Çanakkale Boğazı'nda inşa edilen ilk köprünün hikayesi

5830

 İşte Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Reyhan Körpe’nin “Çanakkale Boğazında İnşa Edilen İlk Köprünün Hikayesi” başlıklı o yazısı… 

 

Bugünlerde Çanakkale ile ilgili haberlerden Çanakkale Boğazı Köprüsü inşaatının hızla devam ettiğini biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yüzüncü yılında, yani 2023 yılında tamamlanacağı bildirilen bu köprü ile sadece Çanakkale ve Gelibolu birbirine karadan bağlamayacak, fakat aynı zamanda Asya ve Avrupa kıtalarını da birleştirecektir. Aslında Asya ile Avrupa kıtalarının birbirlerine bağlanması ilk defa İstanbul Boğası üzerinden gene Türkiye Cumhuriyeti’nin ellinci kuruluş yıldönümünde yani 1973 yılında gerçekleşmiştir. Daha sonra İstanbul Boğazı’nda inşa edilen iki köprü ve bir tüp geçiş ile bu bağlantı iyice pekiştirilmiş iken, Çanakkale Boğazı üzerinden kara yoluyla geçiş ancak İstanbul Boğazı’ndakinden elli yıl sonra olacaktır. 
Modern zamanlarda ilk boğaz köprüsü olma şerefini İstanbul Boğazı’na kaptıran Çanakkale Boğazı, antik çağlarda da İstanbul’un gerisinde kalmıştır. Tarihin ilk boğaz köprüsü İstanbul Boğazı’nda Pers Kralı Dareios tarafından inşa ettirilmiştir. Dareios, M.Ö. 512 yılında İskit seferi sırasında ordusunu Asya’dan Avrupa’ya geçirmek için boğazda yüzen bir köprüyü yaptırmıştır. Samos’lu mimar Mandrokles tarafından gemilerin yan yana getirilmesiyle oluşturulmuş olan bu köprü antik kaynaklara göre Boğazın Karadeniz girişine yakın bir yerdeydi. Tarihin bu ilk boğaz köprüsünün günümüzde İstanbul Boğazı’na inşa edilen son köprü olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün bulunduğu yere yapıldığı düşünülmektedir. 
İstanbul Boğazına yapılan bu ilk köprüden yaklaşık 32 sene sonra, bu defa başka bir askeri sefer nedeniyle Çanakkale Boğazı’na köprü yapıldığını görmekteyiz. 
Dareios’un başarısızlıkla sonuçlanan bu seferi daha sonra Batı Anadolu’da patlayacak bir ayaklanmaya ve sonucunda Yunanlılar ile Persler arasında uzun süren bir savaşa dönüştü. Dareios’un yerine Pers tahtına çıkan oğlu Kserkses bu savaşı sonlandırmak amacıyla Yunanistan’ı işgale karar verdi. 
Seferle ilgili her türlü hazırlık tüm detayları ile planlandı, Pers ülkesinin dört bir yanına bununla ilgili haberler gönderilerek eyaletlerin katkıları istendi. Savaş gemileri ve yük gemileriyle birlikte, geçilecek boğaz ve nehirler için özel gemiler hazırlandı. Ayrıca ordunun geçeceği güzergah boyunca büyük erzak depoları yapıldı. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra imparatorluğun her yanından toplanan muazzam bir ordu ve büyük bir donanma ile harekete geçti. 
Sardeis ve Bergama üzerinden Edremit’e gelen Pers kara ordusunu kıyıdan da donanması izlemekteydi. Pers kara ordusu buradan yola devam ederek Ezine üzerinden muhtemelen şimdiki kara yolu güzergahını takip ederek Troia’ya geldi. Athena tapınağında Troia kahramanları onuruna kurbanlar kesen Kserkses, Akhaların Troia’yı yakmalarının intikamını almak için Yunanistan seferine çıktığı propagandasını yapmıştır.
Troia’da bir gece kalan ordu sabah olduğunda kıyıdaki Rhoteion-Ophryneion ve Dardanos kentlerini geçerek şimdi Nara Burnu’nun ucunda bulunan Abydos’a ulaşmıştır. Kserkses’in bu güzergahının gene aşağı yukarı modern yolu takip ettiği söylenebilir. Kral, Sarıçay’ı geçerek tam da şimdiki Çanakkale’nin bulunduğu yerden geçmiş olmalıdır.
Kserkses, Pers ordusu ile birlikte Abydos’a vardığında donanma da Çanakkale Boğazı’na girerek Abydos önlerine, yani günümüzde askeri hastane önlerine gelerek demirledi.  Böylece Abydos’ta Yunanistan seferine katılan bütün kuvvetler bir araya gelmiş oluyordu. Ordu Kserkses önünde resmigeçit yaparak sayımı yapıldı.  Donanma ise denizde tatbikat yaptı. Abydos önlerinde yapılan deniz manevraları günümüzde Çanakkale kentinin bulunduğu koyun içinde yapılmış olmalıdır. Zira Abydos’un doğusunda Çanakkale Boğazı darlığı ve akıntıları nedeniyle bu deniz manevralarını yapmaya elverişli değildir.
 
