranından bahseden Dr. Öğr. Üyesi Kalkan, “Term (normal zamanda) yenidoğanların yaklaşık yüzde 60'ında, preterme yenidoğanların (prematüre) yaklaşık yüzde 80'nde yaşamın ilk haftasında klinik olarak sarılık görünür” dedi.
Sarılıkta görülebilecek belirtileri anlatan Dr. Öğr. Üyesi Kalkan, “Sadece göz beyazının sararmasından, doktor başvurusu olmadığı durumlarda hayatı tehdit edebilecek semptomlara kadar değişkenlik gösterebilir. Belirtiler arasında ciltte veya göz beyazında sararma, beslenme zorlukları, halsiz olması, koyu renkli idrar yapması, uyandırmakta zorluklar sayılabilir” şeklinde konuştu.
Tedavi edilmeyen sarılıkların ölümle sonuçlanabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Kalkan, “Sarılıklar büyük oranda fizyolojik olmakla beraber takip ve tedavinin geciktiği durumlarda nörolojik bozukluklar (sekeller) gelişebilmektedir. En çekindiğimiz kernikterus dediğimiz beynin belli bölümlerinin etkilendiği hastalıktır. Tedavi sınırının üstünde olan sarılıklar beynin belli bölümlerinde birikmesi sonucu geri dönüşü olmayan işitme sorunları, hareket bozuklukları, zekâ gerilikleri, kaslarda kasılmalar, nöbet ve maalesef ölüm ile sonuçlanabilmektedir” dedi.
Sarılığın bebeği nasıl etkilediğine değinen Dr. Öğr. Üyesi Kalkan, “Değişkenlik göstermekle beraber en yaygın olarak yorgunluk, beslenme zorlukları, uyandırma güçlüğü görülmektedir. İleri düzey sarılıklarda ise ciddi nörolojik sekeller görülebilmektedir. Bunlar arasında geri dönüşü olmayan işitme sorunları, zekâ gerilikleri, kaslarda kasılma, nöbetler sayılabilmektedir” ifadelerini kullandı.
Bebeklerde sarılığa iyi gelen durumları vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Kalkan, şu bilgileri paylaştı: “Beslenme çok önemlidir. Bebeğin yeterli beslendiğinden emin olmak gerekir. Bu noktada önceliğimiz anne sütüdür. Bebeğin anne sütünü yeterli miktarda alması gerekir. Anne sütü ile beslenme konusunda net bir sınırımız yok. Bebek her istediğinde vermek gerekir. Bebeğin işaretlerine dikkat etmek gerekir. Anne sütünün yetersiz olduğu veya olmadığı durumlarda bebeği formül mama ile beslemek gerekir. Formül mama ile beslenmeye hekim ile anne beraber karar vermelidir. Anne sütü hiç yoksa öncelikle aile (anne, baba, ailenin diğer bireyleri) anne sütüne teşvik edilmeli, yeniden gelmesi için çocuk doktoru ve emzirme danışmanları öncülüğünde çaba gösterilmelidir. Biliyoruz ki, dünya üzerine anne sütünün olmaması durumu çok az görülmektedir. Bir yandan bu çabalar devam ederken çocuk uzmanı ile beraber bebeğin sağlık durumu, kilo, sarılık gibi durumları göz önünde bulundurarak günde 8-12 defaya kadar yine çocuk uzmanının karar vereceği ölçüde formül mama kullanılmalıdır. Bunun dışında, kulak üzerine çizik atmak, evde mavi ışık vermek, güneşe çıkarmak, su vermek gibi uygulamalar yanlış ve tedavi edici olmayan uygulamalardır.”
Tedavi yollarını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Kalkan, “Sarılık seviyesine göre en çok kullanılan uygulama fotorerapi dediğimiz belli frekans aralıklarında verilen mavi ışık tedavisidir. Ancak altta yatan başka sağlık sorunları varsa, bir yandan da onların tedavisi gerekmektedir. İleri düzeyde sarılık varsa IVIG dediğimiz kan ürünü verilebilmekte, bazen kan değişimi yapılmak zorunda da kalınabilmektedir” dedi.
(İHA)