“Balık tutmak lükse dönüştü”

Hemen hemen toplumun tüm kesimlerini olumsuz etkileyen müsilaj sorunu ile ilgili olarak görüştüğümüz balık avı malzemesi satan işyerleri yetkililerinden Mert Pehlivan, Murathan Atagül ve Selahattin Boz; kıyı balıkçılığının durma noktasına geldiğini, devam etmek isteyenlerin ise ağır maddi bir külfet ile karşı karşıya kaldığını ifade ediyor.

361

Çanakkale Olay olarak Marmara Denizi’ne musallat olan müsilaj konusunu gündemde tutmaya ve bu sorundan etkilenen sektörlerden insanların görüşlerini almaya devam ediyoruz.

Çanakkale’de özellikle olta ile yapılan balık avı için malzeme satan işyerlerinin sahipleri ile yaptığımız görüşmelerde, müsilaj nedeniyle kıyı balıkçılığının durma noktasına geldiği ve satışlarında büyük düşüşler yaşadıklarını ifade ettiler.

“Balık tutmak bir lükse dönüştü”

Mert Pehlivan (Yem Dünyası)

Marmara Denizi’ni kaplayan müsilajın balıkçılıkla uğraşan ya da geçimini sağlayan kişilere büyük maddi külfetler getirdiğini söyleyen Yem Dünyası yetkilisi Mert Pehlivan şunları söyledi:

“Müsilaj bizim işlerimizi çok etkiledi. Balık tutmaya giden vatandaşlar, oltalarını attıkları zaman balık tutamamaya başladılar. Oltalarının müsilajla kaplanarak onlara hem maddi bir külfet çıkardığını hem de kıyafetlerinin müsilajla kaplandığını söylüyorlar. İnsanlar balık tutamayınca balığa gitmemeye başladılar. Balık tutmak bir lükse dönüştü. Çünkü bir olta maliyeti var, yem maliyeti var. Örneğin karşıya Kilitbahir’e, Eceabat’a geçildiğinde bunun bir yol maliyeti var. Balık tutamayıp da bunun gibi problemlerle karşılaşınca insanlar balığa gitmemeyi tercih ediyorlar.

“Sorun insan kaynaklı”

Marmara Denizi’ndeki müsilajın insan kaynaklı bir kirlilik olduğunu söyleyen Pehlivan insanların, fabrikaların kanunlara kurallara uymaması, yeterli arıtmayı ve yeterli filtrelemeyi yapmaması, insanlarımızın ‘deniz nasıl olsa kaldırırır’ zihniyetiyle olaylara yaklaştığını söyledi. Pehlivan, müsilajın yılların birikimi neticesinde ortaya çıktığını belirterek; farkındalık yaratılması ve yasalarla desteklenen çözümler üretilmesi gerektiğini ifade etti.

“Av yasağına uyan yok”

Murathan Atagül (Lüfer Av Market)

Türkiye’nin denizcilik açısından elverişli bir coğrafyada olmasına rağmen kural tanımazlık nedeniyle balık nüfusunun giderek azaldığını; buna bir de çevresel faktörler eklendiğinde sorunun daha da ciddi hale geldiğini söyledi.

Atagül “Üç tarafı denizle kaplı bir ülkeyiz, ithalat ihracat gemilerinin balast suyu tankları vardır. Bu gemiler okyanusta yük alıyor, yükü dengelemek için de su alırlar. Bizim limanlarımızda yükü boşalttıktan sonra balast suyunu da boşaltıyorlar. Oranın zehirli yengeci, mavi ahtapotu, mavi denizanası bizim denizlerimizde olmaz. Çevre kirliliği, atık su tanklarının denize boşaltılması, bunların takibi önemli. Av yasağına uyan da yok. Bir başka konu trol, dip avcılığı. Balığın göçüne izin verilmesi lazım. Çevredeki sanayileşmenin getirdiği kirlilik ve bunların denetimleri çok önemli.” diye konuştu.

“Bundan sonra balığı ancak resimlerde görürüz”

Selahattin Boz (Boz Balık Avı Malzemeleri)

2003 yılından bu yana Çanakkale’de yaşayan Boz Balık Avı Malzemeleri sahibi Selahattin Boz, içinde bulunulan durumda nüfus artışının etkisine dikkat çekti.

Boz “Maalesef denizlerin kirliliğinden dolayı balık, yeme içme-beslenme sıkıntısı çekiyor. Dipteki hayvanlar oksijensiz kalıyor. Midye, rapana gibi bir sürü deniz canlısı ölüyor. Ben buraya geldiğimde havaalanı bölgesinde otlar vardı şimdi Çanakkale’de her yer bina oldu. Nüfus neredeyse 700 bine ulaştı. Bulaşık deterjanları, çamaşır suları hep atık olarak lavabolarımızdan denize karışıyor. Bu da deniz kirliliğini meydana getiriyor. Müsilaj da bundan oluyor. 35 bin nüfustan bugünkü duruma geldik. Denizleri mahvettik. Onun için iş de yok, balık da yok. Bundan sonra balığı ancak resimlerde görürüz” dedi.

Fotoğraflar: Gizem Can

(HADİYE AYŞE İRİM)
Paylaş