Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, Balıkesir-Çanakkale İlleri 1/50.000 ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı, 1 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi`nin 102. Maddesi uyarınca, 18 Eylül 2020 tarihinde onaylandı. Onaylı 1/50.000 ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı, Plan Açıklama Raporu 9 Kasım 2020 tarihinden itibaren, bir ay süre ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ilan tahtasına asılmıştı. Çanakkale`nin Bursa il sınırından, Balıkesir`in İzmir İl sınırına kadar olan alandaki kıyı şeridi ile Gelibolu Yarımadası, Bozcaada ve Gökçeada`nın sadece kıyı şeridini değil, tamamını içeren 1/50.000 ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı`na karşı itirazlar yapıldı. Plan kapsamında, söz konusu alanlar 7 ayrı bölgeye; 1. Bölge Bandırma Bölgesi, 2. Bölge Karabiga Bölgesi, Çanakkale Merkez Bölgesi, 4. Bölge Bozcaada Bölgesi, 5. Bölge Edremit-Körfez Bölgesi, 6. Bölge Ayvalık Bölgesi ve 7. Bölge Gelibolu Tarihi Yarımada Bölgesi olarak adlandırılarak ayrıldı... Plana göre, önemli tarihi ve doğal değerlere sahip olan, "Kuzey Ege" veya "Güney Marmara" olarak adlandırılan, Balıkesir-Çanakkale kıyı şeridi, Gelibolu Tarihi Yarımadası ve Bozcaada ile Gökçeada`da, "mega yat limanları"ndan, dış ticarete yönelik RO-RO taşımacılığına, yolcu iskeleleri, tersaneler ve çekek yerlerinden, endüstriyel yük limanlarına, turizm tesislerinden, yat limanları ile balıkçı barınaklarına kadar birçok yatırımı öngörüyor. Plana ilgili belediyelerden, çevre örgütlerine, meslek odalarından duyarlı yurttaşlara kadar geniş bir yelpazede çok sayıda itiraz edildi. Planla ilgili çalışmalar yapan ve mücadele yürüten Mimar İsmail Erten konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu...
1/50.000 ölçekli plan nedir?
Mimar İsmail Erten, 1/50.000 ölçekli planın Kalkınma Ajanslarının kurulması ve sonrasında yapılan 1/100.000`lik Çevre Düzeni Planının bir devamı olduğunu dile getirdi. Erten, "Bu planın varlık gerekçesini iki üst karar belirlemektedir. Birisi 2005-2006 yıllarında kurulan ve Türkiye`de, kimi tek ili kimi birkaç ili kapsayan toplam 26 bölgede kurulan Kalkınma Ajanslarıdır. Bunların biri de Çanakkale-Balıkesir illerini kapsayan Güney Marmara Kalkınma Ajansı`dır. Kalkınma Ajansları, yeni idari bir kalkınma yapılanmasıdır bu. Kalkınma mantığı ile bölünen bu alanlar hızla, 2010`dan itibaren, bu alanlarda 1/100.000 Ölçekli Çevre Planı yapmaya başladılar. En son yapılan bölgelerden biri de Güney Marmara idi. 2014-2015 yıllarında Çanakkale`de tartışıldı, itirazlar yapıldı, mahkemeler açıldı... Ancak tüm bu tepkiler bu süreci durduramadı. Şimdi bu 100.000`lik plan, tüm illerin her yerini kapsayan üst bir stratejik plan olarak hazırlandı. 1/100.000 Ölçekli plan, aynı zamanda 1/50.000 Ölçekli kıyı bölgelerini kapsamayan bir plan yapma zorunluluğu da getiriyordu. İşte bu planın geldiği nokta bu temelde oluşturuldu. Belki, tarım ve orman alanlarıyla ya da başka stratejik alanlarla ilgili 1/50.000`lik plan yapılması gerekebilir. Bu 50.000`lik plandan sonra silsile devam ediyor. 25.000, 10.000, 5000 ve uygulama planı dediğimiz 1/1000 ölçekli plandır" dedi.
Birinci tehlike; yetki gaspı!