 
Tarihçi Herodotos bu resmigeçidi ve tatbikatı şöyle anlatır:
“Abydos`a vardılar, burada Kserkses bütün orduyu gözden geçirmek istedi. Daha önce burada yüksek bir yere, kral için bu maksat-la beyaz mermerden bir taht kurulmuştu, bunu kralın isteği üzerine Abydos mermercileri yapmışlardı. Oraya geçti ve kıyıda toplanmış olan kara ordusunu ve donanmayı seyretti, sonra bir deniz savaşı gösterisi yapılmasını istedi. Bu gösteriyi Sidon’lu Fenike’liler kazandılar. Kral, manevraları pek beğenmişti.” 
Kara ordusu ve donanma Abydos’a geldiğinde en yüksek sayıya ulaşmıştı. Ordunun gerçek sayısı her zaman tartışma konusu olmuştur. Herodotos, Hellespontos’u geçen ordunun yardımcı kuvvetler dışında 1 milyon kişi olduğunu bildirir. Diğer antik kaynaklar Kserkses’in ordusunun yaklaşık 1.2 milyon ile 300 bin arasında olabileceğini söylerken, modern tarihçiler bu sayının 65.000 ile 75. 000 arasında olması gerektiğini düşünmektedirler. Gerçek sayı ne olursa olsun, Pers ordusu tarihte şimdiye kadar toplanmış en kalabalık orduydu. 
Muharip kuvvetlerin yanı sıra yardımcı kuvvetlerle birlikte önemli bir sayıya ulaşan kara ordusunun gemilerle karşıya geçmesi haftalar, belki de aylar alırdı. Üstelik ordunun ağırlıkları taşıyan develerin ve arabaları çeken atların denizden ürkmeleri de söz konusuydu. 
Perslerin çözümü ise boğazı yüzer bir köprüyle geçmek olmuştur. Bu Pers ordusunun inşa ettiği üçüncü yüzer köprüydü. Daha önce Dareios’un İskit seferinde İstanbul Boğazında ve Tuna nehrinde böyle köprüler kurmuşlardı. Herodotos, bu köprüler hakkında detaylı bilgi vermez. Fakat Çanakkale Boğazı köprüsünün gerek hazırlıkları, gerekse yapım aşamasını bize detayları ile aktarır. Köprünün inşaatı için gerekli malzemeler savaşın hazırlıkları sırasında temin edilmişti. Köprünün yapılacağı yer Abydos’un hemen karşısında, Sestos-Madytos arasındaki kayalık burundu. Pers donanmasında böyle bir yüzer köprünün yapılması için yeterince gemi vardı. 
Köprü ile ilgili malzemeler olasılıkla donanma ile birlikte getirilmiş olmalıdır. Köprünün inşasına Kserkses bizzat kendisi nezaret etmiştir. Hatta ilk teşebbüste köprü, boğazın akıntıları ve dalgaları nedeniyle başarısız olmuş, deniz kırbaçlatılarak cezalandırmıştır. 
Herodotos daha sonra köprünün nasıl yapıldığı hakkında teknik detaylar verir: 
 
