Türkiye’nin ilk nöropsikoloji laboratuvarının kurucusu, nöropsikolog ve Türk anayasa hukukçusu Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, İstanbul Atlas Üniversitesi Psikoloji Kulübü tarafından düzenlenen “Aşkın Nöral Temelleri” başlıklı konferansta öğrencilerle bir araya geldi. Romantik aşk denilen tutkulu dönemin iki yıl boyunca salgılanan stres hormonuyla bağlantılı olduğunu belirten Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, stres hormonu düştüğünde aşkın evrildiğine dikkat çekti. Romantik aşkın sonrasında olacak şeylerin, o iki yıl boyunca ilişkinin nasıl olduğuna bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Tanör, “Eğer o ilişkiyi çok hor kullandıysanız o zaman ilişki bitebilir. Sorunsuz, kavgasız bir şekilde yürümüşse, aranızda karşılıklı arkadaşça bir sevgi de geliştiyse romantik aşk bitse bile olgun aşka evriliyor. Olgun aşka hiç ömür biçilmiyor” diye konuştu.
İstanbul Atlas Üniversitesi Psikoloji Kulübü tarafından Dr. Ralph A. DeFronzo Oditoryumu’nda düzenlenen “Aşkın Nöral Temelleri” başlıklı konferansta öğrencilerle bir araya gelen Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, aşkın beyne ve psikolojiye etkisini ele aldı.
Aşk ile ilgili araştırmaların teknolojinin gelişimiyle beraber 20. Yüzyılda ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, hem aşıklar arasındaki aşktan hem de anne sevgisinden bahsettiği konuşmasında “Her iki konu üzerinde yapılan araştırmalara göre, kişilerin aşık oldukları kişiyi düşünürken görürken ya da çocuklarını düşünürken ortak olarak aktif hale gelen beyin bölgeler de var. İkisinde ayrı ayrı çalışan bölgeler de var. Romantik aşkta da anne sevgisinde de normalde çalışırken sevdiğini görünce çalışmasını sonlandıran bölümler var” dedi.
Yapılan çalışmalarda âşık olduğu kişinin fotoğrafına bakan birinin ödül bölgelerini içeren emosyonel beynin aktif hale geldiğini belirten Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, “Kişi âşık olduğu zaman ne hissediyor? Beyinde tarif edilemez mutluluktan uçma hissi ortaya çıkıyor. Bağımlılık yapan maddeler alındığında da bu bölgeler uyarılıyor. Eşzamanlı olarak serotonin azalması oluyor. Bu da beraberinde âşık olduğu kişiye takıntı yani obsesyon şeklinde durmadan onu düşünmesini, sürekli onunla ilgili konuşmasına sebep oluyor. Kişi hayatının odak noktasına aşık olduğu kişiyi koyuyor” diye konuştu.
Romantik aşk ve olgun aşk kavramlarına da değinen Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, “Romantik aşkın zirvesinde kadında ve erkekte kanda kortizol seviyesinin yani stres hormonunun iki yıl boyunca yüksek olduğu görülüyor. İki yıl sonra düşüyor. İki yıl boyunca stres hormonunun yüksek olmasının etkisi ne oluyor? Bu iki kişi birbirlerinden başka kimseyi görmez hale getiriyor. Araştırmacılar diyor ki bir ilişki iki yıl sürmüşse daha sürecek muhtemelen ve bir çocuk yapmalarını zamanı gelmiştir ama gözü birbirlerinden başka dünyayı görmeyen bir çift çocuk yetiştirmek için uygun değil. Bu stres hormonları düşmeli ki çocuğu da doğru düzgün yetiştirebilsinler. Stres hormonu da o yüzden düşüyor” dedi.
Romantik aşkın sonrasında olacak şeylerin, o iki yıl boyunca ilişkinin nasıl olduğuna bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, “İki yıl sonunda stres hormonu düşünce iki şey olabilir: Eğer o ilişkiyi çok hor kullandıysanız kıskançlık krizleri, kavga gürültüyle geçtiyse sen diliyle karşı taraftan hep şikayetçi olmuşsanız ‘Sen şöyle yapıyorsun, sen böylesin zaten’ gibi suçlayıcı bir ilişki varsa o zaman ilişki bitebilir stres hormonları düşünce. Tam tersiyse yani sorunları ben diliyle çözmüşseniz yani ‘Bu durum beni çok üzüyor’ şeklinde yumuşak bir şekilde sorunsuz, kavgasız, gürültüsüz şekilde götürdüyseniz, bir saksı çiçeğine davranırcasına ihtimam gösterdiyseniz dolayısıyla da aranızda karşılıklı arkadaşça bir sevgi de geliştiyse romantik aşk bitse bile olgun aşka evriliyor. Olgun aşka hiç ömür biçilmiyor. Kişilerin hayatının sonuna kadar sürebilir. Romantik aşk ortalama 2 yıl sürüyor” diye konuştu.
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Ayçiçeği Dinn tarafından Prof. Dr. Öget Öktem Tanör’e plaket takdim edilen konferans, hatıra fotoğrafının çekilmesiyle sona erdi.
(HABER MERKEZİ)