Planı anlatan Erten, kapsama alanına göre söz konusu planın ileride bir yetki gaspı yaratacağı tedirginliğine neden olduğunu dile getirerek, "1/50.000 Bütünleşik Kıyı Planı, Çanakkale ve Balıkesir`in kıyılarını kapsayan bir plan; Ayvalık`tan başlıyor, bütün körfezden geçip, Edremit, Akçay, Altınoluk, Küçükkuyu, Ayvacık, Ezine, Çanakkale, Lapseki, Biga, Gönen, Bandırma`dan Bursa`nın Karacabey sınırına kadar kıyıları, karşı tarafta Gelibolu Yarımadası`nın kıyıları değil, Keşan sınırına kadar tamamı, Gökçeada`nın sadece kıyıları değil tamamı, Bozcaada`nın tamamını kapsıyor... Böyle baktığımız da bu plan bir "yetki gaspı" sorununu da doğuruyor. Plan, mesela Çanakkale şehrini komple içine almış, sonra bir yerde daralıyor, 500 metreye iniyor, sonra bir yerde genişleyip tarım alanlarını içine almış... Neye göre belirlendiği de belirsiz bir plan. Ama hemen hemen kıyı alanlarının tamamında yer alan belediyeler dahil olmak üzere büyük ölçüde kapsamı geniş bir plan. Bu aynı zamanda, belediye yetkilerine dair bir "hak kapsı" tedirginliği de yaratıyor. Buna göre "biz belediyelerin elindeki imar yetkilerini aldık planı baz yapacağız..." diyebilirler... Bunun bir örneği en son İstanbul`da yaşandı. Beşiktaş/Üsküdar`dan başlayın Karadeniz`e kadar çıkan, Boğaziçi Kanunuyla korunan bir boğaz sınırı vardır. Bunun genişçe bir bölümünün bütün yetkileri İstanbul Büyükşehir Belediyesi`nin elindeydi, şimdi merkezi hükümet bu yetkileri aldı. Yarın Gökçeada`nın ve Bozcaada`nın bütün yetkileri merkezi hükümetçe alınabilir! Bu bir tehlikedir" dedi.
"Yasal bir rant belgesidir"
Erten, kıyı alanlarının, deniz ulaşımı konusunda kurulacak büyük limanlarla sanayi şirketlerinin uluslararası ulaşımına hizmet edeceğinin altını çizerek; "Diğer bir tehlike ise, 100.000`le bağlantılı olarak getirdiği üç misyon vardır; Bir tanesi, Kınalı`dan başlayıp Çanakkale ve Balıkesir`e kadar uzanan otoyol ve boğaz köprüsüdür. Bunun çevresinde oluşan bir sürü rant, yaratılan ekonomik değerlerdir. İkincisi bu otoban bağlantısının kuzey bölümü olan Bandırma-Gönen-Biga-Lapseki bölgeleri, maden ve sanayi alanı ilan edilmesidir. Bandırma-Gönen-Biga aksında çok büyük, hemen hemen İstanbul`un, Dilovası, Gebze ve Bursa`nın yükünü alacak bir sanayi bölgesi ilan edilmiştir. Yine bu 100.000`lik plan ile bölgenin en önemli alanları, Kazdağları da dahil olmak üzere maden alanı ilan edilmiştir. Üçüncüsü ise köprü bağlantısının alt kesimi olan, Ezine, Ayvacık, Bayramiç gibi, daha çok kıyı belgesi olan Edremit, Ayvalık, Burhaniye, Gömeç bölgesinde turizm ve tarımsal sanayi yoğunluklu bir önerme yapıyor yine bu 100 000`lik plan! Bu 1/50.000 ölçekli Kıyı Düzeni Planı, bu misyonların, önermelerin, sahil ile bağlantısını kuran yasal rant belgesidir. Yani sanayi ve maden alanlarında çıkan ürünlerin, deniz yoluyla hızla, uluslararası naklinin sağlanması için liman kurulmasını önermektedir. Limanların, sanayi ve maden şirketlerinin bir anlamda denizle buluşma belgesidir. Ayrıca turizm konusu var. Bu kez turizmin sahil ve kıyı yağmasına yol açacak yatırımlarına önermede bulunur. Nedir bunlar, marina, yat limanı, kurvaziyer limanıdır, feribot iskelesidir ve en genel anlamıyla kıyı yatırımları olan limanlardır. Hatta, masum gibi duran kurvaziyer limanı, tehlikeli yerlerde önerilmektir. Mesela Bozcaada! Bozcaada`ya zaten yoğun insan kalabalığı var ki, kurvaziyer limanı ile Bozcaada nüfusunu bir gemide barındıran limandır bu" dedi.
Küresel sermayeye davet, zeytin alanlarının yağmalanması...