 
“Büyük işler yapan adamlar nankör işlerinin kurbanı oldular, yeni mühendisler geçti işin başına. Bakınız nasıl attılar köprüleri: Elli kürekli gemilerden ve triremelerden üç yüz altmış tanesini yan yana bağ-layıp köprü taşımalığı olarak koydular, bu Euxeinos`dan yana olandı, öbür yan içinde taşımalık olarak üç yüz on dört gemi kullandılar; gemi-lerin eksenleri Pontos ile açı yaptığı için Hellespontos`un akıntısına pa-ralel düşüyorlardı ve böylece akıntı, halatlara binen yükü artırmış olmu-yordu; birbirine bağlı olan gemileri ayrıca çok büyük demirler atarak pekiştirdiler, köprülerden biri için Pontos tarafına, o yönden gelip Hel-lespontos`da esecek rüzgarlara karşı; öbürü için de Ege denizinden ve batı kıyılarından yana, Zephyros ve Notos`a karşı. Pontos`a işleyen küçük gemilerin geçebilmeleri için üç yerde aralık bıraktılar. Bu bittik-ten sonra, karadan başlayarak, halatları çekmeye giriştiler, bu iş için ağaç bucurgatlar kullanıyorlardı; bu sefer keten kenevir lifleriyle papi-rüsü ayrı ayrı kullanmıyorlardı, her iki köprü için de dörder papirüs ve ikişer keten kenevir lifinden yapılma halat gerdiler. Bu iki cins halat, kalınlık ve güzellik bakımından eşittiler ama keten kenevir liflerinden olanlar daha sağlamdılar; bir dirseği bir talant çekiyordu. Köprünün çatısı böylece çatıldıktan sonra, köprünün enine uygun büyük kalaslar ke-sildi; bunlar da peş peşe dizildikten sonra üstten bağladılar; daha sonra bunların üzerine güzelce bir tahta taban döşediler; üzerine bir kat top-rak çektiler, düzelttiler, en son iki yanına korkuluklar koydular, yük hay-vanları ve atlar denizden ürkmesinler diye.”
 
 
Modern araştırmacılar bu köprünün Abydos ve Sestos arasında yaklaşık 1200 m. uzunluğunda olduğunu söylemektedirler. Dönemin gemilerinin boyutu da dikkate alındığında yaklaşık 700 geminin bu iş için kullanıldığı hesaplanmıştır. Köprülerden birinde 380, diğerinde ise 340 gemi yan yana getirilerek bağlanmıştır. Köprüyü sabit tutabilmek için de çapalardan faydalanılmıştır. 
Sonuçta Pers ordusu Nara burnu ile karşıda Akbaş Limanı arasına kurulan bu yüzer köprüden kolayca geçmiştir. Çanakkale Boğazı üzerinde yapılan bu köprünün boğaz akıntılarına ve fırtınalara ne kadar süre dayandığını bilemiyoruz. Ancak bir yıl sonra, M.Ö. 479 yılında Persler Yunanistan’da bozguna uğradıklarında, bir Atina donanması geri çekilişlerini önleyebilmek ve köprüleri yıkmak için aceleyle Çanakkale Boğazına yelken açmıştı. Fakat boğaza geldiklerinde köprüler çoktan yıkılmıştı. Bölgenin Pers valisi de köprüden arta kalan halatları toplayıp Sestos’a taşımıştı. Atinalılar köprüyü yıkamasalar da bu halatları tapınaklara bağış yapmak üzere alıp Yunanistan’a götürdüler.
Böylece bir yıldan az bir süre ayakta kalmış olan bu yüzer köprü tarihin ilk boğaz köprüsü olmasa da, Çanakkale Boğazı’nın ilk köprüsü olarak tarihe geçmiş oldu. Günümüzde de Çanakkale’den Eceabat’a geçerken, boğazda İstanbul yönüne baktığınızda bu köprüyü hayalinizde canlandırabilirsiniz.
(Çanakkale TROİA Dergisi’nin Haziran 2019 sayısından alınmıştır)
Paylaş