Balıkesir-Çanakkale İlleri 1/50.000 ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı`nın; küresel sermayeye yatırım davetiyesi olduğunu, aynı zamanda bölgedeki üretimi ile ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayan ve `marka` haline gelen zeytin ve zeytinyağı üretim alanlarını da kapsadığına dikkat çeken Erten; "Planda en önemli belirsizliklerden biri de; Bütün bu yatırımların mekansal belirsizliğidir. `Bozcaada` diyor, `Çanakkale` diyor... Ama bunlar için gösterdiği yerler örneğin 40 kilometrelik sahil şeridi... Nerede olacak? Belli değil. Buradaki belirsizlik de aslında rantın spekülasyonunun en önemli nedenidir. Buradaki rantın en önemli önermesi ve sloganı ise küresel sermayeye davettir. `Gelin buraya, yat limanı yapın, marina yapın, sahillerimize AVM`ler yapın, kafeler, restoranlar yapın, sanayi limanı yapın, buradan çıkacak sanayi ve maden ürünlerini buradan götürün` diyen bir plandır. Bu planın en önemli tehlikesi de şudur; Çanakkale kıyılarında, özellikle Çanakkale`den Ayvalık`ın sonuna kadar olan zeytinlik alanların tamamını kapsıyor. Yani zeytinlik alanların imara açılması gibi bir tehlike var. Bu gerçekten, Türkiye ekonomisi için, en önemli, en nitelikli bir tarımsal ürün olan zeytin ve zeytinyağının yağmalanması anlamı da taşıyor. Edremit, Kazdağı ve Madra Dağının yarattığı dünyanın en nitelikli zeytin ve zeytinyağının üretildiği Kuzey Ege zeytinlik alanlarının yağmalanması anlamı da taşıyor..." dedi.
Kimsenin haberi yok, karar Ankara`dan!
Erten; "Şimdi bu plan 9 Kasım 2020 tarihinde Çanakkale ve Balıkesir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri`nde askıya çıkarıldı. Yaklaşık 10 gün sonra bizim haberimiz oldu. Şimdi bütün bu planda, yerel dinamiklerinin hiç birisi; Hiçbir seçilmiş belediye başkanı, hiçbir uzman, hiçbir kurumun haberi yok! Böyle plan mı olur? Dolayısıyla Ankara`da çözülen bir mekanizma bu. Bizim bölgemize yönelik, Başkentten 1/100.000 ölçekli planın misyonlarını gerçekleştirmek için çizilen bir maniveladır... Süreci katılımsız olan bir plandır. Biz öncelikle Assos ve çevresindeki gönüllü, alanında uzman bir ekiple çalışma başlattık. O çalışmadan da bir tane itiraz dilekçesi çıkardık. Süreç de zaten böyle başladı. 40`a yakın bireysel itiraz başvurusu yapıldı. Sonrasında da çok kısa bir sürede, meslek örgütlerine, demokratik kitle örgütlerine, çevre örgütlerine ve belediyelere duyurularak itiraz noktasında harekete geçmeleri sağlandı. Ayvalık, Edremit, Assos, Bozcaada, Çanakkale, Gökçeada`da, bireysel başvurular yapıldı, çevre örgütleri, sivil oluşumlar, planın kapsadığı belediyelerin tamamına yakını, Mimarlar Odasının Balıkesir ve Çanakkale Şubeleri ve bazı meslek odaları itirazlarını yaptılar. 100 civarında itiraz dilekçesi verildi" dedi.
"Hukuki mücadele yetmez, mücadele alanları genişletilmeli"
"Süreç yapılan itirazların değerlendirilmesi ile devam edecek" diyen Erten, sözlerini; "Sonrasında bakanlık, yapacağı ilk görüşmede, toplantıda, neredeyse burası, bize bir cevap verecek. Bu cevap süreci de, 15 gün içinde eksikleri bildirir, bir ay içinde de itirazları değerlendirerek cevap verir. Bu usulden hareketle, 30 gün içinde bir cevap bekliyoruz. Cevap verilmemesi de reddetme sayılır. Ret durumunda da 60 gün içinde mahkemeye verme süreci başlayacak. Ama görülmektedir ki, dava açılacaktır. Şimdi bu hukuksal süreçtir. Önemlidir, ama daha önemlisi, bugünden, bu saatten sonra, hukuksal mücadele dışındaki diğer mücadele alanlarını genişletmek gerekir. Bu plan, mademki bir siyasi belgedir, bir siyasi görüşün, Çanakkale ve Balıkesir`in kıyı yağmasına, kıyı rantına olanak veren bir belge; o halde bununla siyasi mücadelede sürdürülmek durumundadır. Siyasi partiler kenara çekilmemeli, meslek odaları, sivil toplumu öne sürmemeli, Balıkesir ve Çanakkale`nin, siyasi partilerinin il-ilçe yöneticileri, seçilmiş belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri, belediye meclis üyeleri, milletvekilleri... Eğer bu siyasi mücadele alanına katkı vermezlerse, öne çıkmazlarsa, zaten bu politika, mevcut merkezi hükümetin uygulayacağı politikayı kabul etmek anlamına gelir. Göre bildiğim kadarıyla bunun ışıltıları da vardır. Balıkesir-Çanakkale arasında organize olunduğu, bu mesele üzerinde konuşmaya ve tartışılmaya başlandığı görülüyor..." ifadeleri ile noktaladı...
(Seçkin Sağlam)